Yeni tür iktidar savaşları ve CHP

09.06.2012 Vatan

CHP, MİT krizi sırasında nasıl bir tavır almıştı, hatırlayan var mıdır? Kılıçdaroğlu ve diğer CHP yetkililerinin ne dediklerini şahsen hatırlamıyorum ama ana muhalefet partisinin tam bir ikilemle karşı karşıya kalmış olduğunu biliyorum: Bir yanda hükümetin alenen yargının bağımsızlığına müdahale etmesi, diğer yanda özel yetkili savcının PKK ve Kürt sorunları konusunda siyasi iradenin almış olduğu kararları soruşturma konusu yapması; diğer bir deyişle bir yanda yargı üzerinde “yürütme vesayeti”, diğer yanda yürütmenin üzerinde bir “yargı vesayeti” görüntüsü CHP’yi tavır geliştirmekte hayli zorlamıştı.

Ama daha ötesi de vardı: MİT krizi ana muhalefet partisinin, “yeni tür iktidar savaşları”nın bir parçası, hatta “aktif bir seyircisi” bile olmadığını bize net bir şekilde gösterdi. (Önceki yazılarımızı okumamış olanlar için “yeni tür iktidar savaşları”ndan, özellikle 27 Nisan 2007 e-muhtırası sonrası şekillenen AKP-Gülen cemaati ittifakının, askeri vesayet sisteminin büyük ölçüde tasfiye edilmesinin ardından çatırdamaya başlaması ve buna bağlı olarak söz konusu iki gücün rekabet etmeye başlamalarını kastediyorum.)

Açıkçası CHP yöneticilerinin MİT krizinin sahici nedenlerini ve nereye doğru evrilebileceğini kavramış olduklarına da emin değilim. Kaldı ki kavramış olsalar bile bu iki güçten herhangi birini tercih etmeleri de söz konusu olamazdı. Ayrıca bu kavgada isteseler de taraf olamazlardı zira gerek AKP, gerekse Gülen cemaati belli bir süre boyunca mücadelelerini üçüncü şahısları katmadan kendi aralarında sürdürmeyi yeğlediler. Hatta aralarındaki iktidar mücadelesine dikkat çekenleri de sözbirliği etmişçesine nifak çıkartmakla suçladılar.

Mücadele aleniyet kazanınca

Ama zaman içinde durumun değişmiş olduğunu görüyoruz. AKP hükümetinin, yasadışı kayıtların yayınlanmasına ağır ceza getirme ve Özel yetkili mahkemeleri (ÖYM) yeniden düzenleme, hatta belki de tamamen kaldırma yolundaki çabalarına karşı Gülen cemaatinin bir tür direniş hattı oluşturmaya çalıştığına tanık oluyoruz. İki taraf MİT ile ilgili yasal düzenleme ve Şike Yasası’nda da anlaşmazlığa düşmüştü ama hiçbirinde bugünkü gibi yoğun bir itiraz ve kampanyaya tanık olmamıştık.

Burada sorun şudur: AKP ve Gülen cemaati, birçok temel konuda fikir ve çıkar çatışması yaşıyor olsalar da birbirlerine çok yakın iki realitedir.

Tarihi yakınlaşma

Özellikle 2007’den itibaren geliştirdikleri yol arkadaşlığı geçmişten gelen birçok farklılığın ortadan kalkmasına veya en azından önemsizleşmesine yol açtı. AKP, özellikle seçim ve referandum dönemlerinde Gülen cemaatinin imkanlarından geniş ölçüde istifade etti. Cemaatin de 10 yıllık AKP iktidarı döneminde daha da güçlendiği ve yaygınlaştığı açıktır.

Daha önemlisi son beş yılda her iki yapılanmanın tabanları iyice kaynaştı. Öyle ki Erdoğan ve Gülen’i belki de eşit ölçülerde seven insanlar ortaya çıktı. Son dönemde yaşanan iktidar mücadelelerinin her iki hareketin tabanında da genellikle şaşkınlık ve üzüntüye yol açmış olması bu nedenle doğaldır. Dolayısıyla her iki taraf da aralarındaki mücadelede alabildiğine dikkatli ve temkinli davranmaya, özellikle birbirlerinin tabanlarını ürkütmemeye çalışıyor.

CHP devreye girince

Aralarındaki mücadelenin her geçen gün daha da kızışması ve alenileşmesi nedeniyle gerek AKP, gerekse Gülen cemaatinin, bu sürece üçüncü şahısların dahil olmasına eskisi kadar itiraz etmediklerini görüyoruz. Hatta bu rekabet ortamında daha güçlü olabilmek için, geçici de olsa, ayrı ayrı yeni ittifak arayışlarına da yönelebiliyorlar. Örneğin “liberal” olarak tanımlanabilecek çevrelerin Erdoğan’ın bazı söylemlerini ve hükümetin kimi icraatını demokrasi ve kimi durumda laiklik ekseninde eleştirmeleri Gülen cemaatinin kimi temsilcileri tarafından hoş karşılanıyor.

Hükümetse ilk aşamada yeni ittifak arayışları yerine, kimi yerde Türk milliyetçiliğine başvurup, kimi yerde söylemindeki muhafazakârlığın dozunu artırarak Gülen cemaatinin de nefes alıp verdiği milliyetçi-muhafazakâr kitlelerle olan bağlarını güçlendirmeye yöneldi.

Tam da böyle bir aşamada CHP lideri Kılıçdaroğlu, Kürt sorunu konusunda randevu talep ederek, bilerek ya da bilmeyerek olayların gidişini büyük ölçüde değiştirdi. Şöyle ki yakın bir zamana kadar hükümetin, hatta TBMM’nin meşruiyetini sorgulayan ana muhalefet partisi bu adımla tüm bu duruşlarından vazgeçmiş ve hükümet ile Erdoğan’a geniş bir meşruiyet alanı açmış oldu. Bu buluşma, kürtaj vb. konular nedeniyle, genellikle CHP seçmeninde ortaya çıkan laiklikle ilgili kaygıların da geri plana atılmasına neden oldu.

Ama en önemlisi, Kılıçdaroğlu bu adımıyla iktidar partisine bir tür “seçilmişler ittifakı” oluşturma imkanı tanımış oldu. Dolayısıyla iki liderin buluşmasının birileri tarafından “tuzak” olarak kötülenmesi hiç de anlamsız değildir.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
05.11.2024 Hatem Ete ile söyleşi: Bahçeli ile Erdoğan ayrışıyor mu?
03.11.2024 Fethullah Gülen öldüğüyle kaldı
01.11.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (239): Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandı - CHP ne yapacak?
30.10.2024 Transatlantik: ABD seçimlerine son 5 - Türkiye’de çözüm süreci tartışmaları İsrail’in İran’a cevabı
27.10.2024 Ertuğrul Özkök niçin Fethullah Gülen’i çok sevmişti?
24.10.2024 Altan Tan ile söyleşi: Kim çözüm istiyor, kim istemiyor?
24.10.2024 Transatlantik: TUSAŞ saldırısı, Öcalan’ın mesajı ve “çözüm süreci” - ABD seçimlerine son 12 - Fethullah Gülen’in ölümü
23.10.2024 Gazeteci Ahmet Dönmez ile Fethullahçılığın geleceği üzerine söyleşi: "Bu yapıyı dünya-daki hemen her sıklet merkezi yönetmek isteyecektir”
22.10.2024 “Mahrem yapı”yı yakından takip eden eski bir Fethullahçı’nın öngörüsü: "Başa Abdullah Aymaz geçer, ama esas lider Mustafa Yeşil olur”
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı