Turgay Ciner operasyonunun anlamı

29.09.2025 medyascope.tv

29 Eylül 2025’te medyascope.tv'de yaptığım değerlendirmeyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Merhaba, iyi günler, iyi haftalar ve iyi sabahlar. Normalde bu haftaya Trump meselesini biraz daha konuşmayı düşünüyordum, hafta başını. Çünkü orada birtakım hususlar çok kafamı kurcalıyor. Özellikle de şu husus: Erdoğan bunu çok büyük bir zafermiş gibi göstermeye çalışmadı. Orada umduğunu bulamadığını büyük ölçüde düşünüyorum ve bunun da bir şekilde faturasının olacağını düşünüyorum. Ve bu fatura da tabii sadece Erdoğan’a değil, tüm Türkiye’ye kesilecektir.
Ama ne oldu dün akşam? Önemli, çok çarpıcı bir haber: Turgay Ciner hakkında yakalama kararı çıktı ve ona bağlı Park Holding de TMSF’ye devredildi. Bu neden oldu? Biliyorsunuz, birçok kurumun, İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin, Doğa Koleji’nin ama aynı zamanda da Habertürk’ün, Bloomberg’ün sahibi olan Can Holding’e büyük bir operasyon yapılmıştı ve onun sahiplerinden Kemal Can uzun bir aradan sonra yakalanmıştı ve dün tutuklandı. Onun sorgusunda özellikle Habertürk ve diğer medya şirketlerinin satışından dolayı Turgay Ciner’in bir para aklama meselesinden yakalama kararı çıktı. Kim hangi parayı akladı, bunu bilmiyoruz ama şunu biliyoruz ki: gerek Can Holding gerekse Turgay Ciner’in sahibi olduğu şirketler uzun zamandan beri haklarında değişik dönemlerde değişik şeyler söylendi ama bu şirketler özellikle Erdoğan iktidarı döneminde çok rahat hareket ettiler. Kendilerine pek bir şey olmadı. Hatta önleri açıldı. Mesela İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin satın alınması devletin ve Külliye’nin bilgisi ve onayı hatta teşviki olmadan olabilecek işler değil. Ya da Ciner Grubu’nun ya da Park Holding’in şirketlerinin, medya şirketlerinin ki en önemlisi tabii ki Habertürk ama aynı zamanda Show TV de var, bunun el değiştirmesi de kesinlikle devletin bilgisi dâhilinde olan şeyler.
Mesela yakınlarda bir olay yaşanmıştı. Halk TV, Flash TV’yi almak istemişti ama alamamıştı çünkü devlet izin vermemişti. Bütün bunlar devletin bilgisi dâhilinde, siyasi iktidarın bilgisi dâhilinde olan şeyler. Burada tabii şunu da unutmamak lazım: Turgay Ciner, Erdoğan’la ilişkilerini güçlü tutmak için Kasımpaşaspor’u sahiplendi. Kasımpaşaspor niçin önemli? Erdoğan’ın memleketi diyelim. Aslen Rizeli ama Kasımpaşa’da doğup büyümüş, onunla özdeşleşmiş ve zaten Kasımpaşa’nın stadının da adı ‘‘Recep Tayyip Erdoğan Stadı.’’ Bunu mesela sahiplendi Ciner. Bu Erdoğan’la kurulan bir ilişkiydi. Başka ilişkilerin de olduğunu herhâlde tahmin edebiliriz. Sonuçta Türkiye’de bazı şirketlerin, büyük şirketlerin; siyasi iktidarla, bizzat Erdoğan’la bir al-ver ilişkisi içerisinde belli bir yere geldiklerini biliyoruz, biliyorduk. Ama şimdi bir yerden sonra ne olduysa zincirler kopmaya başladı. Can Holding operasyonunun bir kara para aklama üzerinden kurgulandığını biliyoruz. Ve bu konuda da özellikle Mehmet Şimşek’in bir şekilde dâhil olduğu yolunda iddialar var. Çünkü Türkiye bir süre öncesinde dışarıdan gelen paranın nereden bulduğu sorulmadan aktarıldığı bir ülke oldu. Ama belli bir aşamadan sonra bu sorun yaratmaya başladı belli ki ve şimdi frene basılıyor.
Bunun tek bir nedeni uluslararası birtakım baskılar olmasa gerek. İçeride de çok ciddi bir ekonomik kriz var. Devletin kaynakları sürekli olarak azalıyor ve kaynak ihtiyacı artıyor ve bu tür operasyonlarla kolaylıkla devre dışı bırakılabilecek, TMSF’ye devredilebilecek, bunda zorlanılmayacak operasyonların ekonomiye bir şekilde kurtarıcı olmasa bile küçük de olsa bir katkısı olduğunu düşünebiliriz. Şimdi böyle olaylar olduğu zaman insanın ilk aklına gelen esas soru şu: ‘‘Acaba Erdoğan’a karşı ne yaptılar da başlarına bu geldi?’’ Hep herhangi birilerinin başına bir şey geldiği zaman bu soruluyordu. Özellikle böyle büyük holdingler söz konusu olduğu zaman da tabii ki bu soruluyor ama anladığım kadarıyla burada gerek Can Holding’in, Can Ailesi’nin gerekse Ciner Ailesi’nin Erdoğan’la özel olarak bir sorunu varmış gibi bir durum yok. Yani bir meydan okuma, bir başkasına, başka siyasi partiye, mesela CHP’ye yatırım yapma gibi bir durum yok. Şu olsaydı anlardık: Ekrem İmamoğlu’na doğru yöneldiler, gibi olaylar olsaydı anlardık. Mesela zamanında Erdoğan’a çok yakın olan Nakşibendîliğin Erenköy Cemaati’nin birtakım iş insanlarının zamanında CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu ile ilişki içerisine girdiği iddia edilmişti ve cemaatin en önemli kurumlarından olan BİM’in başına işler gelmişti ve onu kolaylıkla anlatabiliyorduk.
Burada görüldüğü kadar böyle bir husus yok. Ne Can ne de Ciner aileleri Erdoğan’la bir kapışmayı, ona meydan okumayı düşünebilecek insanlar değil. Dolayısıyla bu da işi daha kritik kılıyor. Yani eskiden, yakın bir zamana kadar bu tür sorunları olan, yasal anlamda birtakım dertleri olan insanlar iktidarla iyi geçinerek, onun birçok istediğini yaparak kendilerini garantiye aldıklarını düşünüyorlardı ve böyle oluyordu. Ama şimdi peş peşe gelen bu operasyonlar hiç de her şeyin garanti altında olmadığını gösteriyor bize ve dolayısıyla başkalarına da pekâlâ sıra gelebilir. Çünkü çok haber çıktı. Birçok kişi sırf iktidarla iyi ilişkileri var diye, büyük şirketler — kimileri çete olarak adlandırılıyor biliyorsunuz — çok hoyratça davrandılar, çok vahşice davrandılar ve alabildiğine büyüdüler. Bunu iktidarla ilişkilerine büyük ölçüde borçluydular. Bu güveni oradan alıyorlardı. Şimdi anladığım kadarıyla hepsi kara kara düşünmeye başlayacak. Yani Erdoğan’la aynı fotoğraf karesine girmek, el ele tutuşmak ya da şurada bir İlahiyat Fakültesi, burada bir öğrenci yurdu açmak ya da Erdoğan’ın mahallesini, takımını üstlenmek başına bir şey gelmeyeceğinin garantisi değil. Dolayısıyla şu anda anladığım kadarıyla çarşı karışmış durumda ve yine anladığım kadarıyla bunun devamı pekâlâ gelebilir. Bence çok da fazla sakıncası yok.
Peki, bugün kime ithaf edelim? Evet, Kemaller’in sonuncusuna, Kemal Tahir’e geldi sıra. İşte Yaşar Kemal’le başladık, Orhan Kemal’le devam ettik ve tabii ki Kemal Tahir’e muhakkak bir saygımızı, saygımı göstermek durumundaydım. Türkiye’nin yetiştirdiği en değişik, farklı edebiyatçılardan birisi ama sadece edebiyatçı değil Kemal Tahir aynı zamanda bir düşünce insanı, solcu, Marksist ama Marksizm’in Türkiye gibi ülkeler için yeniden yorumlanması gerektiğini savunan birisi ve bu konuda kafa yoran birisi. Onun kitaplarının büyük bir kısmını—şimdi önümde listesi var, bakıyorum—büyük bir kısmını okudum. Özellikle ‘‘Esir Şehir’in Mahpusu’’ ve ‘‘Esir Şehir’in İnsanları’’ kitaplarında Kemal Tahir dünya görüşünü büyük ölçüde anlatır. Böyle olaylar gelişir, bir yerde bir bakarsınız bir sayfa birisi siyasi bir söylev veriyor. Bu büyük oranda Kemal Tahir’in kendisidir. Ama ben Kemal Tahir’in bu tür siyasi kitaplarından ziyade daha mesela ‘‘Kelleci Mehmet’’ gibi, ‘‘Köyün Kamburu’’ gibi, ‘‘Rahmet Yolları Kesti’’ gibi daha az siyasi olan kitaplarını daha çok sevdim, itiraf edeyim. Mesela büyük bir heyecanla okuduğum – ki çok yerleşik bir şeydi biliyorsunuz – ‘‘Devlet Ana’’ beni o kadar etkilememişti ama bir bütün olarak baktığımızda Kemal Tahir’in gerçekten çok yaratıcı, etkileyici, önemli ve saygı duyulması gereken bir yazar olduğunu gördüm. Herhâlde Kemal Tahir’i bilenlerin hepsi de ona şapka çıkartmayı biliyorlardır.
Bitirmeden şunu söyleyeyim: Bu akşam saat 19.00’da Patreon ve YouTube’da Medyascope’a destek veren izleyicilerimizle bir Zoom buluşmamız olacak. Onu hatırlatmış olayım. Eğer YouTube ‘‘Katıl’’dan ya da Patreon’dan Medyascope’u destekliyorsanız ve vaktiniz uygunsa bu akşam saat 19.00’da sizleri bekliyorum. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
05.10.2025 “Erdoğan’ın kalabalık içindeki hüzünlü yalnızlığı”
03.10.2025 CHP’nin “değerli” yalnızlığı
02.10.2025 CHP’nin TBMM’de Erdoğan boykotu yanlış mıydı?
01.10.2025 Trump’ın Gazze planı Erdoğan’ı çok zorlayacak
30.09.2025 AK Parti’de çarşı karıştı mı?
29.09.2025 Turgay Ciner operasyonunun anlamı
28.09.2025 Bazı muhalif medya kuruluşları ve siyasetçilerin hiç tuhaf olmayan süreç karşıtlığı
28.09.2025 Özgür Özel Erdoğan’ın üstüne üstüne gidiyor
27.09.2025 Trump’ın ipiyle kuyuya inilir mi?
26.09.2025 Trump’ın bahşettiği meşruiyetle nereye kadar gidilebilir?
05.10.2025 “Erdoğan’ın kalabalık içindeki hüzünlü yalnızlığı”
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı