Özel mi, Erdoğan mı? Kim daha önce pişman olacak?

20.06.2025 medyascope.tv

20 Haziran 20252te medyascope.tv'de yaptığım değerlendirmeyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Merhaba, iyi günler, iyi sabahlar. Cumhurbaşkanı Erdoğan yine Özgür Özel'i yanına çekmeye çalıştı çarşamba günü grup toplantısında ve bu sefer bir yaratıcı fikirle Özgür Özel'i ve CHP yönetimini etkin pişmanlıktan yararlanmaya davet etti. Önce onu bir izleyelim, sonra söyleyeceklerimi söyleyeyim. "Kronikleşmiş muhalefet açığı giderek derinleşiyor. Siyasi rakibimiz de olsa biz bu tabloyu doğru bulmuyoruz. Sayın Özel ve CHP yönetiminin yanlışta ısrar etmekten bir an önce vazgeçip etkin pişmanlıktan faydalanması gerektiğine inanıyoruz," dedi Erdoğan. Evet, etkin pişmanlık ne? Büyükşehir Belediyesi'ne yönelik operasyonda bunu görüyoruz. Savcılığın elindeki en önemli, belki de tek silah haline dönüştü; çünkü ortada somut, elle tutulur deliller olmadığı için birtakım gözaltına alınan, tutuklanan kişileri avukatları olmadan çağırıp, etkin pişmanlıktan yararlanıp diğer bürokratlar hakkında, siyasetçiler hakkında ifade vermeye çağırıyorlar. Etkin pişmanlık bir tür itirafçılık oluyor. Şu ana kadar bundan yararlananlar oldu. Bunların büyük bir kısmı iş insanı, bunu da biliyoruz. Ama bütün bunlara rağmen dosya hala kamuoyunu ikna edecek bir kıvama gelmedi, geleceğe de benzemiyor. Belki yeni operasyonlar olacak, belki yeni etkin pişmanlıktan yararlananlar olacak ama dosya tıkandı. İddianame bir türlü yazılamıyor, beklenti içerisindeyiz. Ama beklerken bir yandan da yeni 6. 7. belki 8. kimilerine göre 12. dalga olacakmış, nereden biliyorlarsa, böyle bir şey havası var. Etkin pişmanlık bu. Şu anda siyasi iktidarın çok büyük bir iddiayla başlattığı 19 Mart operasyonunun gelip tıkandığı nokta ve buradan yürüyebileceklerini sanıyorlar ama şu ana kadarki etkin pişmanlardan bu yaratılamadı. Bunun üzerine ne yaptılar? Birtakım kilit isimler hakkında yalan haberler yayıldı. İsimlerini vermek istemiyorum ama gerçekten etkin pişmanlıktan yararlanmaları halinde belki soruşturmanın akışı değişebilirdi. İşte birisine ‘‘120 sayfa’’, birisine ‘‘400 sayfa ifade verdi’’ dediler ama anında yalanlandı, böyle bir şey olmadığı söylendi. Belli ki iktidar umudunu bu soruşturmada etkin pişmanlara bağlamış durumda. Şimdi onu bir kenara koyalım. Erdoğan bu etkin pişmanlık kavramını Özgür Özel ve CHP yönetimi için gündeme getirerek, aslında metin yazarları yaratıcı bir şey düşünmüşler ama bence yanlış bir şey yapmışlar. Bu çünkü yürümediği belli olan bir uygulama. Bir de çok açık bir şekilde şu da var: Etkin pişmanlık dediğiniz zaman birilerini yarı yolda bırakmış oluyorsunuz ve onlarla köprüleri tam olarak atmış oluyorsunuz. Şimdi Özgür Özel ve arkadaşları, Ekrem İmamoğlu konusunda hem onunla ilişkileri koparacaklar hem de onların aleyhine konuşacaklar. Bu, birilerine çok yaratıcı bir fikir olarak gelebilir ama olması mümkün olmayan bir şey. Niçin Erdoğan bunu yapıyor? Çünkü CHP'nin ısrarlı bir şekilde bu olayın takipçisi olması, mitingler yapması, sürekli Silivri'de olmaları ve biliyorsunuz birçok kişiyi, tutukluları değişik yerlere dağıttılar, buna rağmen cezaevlerine sürekli mekik dokumaları, gerek avukatların gerek milletvekillerinin ve tabii ki Özgür Özel'in, bütün bunlar iktidarı ciddi bir şekilde rahatsız ediyor. Erdoğan'ın sokak rahatsızlığı var zaten, bunu biliyoruz ve bir türlü bitmiyor ve bir türlü gündemi bunların elinden alamıyor, muhalefetin elinden alamıyor. Diyor ki, ‘‘Gerçek gündeme gelin.’’ Gerçek gündem dediği Erdoğan'ın, kendi çizdiği bir alan var, o alanın içerisinde milli birlik ve beraberlik adı altında iktidarın çizgisinde — özellikle dış politikada — gidip ama bu arada Erdoğan'a ve iktidara her türlü sert çıkışı vesaire yapmaları. Nerede yapacaklar bunu? Grup toplantılarında yapacaklar, Meclis’te hiçbirisi kabul edilmeyen soru önergeleriyle yapacaklar, iktidarın uygulamadığı Anayasa Mahkemesi’ne başvurarak yapacaklar filan. Ve bu Erdoğan'ın istediği bir şey ama artık gerçekleşmesi bence imkansız olan bir şey. Şu anda şöyle bir durum var; bir bilek güreşiyse bu, kimse kazanıyor gibi değil ama bence ağır basan yön muhalefet ve CHP. Ve Erdoğan bunu yenemeyeceğini bildiği için masadan CHP'nin kalkmasını umuyor, onları bir şekilde ikna etmeye, cezbetmeye çalışıyor ama cezbetmeye çalışırken söylediği şeylerde hiçbir şey yok: "Gelin, Türkiye'nin gündemine girin." Nedir o Türkiye'nin gündemi? Tabii ki şu anda bölgede yaşanan savaş. Siyasi iktidarın iddiasına göre İsrail'in bir sonraki hedefi Türkiye ve birlik ve beraberlik, iç cepheyi güçlendirmek lazım. Erdoğan o grup konuşmasında, Meclis’teki tüm partilerin birlikte hareket etmesini diyor. Tamam, ama CHP'ye siz böyle bir operasyon çekerken, CHP'nin cumhurbaşkanı adayını aylardır tutuklu tutarken, CHP ile hiçbir şey olmamış gibi, CHP'de hiçbir şey olmamış gibi sizinle birlikte hareket etmesini, sizin onlara dayattığınız şeyleri itirazsız kabul etmesini nasıl bekleyebilirsiniz? Bir diğer yönü de şu olayın, şimdi bunu Erdoğan daha önce de söylüyordu, bir ay önce de, iki ay önce de söylüyordu; ilk başta biliyorsunuz ‘‘Özgür Efendi’’ydi, sonra ‘‘Sayın Özel’’e döndü. Onu bir şekilde ikna etmeye ya da kandırmaya çalışıyor diyelim. O dönemki gündem farklıydı ama şu anda Türkiye'de siyasi iktidarın ve ülkenin kendisinin gerçekten iç cepheyi güçlendirmeye ihtiyacı var. Geçen bu konuyu ayrıca ele aldım, Selahattin Demirtaş'ın açıklamasından hareketle özellikle. Ve bunun içinde bir toplumsal barışa ihtiyaç var. Bu barışı sağlamak, daha doğrusu dışarıdaki savaşa karşı birlikte hareket edebilmek için içerideki savaşı bitirmek lazım. İçerideki savaşı kim başlattı? Erdoğan. Yani burada ‘‘etkin pişmanlıktan yararlanın’’ diyerek Erdoğan bu savaşta Özgür Özel'in ve CHP'nin teslim olmasını istiyor. Bu bence mümkün değil ama bence mümkün olan Erdoğan'ın artık bu savaşı daha fazla uzatmaması. Bunun ilk akla geleni yeni operasyon dalgalarının olmaması olabilir. Tamam, ama bu yetmeyecektir çünkü olay dönüp dolaşıp siyasi tutukluların, özellikle de Ekrem İmamoğlu'nun cezaevinde olmasına odaklanıyor. Böyle bir konjonktürde, böyle bir bölgede yaşanan altüst oluşlarda siz CHP'yi, ki birçok kamuoyu araştırmasında birinci parti çıkan CHP'yi yanınıza almazsanız, tam tersine onu düşmanlaştırmaya, onu kriminalize etmeye devam ederseniz, bunun faturasını hep birlikte Türkiye ödeyecek. Yani kimileri şunu diyor: "Ne ihtiyacı var ki CHP'ye, buna rağmen gidebilir." Hiç de öyle değil. Gerçekten şu anda İran'ın yaşadığı, daha önce Suriye'nin yaşadığı, bütün buralardaki temel husus, ülkeyi yönetenlerin toplumun rızasını tam olarak alamamasından da kaynaklanıyor. Yani İran'da çok güçlü bir halk desteği olsaydı rejime karşı, Netanyahu bu kadar pervasızca hareket edemezdi. Ne yapıyor şimdi? Bir yandan saldırırken bir yandan İranlıları rejimi devirmeye çağırıyor. Türkiye'de böyle olmayacak, tabii ki olmayacak ama eğer siz toplumun yarısını kendinize düşmanlaştırırsanız, yarın öbür gün dışarıdan bir düşman geldiği zaman çok sorunlar yaşayabilirsiniz ve Erdoğan'ın artık bu olayı çok da fazla uzatmaması gerekiyor. Bir pişmanlıksa, bu pişmanlıktan, adını pişmanlık koymayarak Erdoğan'ın yararlanması bence Türkiye'nin yararına olacak. En önemli husus savaşın nasıl seyredeceği, savaşın kimleri içereceği, Kürtlerin bu savaşın neresinde olacağı, İran'daki Kürtlerin, Suriye'deki Kürtlerin ve tabii ki Türkiye'deki Kürtlerin neresinde olacağı. Şu haliyle bakıldığı zaman Abdullah Öcalan İsrail'e karşı Ankara ile birlikte hareket ediyor ama ‘‘terörsüz Türkiye’’ diye tabir edilen olayda henüz çok somut adımlar da atılmıyor. Dolayısıyla çok kırılgan bir yerdeyiz. Bu kırılgan yerin Erdoğan'ın rakibini hukuk yoluyla, hukuk değil aslında, yargı yoluyla tasfiye etme hırsına kurban edilmemesi lazım; çünkü gerçekten Türkiye'nin çok kırılgan olduğu, daha doğrusu hep kırılgandı, bunun iyice tehlikeli bir hal aldığı bir döneme giriyoruz. Bakalım, Erdoğan bunu Özgür Özel'e söylüyor ama ben ondan bekliyorum. Zaten Erdoğan'ın ‘‘etkin pişmanlıktan yararlanın’’ çağrısını tersten okudum ilk anda, duyar duymaz. "Demek ki Erdoğan bu olayın artık böyle sürmeyeceği noktasına iyice gelmiş" dedim. Bakalım, umarım Türkiye için hayırlısı olur.
Bu yayını kime ithaf ediyorum? Çiğdem'e ithaf ediyorum, Çiğdem Mater. Çiğdem Mater Utku, pek kullanmıyor Utku soyadını. Eşi Murat Utku benim çok eski arkadaşım, gazeteci meslektaşım, beraber de çok çalıştık. Ama Çiğdem benim çok daha eski arkadaşım, arkadaşımın kızı. Annesi Nadire Mater benim ilk gazeteciliğe başladığım 1985'te Nokta dergisinde beraber çalıştığım yakın bir arkadaşım. O tarihte Çiğdem 7 yaşındaymış. Arada sırada görmüşlüğüm var çocukluğunu ama daha sonra genç kız halini daha çok gördüm. Ve sonra tabii ki o bir sinemacı oldu, yapımcılık yaptı. Çok da işini iyi bilen birisi ama işini yapma imkanı elinden devlet zoruyla alınmış oldu. 25 Nisan 2022'de Gezi kapsamında tutuklandı. 18 yıl ceza aldı ve Yargıtay tarafından da onandı. Niçin aldı? Yani gerçekten hukuk vesaire bununla bir alakası yok. Yargıtay tarafından onaylanmış olması da hiçbir şeyi göstermiyor. Çiğdem'in Gezi gibi bir olayın, bir kere Gezi suç değildi, suçsa da onun düzenleyicisi az sayıdaki insandan birisi olarak mahkum edilmesinin ne kadar saçma olduğunu hepimiz biliyoruz. Tabii onu mahkum edenler de biliyor. Umarım Türkiye'de bir barış havası eser ve Çiğdem de en kısa zamanda aramıza tekrar özgür bir şekilde katılır. Ama biliyoruz ki o cezaevinde de üretmeye devam ediyor, yazmaya devam ediyor. Umarım en kısa zamanda tekrar özgürlüğüne ve sevdiklerine ve sinemaya kavuşur. Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
22.06.2025 “Öcalan Kürtleri satıyor” koalisyonu
20.06.2025 Özel mi, Erdoğan mı? Kim daha önce pişman olacak?
19.06.2025 Öcalan niçin İsrail’in karşısında, Ankara’nın yanında?
18.06.2025 “İç cepheyi tahkim”e İmamoğlu, Demirtaş ve diğer siyasi tutsakları tahliye ederek başlayabilirsiniz
17.06.2025 Ekrem İmamoğlu’nun duruşu
16.06.2025 Nedir şu Fethullahçılardan çektiğim!
15.06.2025 Öcalan’ın İsrail ile, İsrail’in Öcalan ile ne alıp veremediği var?
15.06.2025 İran’ın yanında, rejiminin karşısında
14.06.2025 Erdoğan CHP’yi yeniden istediği kıvama getirebilir mi?
13.06.2025 Gaziosmanpaşa’nın gösterdiği AK Parti realitesi
22.06.2025 “Öcalan Kürtleri satıyor” koalisyonu
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı