Yıllar sonra Gülen cemaatiyle baş başa

15.04.2012 Vatan

AÇIKLAMADAN SONRA GÜLEN HAREKETİ -1

Cuma günü Fethullah Gülen cemaati içinde etkin pozisyonlara sahip epey kalabalık bir grupla bir araya geldim. Üç saati aşkın süren, benim deyimimle, “damardan” bir sohbet oldu. Yani bütün hayati konuları son derece açık bir şekilde ve samimi bir atmosferde konuşup tartıştık. Sonunda, sanıyorum onlar da bu sohbetten benim kadar memnun ayrıldı. Dolayısıyla bu hayli geç kalmış buluşmayı düşünüp gerçekleştirenleri tebrik ediyorum. Sağ olsunlar.

Bu buluşmanın eksenini hiç kuşkusuz geçtiğimiz günlerde Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın (GYV) imzasını yapılan açıklama oluşturuyordu. Gazetemiz Vatan dışında medyanın (buna Cemaat’in kendi yayın organları da dahil) ilk başta nedense öneminin farkına varmadığı bu açıklamanın Cemaat için bir tür dönüm noktası olduğu yolundaki fikrimi bu buluşmada doğrulama imkanı buldum.

Şöyle ki, gerek Ahmet Şık-Nedim Şener olayıyla birlikte ülke içinde ve dışında “özgürlük, demokrasi, hoşgörü, diyalog” gibi değerler üzerinden yıllar içinde inşa etmiş olduğu imajının ciddi bir şekilde aşınması; gerekse MİT kriziyle birlikte AKP hükümetiyle bir tür iktidar savaşı içinde olduğu algısının hakimiyet kazanması başta Gülen’in kendisi olmak üzere Cemaat’in önde gelen isimlerini haklı bir şekilde telaşlandırmış. Bu bağlamda, MİT krizinin ardından Yeni Şafak yazarı Ali Bayramoğlu’nun bana verdiği söyleşide dile getirdiği “Cemaat ‘ne oluyoruz, nereye gidiyoruz’ diye sormalı” çağrısının karşılık bulduğunu söyleyebiliriz. Bayramoğlu demişken, onun açıklama için yaptığı “taktiksel geri çekilme” değerlendirmesinden rahatsız olduklarını gözledim. Bense bu açıklamayı “şeffaflaşma yolunda stratejik ve olumlu bir adım” olarak nitelemiştim ki önceki günkü buluşma bu tespitimi doğrular nitelikteydi.

Yüzleşme

Daha açıklayıcı olması için olayın özel boyutunu biraz anlatmam gerekecek.

Türk basınında haklarında en uzun süredir ve en çok yazıp konuşan isimlerden biri olmama rağmen Gülen cemaatiyle aramda hep belli bir mesafe olmuştur. Örneğin daha hiçbir basın mensubunun ziyaret etmediği bir tarihte Cemaat’in yurtdışındaki okullarını gezip röportaj yapma isteğime olumlu karşılık alamadım. Aynı şekilde herkesten önce başvurmuş olmama ve medyaya sayısız mülakat vermesine rağmen Gülen’le görüşme yapma imkanım da olmadı. (Kendisiyle tek konuşmamız, Polat Oteli’ndeki ilk büyük iftarda elini sıkıp “Nihayet tanıştık” demem, onun da bana “Siz beni zaten tanıyorsunuz” karşılığını vermesidir.) Gülen hareketinin 1990’lı yılların başından itibaren gerçekleştirdiği kamuya açık faaliyetlerin büyük bir çoğunluğunu haberleştirdim. Gerek yurtiçi, gerekse dışında Abant Toplantıları’nın birçoğuna katıldım. Son olarak 2007 yılının Ekim ayında Londra’da düzenlenen Gülen Hareketi Sempozyumu’nu bir gazeteci olarak izlemiştim.

Açıkçası bu “mesafe”, hele birçok meslektaşımın Cemaat’e ve/veya Gülen’in kendisine fazlasıyla angaje bir imaj verdiği düşünülürse çok da rahatsız edici bir durum değildi. Ama Hanefi Avcı’nın o kitabı yazması, Mirgün Cabas’la birlikte Avcı’yı NTV Yazı İşleri programında canlı yayında ağırlamamız; ardından Ahmet ve Nedim’in tutuklanmalarına karşı alenen tavır almam nedeniyle bu mesafe Cemaat tarafından hızla açıldı. Öyle ki, Ahmet’in “dokunan yanar” tespitinden hareketle benim “ne zaman tutuklanacağım” ve “ne zaman işsiz kalacağım” üzerine bahis tutuşanlar oldu. İlkine para yatıranlar kaybetti, ikincisine yatıranlarsa kazanmadılar ama paralarını da kaybetmediler.

Bu süreçte yaşadıklarımı, fazla geciktirmeden ve ayrıntılı bir şekilde kaleme almayı düşünüyorum. Şimdilik şu kadarını söyleyeyim: Gülen Cemaati ile bir şekilde irtibatlı bazı kişiler ve yayın organları tarafından hakkımda üretilen dezenformasyonun onda birinin doğru olması durumunda bile Cuma günkü buluşma gerçekleşmezdi. Nitekim ben de sözlerime “Sizlere kızgınım. Fethullah Gülen’in kendisine de kırgınım. Çünkü hakkımda çizilmek istenen portrenin gerçek olmadığını en iyi bilmesi gereken kişilerden biri olmasına rağmen bu duruma müdahale etmedi” diye başladım.

Muhataplarımın cevabını, “Artık önümüze bakalım” temennisiyle özetleyebiliriz. Ben de kendilerine, 12 Eylül ile, 28 Şubat ile yüzleşen Türkiye’nin bu sözünü ettiğim süreçle de yüzleşmesi gerektiğini söyledim.

Son dönemin moda tabiriyle “rövanşizm” peşinde değilim. Bu nedenle Gülen Cemaati’nin son açıklamada dile getirmiş olduğu şeffaflaşma arayışını veri kabul ediyorum. Peki bu arayış ne derece başarılı olur? Bu sorunun cevabını tartışmayı yarına bırakalım. Ama yarın söyleyeceklerimi bugünden bir cümleyle özetlemek istiyorum: Gülen cemaati içinde “sivil” kanatın, dizginleri yeniden ele almakta olduğunu düşünüyorum ki bu herkesin hayrına bir gelişme.

Fakat tabii ki her şey bu kadar basit değil. Evet, yarın devam edelim.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
05.11.2024 Hatem Ete ile söyleşi: Bahçeli ile Erdoğan ayrışıyor mu?
03.11.2024 Fethullah Gülen öldüğüyle kaldı
01.11.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (239): Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandı - CHP ne yapacak?
30.10.2024 Transatlantik: ABD seçimlerine son 5 - Türkiye’de çözüm süreci tartışmaları İsrail’in İran’a cevabı
27.10.2024 Ertuğrul Özkök niçin Fethullah Gülen’i çok sevmişti?
24.10.2024 Altan Tan ile söyleşi: Kim çözüm istiyor, kim istemiyor?
24.10.2024 Transatlantik: TUSAŞ saldırısı, Öcalan’ın mesajı ve “çözüm süreci” - ABD seçimlerine son 12 - Fethullah Gülen’in ölümü
23.10.2024 Gazeteci Ahmet Dönmez ile Fethullahçılığın geleceği üzerine söyleşi: "Bu yapıyı dünya-daki hemen her sıklet merkezi yönetmek isteyecektir”
22.10.2024 “Mahrem yapı”yı yakından takip eden eski bir Fethullahçı’nın öngörüsü: "Başa Abdullah Aymaz geçer, ama esas lider Mustafa Yeşil olur”
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı