Prof. Dr. İlhan Uzgel ile söyleşi: CHP Suriye konusunda ne öneriyor?

02.07.2024 medyascope.tv

2 Temmuz 2024’te medyascope.tv'de yaptığımız söyleşiyi yayına Tania Taşçıoğlu Baykal hazırladı

Ruşen Çakır: Merhaba, iyi günler. Cumhuriyet Halk Partisi’nin Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Prof. İlhan Uzgel konuğumuz. Kendisiyle, partisinin Suriye politikalarını konuşacağız. Hocam, merhaba. Hoş geldiniz.
İlhan Uzgel: Merhabalar. Hoş bulduk. 

Ruşen Çakır: Biliyorsunuz bir iki gündür peş peşe olaylar yaşanıyor, açıklamalar yapılıyor. Yarın da Astana’da Şanghay İşbirliği Örgütü liderler zirvesi başlıyor. Suriye, Türkiye’nin gündemine çok ciddî bir şekilde girdi. Kayseri’de yaşananlar ve Suriye’de Türk Ordusu’na ve Türk mallarına yönelik saldırıları biraz sonra konuşacağız. Esad’ın yaptığı açıklama, genel başkanınız Özgür Özel’in yaptığı açıklama ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı açıklamalar peş peşe geldi. Tabiî ki bu açıklamalar birbirini besledi. Sonuçta, “Erdoğan ile Esad görüşecek” diyebiliyor muyuz? Yoksa bunlar daha önce de olmuştu, ama pek bir şey çıkmamış mıydı?
Uzgel: Erdoğan görüşmek istiyor; bu irâdesini açıkça ortaya koydu. Dikkat ederseniz, Erdoğan uzun bir süredir, birçok komşusuyla, arasını bozduğu liderlerle, ülkelerle arasını düzeltmek için girişimlerde bulundu. Bunlardan en kolay işleyeni Körfez Bölgesi; Suudîler ve Birleşik Arap Emirlikleri oldu. En ağır işleyeni ise Mısır ve Suriye oldu; onlar daha yavaştan aldılar. Hattâ bunlar içinde en ağır gideni, kendisine özgü nedenlerden dolayı, Suriye oldu. Aslında bu görüşmeyi daha çok Rusya tarafı istiyor. Türkiye ile Esad’ı birbirine yakın tutmaya çalışıyor Rusya. Erdoğan, bu siyâsetin etkisiyle, yani Putin’in etkisiyle Esad’la uzlaşmaya çalışıyor. Tabiî biraz da içerideki baskıyı azaltmaya çalışıyor. Çünkü bu sığınmacı meselesi çok tepki çekti. Esad’la görüşürse, sığınmacı konusundaki toplumsal baskıyı bir nebze olsun azaltacağını düşünüyor. O yüzden de bunun yolunu yapmaya çalışıyor.
Fakat şöyle bir sorun var: Esad’ın Erdoğan’la görüşmemek için çok fazla sebebi var. Esad, Erdoğan ile görüşmemek için istediği herhangi bir kartı rahatça oynayabilir. O yüzden de, bâzen Türkiye’nin askerî varlığını söylüyor, bâzen Türkiye’nin ÖSO’ya (Özgür Suriye Ordusu) verdiği desteği söylüyor. Uzun bir ön koşul listesi çıkarabilir Esad. “Bunlara uy. Öyle görüşelim” diyebilir. Şimdiye kadar aşağı yukarı böyle bir strateji izledi.

Ruşen Çakır: Peki, Cumhuriyet Halk Partisi burada nasıl bir yerde duruyor? Özgür Özel gideceğini söyledi. Esad yönetimi ile Cumhuriyet Halk Partisi’nin birtakım ilişkileri olduğunu söyledi. Hattâ Erdoğan- Esad görüşmesinin gerçekleşmesine katkıda bulunabileceğini îmâ etti sanki. Yanılıyor muyum?
Uzgel: Geçmişte de, ben bu partide değilken de, bence Suriye konusunda doğru bir tutumu vardı CHP’nin. Esad’la temâsını hiçbir zaman kesmedi. Erdoğan “katil” derken, CHP, Esad yönetimiyle ilişkilerin sürdürülmesini, Esad yönetiminin karşıya alınmamasını söyledi. Hattâ bir CHP yetkilisi bile gidip Esad ile görüştü. Dolayısıyla CHP’nin Esad yönetimiyle arasında bir sorun yok. Biz istediğimiz zaman iletişim kurabiliriz, temas da edebiliriz. Devlet olarak Türkiye, İstihbârat Örgütü, alt düzey heyetlerle zâten zaman zaman görüşüyor.
Dış politika anlayışımız şu — ki Genel Başkanımız bunu defalarca ifade etti: Türkiye’nin dışına çıkıldığında biz Türkiye partisiyiz. Erdoğan’ın yarattığı korkunç bir dış politika ve güvenlik enkazı var. Siz gayet iyi hatırlarsınız, Demiad’a cephe alayım derken, İsrail ve Amerika, ÖSO’yla berâber Erdoğan’ın karşısına geçiyor. O kadar içinden çıkılmaz bir noktaya soktu ki kendisini, Erdoğan’ın Suriye’de herhangi bir şeyi çözmesine imkân yok. Çünkü hareket edemeyen bir Türkiye var. 85 milyonluk, NATO üyesi bir ülke, Suriye’de hareket edemiyor ve zıtlıklar ülkesi. Öyle bir noktada ki Suriye, büyük güç olarak bir tarafta Amerika, bir tarafta Rusya. Bir tarafta İsrail, bir tarafta İran; bir tarafta IŞİD, bir tarafta Hizbullah; bir tarafta Esad, bir tarafta ÖSO; bir tarafta Türkiye, bir tarafta PYD. Bu denklemi nasıl çözeceksiniz? O kadar korkunç bir denklem bıraktı ki... Amerika bugün çekilse, ortada yine aynı sorun devam ediyor. Yani Amerika’nın çekilmesi de bir çözüm yaratmıyor. Zaten 900 askeri var. Belki Trump iktidâra gelince çekilecek. Ama bir tek İdlib’i bile doğru dürüst çözecek planı yok AKP’nin. Türkiye’deki sığınmacı sorununa dâir bir tâne planı yok.
Türkiye’yi 22 yıldır yönetiyorsun. Bu insanlar 10 yıldır burada. Açık kapı politikası izlemişsin. Erdoğan, İçişleri Bakanı’nı, Göç İdâresi Başkanı’nı yanına alıp kamuoyunun karşısına çıkıp bir açıklama yapamıyor. Rakamları bile doğru dürüst vermiyorlar. Kamuoyu ile paylaşılmıyor. Her kafadan bir ses çıkıyor: 3,1 milyon, 3,7 milyon, 10 milyon, 12 milyon. Çıkıp doğru düzgün bir rakam verin.  Kamuoyunun karşısına çıkın deyin ki: “Bakın, böyle bir sorun var. Farkındayız. Şunu yapmaya çalışıyoruz. Şöyle bir yol haritası izleyeceğiz.” Hiçbir şey demiyor. Türkiye’de enflasyon, işsizlik ve hemen arkasından üçüncü sırada sığınmacı sorunu geliyor. Bunu bu kadar görmezden gelip, kamuoyunun sıkıntısına başını çeviren bir iktidar olmaz. Bu sonunda patlar.
Siz siyâseti yıllardır tâkip ediyorsunuz Ruşen Bey. Her yanlış politika bir noktada kırılır, tıkanır. Yanlış politikalar devam edemez. İyi politikaları uygulamak bile bâzen zor oluyor. Ama Suriye politikası aşağı yukarı her bir noktasında yanlıştı. Erdoğan yönetimi, bu yanlışı, “Onun takkesini buna giydir” yaparak uzattı ve en sonunda gelip bir noktada tıkandı. Bundan sonra bu tür şeyleri çok görebiliriz. Kendi hareket alanını bu kadar daraltan bir siyâsete Türkiye’nin dış politika târihinde hiç rastlamadım. 

Ruşen Çakır: Burada şöyle de bir mesele var. Son yaşadığımız olayda bunu gördük. Önce Kayseri’de, yaşanan bir cinsel tâciz olayının ardından, Suriyelilerin işyerlerine, mallarına yönelik saldırılar oldu. Sonrasında Suriye’den birtakım görüntüler geldi. O görüntülerde bayraklar yakılıyor, TIR’lar çevriliyor, PTT taşlanıyor. Hattâ çatışma görüntüleri de geldi. Ardından, özellikle bayrak yırtma görüntülerine tepki olarak, Hatay ve Antep gibi Anadolu’nun değişik yerlerinden, küçük çaplı da olsa Suriyelilere yönelik olaylar meydana geldi. Bunlar birbirini tetikleyen hususlar. Özellikle ÖSO’nun dün îtibâriyle yaptığı ya da önümüze düşen görüntülerin sürmesi hâlinde, bunun Türkiye’de zâten var olan Suriyelilere yönelik öfkeyi, nefreti tetiklememesi mümkün değil.
Uzgel: Öyle tabiî. Bu kadar geniş bir kitleyi kontrol edemezsiniz. Türkiye’de, sığınmacılara karşı alttan alta hareket eden, biriken bir enerji var, bunu görmek lâzım. Özellikle böyle toplumsal patlamalardan tabiî ki endîşe ediyoruz ve bunun kontrol altına alınması gerektiğini düşünüyoruz. O yüzden yumuşak mesajlar vermeye çalıştık. Şu an yapabileceğiniz en kolay siyâset, sığınmacı karşıtlığından prim yapmaktır. Siz siyâseti tâkip ediyorsunuz. Sırf bunun için kurulmuş bir parti var Türkiye’de. Buradan siyâset yapmak çok kolay. Ama sorumlu muhâlefet yapmaya çalışıyoruz, sosyal-demokrat partisiyiz. Yoksa ben de çıkarım derim ki: “Ülkeyi sığınmacı deposuna çevirdiniz. Afganları doldurdunuz. Suriyeli doldurdunuz. Yetmedi Ruanda’dan getiriyorsunuz.” Bunları söylemek çok kolay. Ama şimdi öyle ciddî bir sorun var ki, koskoca Türkiye Cumhuriyeti buna dâir herhangi bir program ortaya koymuyor. Erdoğan yönetimi bu sorun yokmuş gibi kafasını kuma gömmüş, “Ensar” diyor, “Göndereceğiz” diyor, “Briket ev yaptık” diyor. O kadar dengesiz, o kadar güven vermeyen bir politikası var ki. Kamuoyu korkuyor.
Bakın, Türkiye’de insanların nüfus artış hızı düşüyor, buna karşılık Suriyelilerin nüfus artış hızı çok yüksek. Her toplum bundan bir kaygı duyabilir. Bütün bunlara dâir söyleyecek hiçbir şeyi yok. Dolayısıyla bir noktada Türkiye’de toplumsal bir patlama olabilir. Kontrol edemezsiniz. Buna benzer bir şey Altındağ’da yaşandı geçmişte. Her yerde bir şey patlayabilir. Bu birikmiş enerji kendisini bir yerde dışa vurabilir. Mesele polisiye önlemi almak değil. Türkiye’de polis üç tâne solcu genç sokağa çıktığında tepesine binmeyi biliyor. Ama bu, kontrolden çıkan bir şeye dönüşebilir, o yüzden buna dikkat etmek lâzım. Dış manipülasyona açık hâle gelebilir. Aslına bakarsanız bunu yapmak çok kolay. Bir trol hesaptan Twitter’a bir şey atarsınız, bambaşka bir görüntü yayınlarsınız, insanlar onu kontrol etmezler bile. Bunu Suriye’de yapmak zâten çok daha kolay. Dediğim gibi orası gri bir alan.
Ben geçmişte uluslararası gözlemci olarak çatışma bölgelerinde bulunmuş bir insanım. Belki siz de bulunmuşsunuzdur bir sürü yerde gazeteci olarak. Çok fazla sivil toplum kuruluşu vardır. Beyaz cipleri vardır. Onların çoğu istihbârat örgütleridir. Bir kılıfı vardır. Çatışma bölgelerine girmek daha kolaydır, daha elverişlidir. Suriye de böyle zâten. O yüzden mesele, buna izin veren bir siyâsetin olması, buna çözüm üreten bir siyâsetin olmaması. AKP’nin ne Türkiye’deki sığınmacılara dâir bir programı, bir projesi, bir planı var, ne de Suriye’deki sorunun nasıl çözüleceğine dâir bir projesi var. 

Ruşen Çakır: CHP’yi sorayım. Siz şimdi gölge dışişleri bakanı olarak Hakan Fidan’la görüştünüz. Herhalde Suriye meselesi de bir şekilde o görüşmede gündeme gelmiştir diye varsayıyorum. Çok klasik bir soru olacak ama, CHP bugün iktidar olsa, şu anda olmayan yol haritasının ana unsurları CHP için ne olur? 
Uzgel: Suriye, Türkiye’nin 100 yıllık târihinde, en ciddî, en ağır, en karmaşık dış politika ve güvenlik sorunudur. Bu tespiti yapmak gerekiyor. Diğer hiçbir soruna benzemiyor. Çünkü çok katmanlı, çok boyutlu. İdlib’den başlasanız, Türkiye’deki sığınmacılara, Türkiye’nin askerî varlığına uzanan çok geniş bir sorun yelpâzesi var. Öncelikle muhâtabınızla görüşmeniz gerekiyor. Türkiye’nin Suriye konusunda birincil ve öncelikli muhâtabı Esad. Esad yönetimiyle CHP’nin konuşması, AKP’nin konuşmasından daha farklı olur. Çünkü CHP hiçbir zaman Esad karşıtı bir siyâsetin parçası olmadı. Hattâ AKP’nin politikasını eleştirdi. Ben de eleştirdim. Siyâsette değilken, CHP’de bu görevim yokken ben de bu politikanın yanlış olduğunu, bu politikanın Suriye halkına da, Türkiye’ye de büyük zarar vereceğini savundum hep — ki öyle oldu. Büyük bir kehânette bulunduğumu da iddia etmiyorum bu arada. Bu, aklı başında herkesin görebileceği bir şeydi. AKP, ya görmek istemedi ya da başka bir siyâsetin parçası olmak istedi. Esad’la görüşmeden, Esad’la oturup her bir konu için alt komiteler oluşturmadan… İdlib için, PYD için, Türkiye’deki sığınmacılar için, ÖSO için — ki o da Esad için sorun. Esad rejimine karşı binlerce insanı silâhlandırmışsınız ve maaş ödüyorsunuz. Bu çok ciddî bir sorun. Türkiye’de hiç kimse bunu konuşmuyor. Bu insanlar ne olacak? Dolayısıyla bunların her biri için Esad yönetimiyle bir araya gelip, alt çalışma grupları kurup, bunlar üzerine çalışmanız gerekiyor. Bu da yetmez. Çünkü Esad da artık ülkenin tamâmına hâkim bir lider değil. Dolayısıyla, paralel olarak Rusya ile de görüşmeniz lâzım. Amerika’yla, İran’la, gerekirse İsrail’le de görüşmeniz lâzım. Sığınmacı sorunu için uluslararası örgütlerle görüşmeniz gerekiyor. Körfez ülkeleriyle görüşmeniz gerekiyor. Suriye’nin yeniden îmârı gerekiyor.
Bütün bunların aşama aşama, her birinin tek tek ama bir bütünlük içinde ele alınması gerekiyor. Suriye’de tek bir tâne sorunu alıp çözemezsiniz. Hepsi birbiriyle ilintili hâle gelmiş çünkü. O yüzden de çok geniş kapsamlı bir çalışmaya ihtiyaç var Suriye’de.

Ruşen Çakır: Suriye meselesinin Cumhuriyet târihinin en önemli krizi olduğunu söylüyorsunuz. Şu ya da bu şekilde doğru politikalar uygulansa, sorunsuz bir şekilde gitse bile, bunun çözüm yoluna girmesi bayağı bir zaman gerektiriyor, değil mi?
Uzgel: Kesinlikle öyle. Boş umut yaratma peşinde değilim. “CHP iktidâra gelecek ve iki ay sonra Suriye politikası çözülecek” demek samîmiyetsizlik olur. Bu böyle bir şey değil. Hiçbir zaman öyle bir yola da girmedim, girmiyoruz da. Bu iş zamâna yayılacak. Meselâ İdlib’de 3 milyon insan var ve şu an Türk Ordusu, Suriye Ordusu İdlib’e girmesin diye İdlib’i koruyor. Bir tek bunun için bile çok ciddî zaman ve enerji harcamanız gerekir. Güvenlik boyutu var. Göç boyutu yaratabilirsiniz. Dünyanın her yerinden gelmiş bu radikal unsurları kendi ülkeleri almak istemiyor. Onları iknâ etmeniz gerekecek. Bir kere, bir hedefe ihtiyâcınız var. CHP olarak hedef şudur: Suriye’nin toprak bütünlüğü için, Türkiye sınırın öbür tarafında, ÖSO’yu değil, IŞİD’i değil, PYD’yi değil, Suriye ordusunu görmeli. Hedef bu olmalı: Türkiye ve Suriye olmalı. Türkiye sınırını Türk askeri korumalı. Suriye sınırını da Suriye askeri korumalı. Bu hedef için çalışmalıyız. Bunun için zamâna ihtiyaç var. Dediğim gibi, her biri için kapsamlı çalışma grupları oluşturulmalı. Bakın, bir başka sorundan daha söz edeyim: Meselâ Suriye’de, IŞİD âileleri açık hapishâne gibi yerlerde tutuluyor. Bu da bir sorun. Bunların her birinin çözülmesi için alt çalışma grupları gerekiyor. Bunlar üzerine çalışmak gerek. Dediğim gibi diğer aktörlerin pozisyonuyla farklı farklı aktörlerin pozisyonlarını bir araya getirmek, bu dengeleri kurmak gerekiyor. O yüzden bu zor ve karmaşık; ama çözülemeyecek bir şey değil.
Tek iddiamız şu olabilir: Bu sorunu yaratan AKP, bu sorunun nasıl çözüleceğine dâir hiçbir şey söylemedi. Muhtemelen bilmiyor olabilir. En ciddî problemimiz bu. CHP iktidâra gelse, kadrolarıyla, kurumsal yapısıyla, hâlâ kalan insanlarıyla, aktif bir diplomasiyle, geçmişten kalan bir bagajı olmamasıyla, bu işi çözmek için en iyi aktör. O yüzden de böyle bir imkânımız var. “CHP iktidâra geldiğinde biz ertesi gün bunu çözeriz. Bu çok basit bir konu. Biz hallederiz” demiyorum. Bu iş kolay değil. Çok zor bir konu, ama zorluğun farkındayız. Zâten siyâset zor olanı gerçekleştirebilmektir, zor olanı çözebilmektir. Kolay olanı zâten yaparsınız. 
Dediğim gibi, Ege sorununu halledersiniz. Karadeniz’de Ukrayna Savaşı bir gün bitecek. Karabağ meselesi aşağı yukarı halloldu gibi. Ama Suriye meselesi gerçekten çok ciddî bir sorun. İç dış bağlantılarıyla çok boyutlu, çok katmanlı, çok aktörlü bir mesele. Dolayısıyla her birine ayrı bir mesai ayırmanız gerekiyor. CHP’nin bunu yapacak kadroları ve bunu yapacak hazırlığı var.

Ruşen Çakır: Çok teşekkürler İlhan Uzgel. AK Parti’nin Suriye politikasının iflâs ettiğini söylediniz — ki ben de aynı kanıdayım. Yıllardır yaşadığımız bir olay. Cumhuriyet Halk Partisi’nin perspektifini anlattınız. Çok teşekkür ediyorum.
Uzgel: Ben teşekkür ediyorum. İyi yayınlar. Selâmlar.

Ruşen Çakır: Evet, Cumhuriyet Halk Partisi’nin Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı, bir diğer tâbirle “Gölge Dışişleri Bakanı” Prof. İlhan Uzgel, AK Parti’nin Suriye politikasına bakışını ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin Suriye konusundaki görüşlerini anlattı. Kendisine çok teşekkürler. Sizlere de bizi izlediğiniz için teşekkürler. İyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
01.09.2024 Ayrılar aynı yerde: Kuvvet komutanları, HÜDA PAR, MHP…
31.08.2024 Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın Atatürk’le alıp veremediği ne olabilir?
28.08.2024 Sinan Ülgen ile söyleşi: Türkiye S-400'leri ne yapacak?
28.08.2024 Transatlantik: S-400’lerin geleceği - ABD-Çin ilişkileri - Erdoğan ve Netanyahu çatışması
25.08.2024 Arda Turan belgeselini izlemeye niçin karar verdim?
23.08.2024 Ruşen Çakır, Kemal Can ve Kadri Gürsel ile Haftaya Bakış (228): CHP içi tartışmalar – Yeni Anayasaya ihtiyaç var mı? – Mehmet Şimşek spekülasyonları
22.08.2024 Mehmet Şimşek hakkındaki spekülasyonların aslı
22.08.2024 Süleymancılar niçin güven vermiyor?
21.08.2024 Transatlantik: Biden’ın vedâsı – Sürpriz Kursk Harekâtı devam ediyor – Gazze’de ateşkes mümkün mü?
21.08.2024 Hani “fondaş” olan bizdik!
01.09.2024 Ayrılar aynı yerde: Kuvvet komutanları, HÜDA PAR, MHP…
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
11.02.2016 Hesabên herdu aliyan ên xelet şerê heyî kûrtir dike
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı