Peter Galbraith: “Bush Irak işgalinden önce Sünni-Şii ayrımını bile bilmiyordu”

16.01.2007 Vatan

    Vatan Kitap Eki
Peter Galbraith hiç tartışmasız Irak Kürtlerinin ABD’deki en ateşli ve etkili savunucularının başında geliyor. Dünya çapındaki ekonomist John Kenneth Galbraith’ın oğlu olan Peter Galbraith 1993’de Bill Clinton tarafından Hırvatistan’a büyükelçi atandı. Daha sonra Birleşmiş Milletlerin Doğu Timör Özel Temsilciliği’ni yaptı. 1980’li yıllarda Amerikan Senatosu’nda Dış İlişkiler Komitesi’nde çalışırken Irak Kürtleriyle ilgilenen Galbraith kısa sürede Kürt sorunu konusunda ABD’nin sözü geçer bir otoritesi oldu. Celal Talabani ve Mesut Barzani başta olmak üzere Kürt siyasetini yönlendiren isimlerin hemen hepsiyle uzun süreli dostluğu bulunan Galbraith, son Irak Anayasası’nın hazırlanış sürecinde Kürtlerin danışmanı olarak aktif rol oynadı. Galbraith 2006 yılının sonlarına doğru yayınlanan “The End of Iraq” (Irak’ın Sonu) adlı kitabıyla da geniş ilgi uyandırdı. “Amerikan beceriksizliği nasıl sonu olmayan bir savaşa yol açtı?” alt başlığından da anlaşılacağı gibi Galbraith kitapta sadece kendisinin Irak Kürtleriyle macerasını değil, ABD’nin Irak’ı işgalini alabildiğine eleştirel bir perspektiften, içerden bilgilerle ve çarpıcı anekdotlarla anlatıyor. Galbraith sorularımızı şöyle yanıtladı:

Kitabınızın adı “Irak’ın Sonu”. Kitaptan, böyle bir sondan rahatsız olmadığınız anlaşılıyor…

Galbraith: Ben olanı tasvir ediyorum ve Irak’ın sonunu yaşadığımızı söylüyorum. Kişisel görüşüme gelince, bir halk eğer soykırıma uğramışsa, oybirliğiyle o ülkenin içinde yer almak istemiyorsa, bağımsızlığın ahlaki ve yasal çerçevesi var demektir. Irak’tan BM tarafından tanınacak üç değil iki ülke çıkmasının daha doğru olacağını düşünüyorum. Ama Arapların Irak’ı, Sünni ve Şii bölgeleri olarak federatif bir ülke olabilir.

Kuzeydeyse bağımsız Kürt devleti diyorsunuz…

Galbraith: Evet bağımsız Kürdistan kaçınılmaz bir olgu. Tarihin akışı önünde duramazsınız.

Kitapta Başkan Bush’un savaşın hemen öncesinde Sünni-Şii ayrımını bilmediğini yazıyorsunuz. Halbuki bizler Amerikalıların her şeyi bilip kontrol ettiğini sanırız…

Galbraith: Evet ABD’nin çok güçlü ve zeki bir devlet olduğunu sananlar çok ama bunun doğru olduğunu söyleyebilmek zor. Irak, ABD’nin ne güçlü, ne de zeki olduğuna güzel bir örnektir. Biz hep birleşik, demokratik, istikrarlı bir Irak istedik. Amerikan tarihinde, hedefine bu kadar ulaşamamış bir dış politika stratejisi yoktur. Muazzam bir trajedi söz konusu. ABD’nin dünyada, özellikle Ortadoğu’da itibarı çok kötü zarar gördü. Mesela 1990 ortalarında ABD Bosna’ya müdahale ettiğinde en çok alkışlayan ülkelerden biri Türkiye’ydi. Başkan Clinton’ın itibarı Türkiye’de hayli yüksekti. Sonra ne oldu? Türk-Amerikan ilişkileri tarihinde ABD’nin itibarının en düşük olduğu dönemi yaşıyoruz. Hatta iki ülkenin düşman olduğu 1. Dünya Savaşı sırasında Başkan Wilson’ın, bugünkü Başkan Bush’a nazaran Türkiye’de daha popülerdi. Evet Başkan Bush, Irak’ın işgalinden önce Sünni-Şii ayrımını bilmiyordu. Eğer haberdar olsaydı, Sünnilerle Şiilerin ayrı ayrı ne dediğini bilmese de ortada bir sorun olduğunu anlayabilirdi. Bilmediği için iç savaşın çıkabileceğini, İran’ın stratejik bir zafer elde edebileceğini de göremedi. Bu olay bize üst düzey yöneticilerin savaş sonrası Irak hakkında ciddi tartışmalar yapmadıklarını kanıtlıyor. Eğer tartışmış olsalardı Sünni-Şii ayrımını mutlaka ele almış olmaları gerekirdi.

Kitapta Amerikan yönetiminin şimdiki başbakan Nuri el Maliki’nin adını bile bilmediğini yazmışsınız.

Galbraith: Başkan Bush ve diğerleri, Maliki başbakan olur olmaz onun ne kadar isabetli bir seçim olduğunu, ne kadar güçlü bir lider olduğunu söylediler. Ama yakın zamana kadar daha gerçek adını bile bilmiyorlardı. Maliki Dava Partisi’nin önemli bir figürü olmasına rağmen, işgalden sonra Irak’a gelen en üst düzey Amerikalılar olan Rice ve Rumsfeld, onca Iraklı siyasetçiyle görüşüp Maliki ile görüşmemişlerdi.

Hâlâ Irak’ta iç savaş olduğunu kabul etmeyenler var…

Galbraith: Olmadığında ısrar edenlerin hiçbir bilimsel, akademik yönü yok. Bunların tek kaygısı siyasi.

Sizce iç savaş ne zaman başladı?

Galbraith: İç savaşların kesin başlangıç tarihini söylemek zordur. Bence en geç 2 Mart 2004’de Kerbela’da yüzlerce kişinin katledilmesiyle başladı iç savaş. Ama daha geriye gidip 2003’de Ayetullah Hakim’in öldürülmesiyle de başlatabilirsiniz. Verilebilecek en geç tarih 22 Şubat 2006’da Askeriye Türbesi’nin bombalanmasıdır.

Kürtlerin iç savaşa dahil olma ihtimali var mı?

Galbraith: Tabii her şey mümkün ama iç savaştan uzak durmak istediklerini biliyorum, bunu yapabilirler.

Sonuç bölümünde Türkiye’nin bağımsız bir Kürt oluşumuna fazla ses çıkarmayacağını ileri sürüyorsunuz. Türkiye’deki milliyetçi tepkiyi önemsemiyor musunuz?

Galbraith: Amerikalıların çoğu, böylesi bir durumda Türkiye’nin çok sert ve öfkeli bir tepki vereceğini düşünüyor ama ben Türkiye’nin sanılandan daha karmaşık ve öngörülemez bir ülke olduğunu ileri sürüyorum. Türkiye’de çok güçlü bir milliyetçi hissiyat olduğunu ve bunun Irak Kürtlerine hiç de iyi bakmadığını biliyorum. Ama bunlar Türkiye vatandaşı Kürtlere de dostane bakmıyorlar ki bu çok trajik bir durum. Ancak kamuoyunda, güvenlik birimlerinde, aydınlar arasında, hatta ordu ve diplomaside farklı arayışlar olduğunu da biliyorum. Bağımsız bir Kürdistan’ı istemiyor olabilirler ama bunun çoktan gerçekleşmekte olduğunu da fark ediyorlar. Bağımsız bir Kürdistan’ı Türkiye’ye bağımlı olacağını da biliyorlar. Başka kime dayanabilir ki Kürtler? Kürtler, Türklerin en yakın müttefiki, hatta Türkiye’nin “uydu devleti” olacaktır.

“Kürdistan Türkiye’nin uydusu olur” mu dediniz?

Galbraith: Kesinlikle. Türkiye istese de istemese Irak bölünüyor. Artık Türkiye’nin nasıl bir tepki vereceği önemli. Kürdistan’ı ekonomik ve siyasi açıdan köşeye sıkıştırmaya mı çalışacak yoksa bu yeni durumda nasıl yararlanabileceğine mi bakacak? Kürdistan Türkiye için Kanada mı olacak, Küba mı? Kanada ABD’nin, ortak değerlere sahip olduğu önemli bir partneri; Küba ise onun için bir istikrarsızlık unsuru. Türkiye’de çok pragmatik ve incelikli düşünen kişiler var, biliyorum.

Peki PKK ne olacak?

Galbraith: Taraflar Türkiye’ye Irak’tan gelebilecek her türlü terörist tehdidi bertaraf etme konusunda işbirliğine gitmeliler. Ama şunları da akılda tutmalıyız: 1) Bugün PKK’nın gücü, bir 1999’a kıyasla çok önemsizdir; 2) Militanların çoğu Irak’tan gelmiyor, zaten Türkiye’deler; 3) Türkiye’de bazı milliyetçi çevreler bu sorunu abartıyorlar. Kürt sorunu Türkiye’de uzun yıllar bir “bölücülük” olgusuydu, artık insan hakları olgusu haline gelmiştir. Demokratik ve üniter bir Türkiye bu sorunu çözme şansına sahip.

Irak’ın bölünmesi kaçınılmaz diyorsunuz. Peki Türkiye’nin bölünme riski hiç mi yok?

Galbraith: Türkiye öylesine başarılı bir ülke ki bölünme kaygılarını geçersiz kılıyor. Türkiye’nin bölünme ihtimali hiç yok. Türkiye Kürtleri de bunun farkında. Üstelik Türkiye’nin parçası olarak kendilerini daha iyi bir geleceğin beklediğini de biliyorlar. Eğer Türk siyasetçiler Kürt vatandaşlarına eşit haklar tanımayı kabul ederlerse sorun ortadan kalkar.

Size “Kürtlerin Lawrence”ı diyorlar.

Galbraith: Böyle dendiğini duydum. Benzetebilecek bir şey olduğunu sanmıyorum. Çok farklı insanlarız, çok farklı dönemlerde yaşadık.




Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
22.06.2025 “Öcalan Kürtleri satıyor” koalisyonu
20.06.2025 Özel mi, Erdoğan mı? Kim daha önce pişman olacak?
19.06.2025 Öcalan niçin İsrail’in karşısında, Ankara’nın yanında?
18.06.2025 “İç cepheyi tahkim”e İmamoğlu, Demirtaş ve diğer siyasi tutsakları tahliye ederek başlayabilirsiniz
17.06.2025 Ekrem İmamoğlu’nun duruşu
16.06.2025 Nedir şu Fethullahçılardan çektiğim!
15.06.2025 Öcalan’ın İsrail ile, İsrail’in Öcalan ile ne alıp veremediği var?
15.06.2025 İran’ın yanında, rejiminin karşısında
14.06.2025 Erdoğan CHP’yi yeniden istediği kıvama getirebilir mi?
13.06.2025 Gaziosmanpaşa’nın gösterdiği AK Parti realitesi
22.06.2025 “Öcalan Kürtleri satıyor” koalisyonu
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı