Yoksa hatadan dönülüyor mu?

31.03.2011 Vatan

Dünkü “Hatadan dönmenin tam zamanı” başlıklı yazıma, toplumu derin kamplara bölen konular hakkında yazdığım birçok yazıya olduğu gibi iki uçtan çok sert tepkiler geldi. Birileri bu yazıdan dolayı beni “Ergenekoncu” ilan ederken, başkaları da “Fethullahçı” olduğuma hükmettiler. Bu vesileyle bir kez daha tanıklık ettim ki, her iki ucun “keskin imanlıları” gidişattan hiç de rahatsız değil. Neyse, onları bir kenara bırakıp yaşananlardan rahatsız olanlara seslenmeye devam edelim.

Dünkü yazımı Gülen hareketine, dolayısıyla Fethullah Gülen’e bir “çağrı” olarak yorumlayanlar oldu. Tek başına böyle bir amacım yoktu ancak bu değerlendirmenin yanlış olduğunu da söyleyemem. Bu bağlamda yine dün
Zaman Gazetesi’nde Hüseyin Gülerce’nin köşesinde, Gülen’in bir tür özeleştiri olarak görülebilecek sözlerini okuyunca yazdıklarımın boşuna olmadığı duygusuna kapıldım.
Önce Gülen’in ne dediğini hatırlayalım: “Başkaları niye düşmanlık yapıyor, komplo kuruyor, her fırsatta bu harekete dil uzatıyor? Burada biraz da kendimize bakmamız lazım. Acaba bizim usul hatalarımız mı, üslup hatalarımız mı var? Bize olan bakış; yanlış yaklaşımlarımızdan mı, ihmallerimizden mi, o insanları ‘karşı cephe’ olarak görmemizden mi kaynaklanıyor? Bunları düşünmeden, bir yönüyle kendimizle yüzleşmeden, kendimizi sorgulamadan,
hemen insanları, kabahatlerinin mahkûmu haline getirmek doğru değil.”

25 yılı aşkın süredir, bir gazeteci olarak Gülen hareketini anlamaya ve anlatmaya çalışıyorum. Kendileri ve başkaları ne düşünür bilmem ama, hiçbir İslami cemaate duymadığım gibi Gülen hareketine karşı da herhangi bir düşmanlık duymadım. Ama bu hareketin en az sevenleri kadar sevmeyenleri, nefret edenleri olduğunu da biliyorum. Türkiye’nin selameti bakımından, diğer tüm kutuplaşmalar gibi, bunun da bir an önce
son bulmasını dilerim.
Bu hareketi izleyen biri olarak, bu noktaya gelinmesinde, genel olarak Gülen cemaatinin,
özel olarak bazı üyelerinin sorumluluklarının olduğu kanısındayım. Bu bağlamda, Gülen’in aktardığım sözlerinin “hatadan dönme” noktasında son derece anlamlı olduğunu düşünüyorum.

Rencide etmeden, kırmadan

Gülerce’nin köşesinden Gülen’in sözlerini şöyle sürdürdüğünü görüyoruz: “Keşke o insanlar da bizim iyiliğimizi isteyerek, bizler için ‘daha iyi olsalar’ mülahazasıyla ve insafla, izanla neyimiz eksik ise onu söyleseler. Biz de kendimizi Allah karşısında hesaba çekerek, kendimizle yüzleşerek, ‘neyimiz eksik, bu mevzuda ne yapsak’ desek. Okuma mı, müzakere mi, mukayeseli okuma mı, fedakârlık mı, ne eksikse bunlar bize rencide etmeden, kırmadan söylense. Biz bu yaklaşımı, irşat sayarız. Eksikliklerimizi giderme adına, bu hareketin içindeki insanların eksikliklerini giderme adına bir irşat sayarız. Bize irşat adına elini uzatan insanların elini öperiz, çok rahatlıkla...”

Hatırlayanlar olacaktır. 8 Haziran 2006 tarihinde Gülen’e hitaben Vatan Gazetesi’nde bir açık mektup kaleme almış ve kendisine 9 soru yöneltmiştim. Gülen ve takipçilerini rencide etmeden, kırmadan kaleme aldığım bu açık mektupla, tam da Gülen’in özlediği türden bir tartışma ve müzakereye kapı aralamak istiyordum.

Olmadı. Cevap alamadım. Bunun üzerine bir hafta sonra bir başka yazı kaleme aldım. Orada da amacımın “bağcı dövmek değil üzüm yemek” olduğunu tekrarladım ve Gülen ve cemaatini anlayabilmek için şu dört sorunun elzem olduğunu vurguladım:

1) Gülen cemaati, sivil toplum örgütlenmesi (STÖ) olarak tanımlanabilir mi?
2) Gülen ve cemaati ne kadar şeffaf?
3) Gülen demokrat mı?
4) Çetelere karşı mücadelede samimiler mi?
Bu sorular(ım) hâlâ geçerlidir ve tamamen sivil, demokratik, şeffaf ve çoğulcu bir ortamda tartışılmayı beklemektedir.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
22.12.2024 CHP ne zaman “Türkiye’nin birinci partisi” gibi davranacak?
18.12.2024 Transatlantik: Trump Erdoğan’ı neden övdü? PYD/YPG’nin geleceği Golani’nin zor sınavı
17.12.2024 Mehmet Altan ile Türkiye’nin gidişâtı (4): Suriye’nin geleceği - CHP’li belediyelere haciz
15.12.2024 11 soruda, YPG ya kendini fesheder mi ya da feshedilir mi?
15.12.2024 Murat Yetkin ile söyleşi: Meraklısı İçin Ortadoğu Kitabı
12.12.2024 Bahçeli’nin İmralı hamlesine seçmen nasıl bakıyor? Burak Bilgehan Özpek ile söyleşi
10.12.2024 Transatlantik: Suriye’yi nasıl bir gelecek bekliyor?
08.12.2024 Hamas, Hizbullah ve Esad: İran’ın “Direniş Ekseni” tarihe karışırken
06.12.2024 Behlül Özkan ile söyleşi: 1982’deki Müslüman Kardeşler’in Hama ayaklanmasından bugüne
04.12.2024 Murat Özçelik ile söyleşi: Türkiye Suriye’de ne yapabilir? Ne yapmalı?
22.12.2024 CHP ne zaman “Türkiye’nin birinci partisi” gibi davranacak?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı