Ortadoğu’da yalnızlığın değeri ve bedeli

23.08.2013 Vatan

Ortadoğu’da dengeler belli bir süredir İran’ın başını çektiği “Şii hilali” ile Suudi Arabistan öncülüğündeki “Sünni blok” arasındaki ilişki, çelişki ve çatışmalar üzerinden belirleniyor. Türkiye uzun bir müddet bu çatışmanın dışında, hatta üstünde kaldı; tarafların hepsiyle iyi ilişkiler kurdu ve geliştirdi, hatta yer yer onlara arabuluculuk yapmaya soyundu. Temel strateji “komşularla sıfır sorun”du ve Türkiye’yi yönetenler hem Bağdat, hem Şam, hem Tahran’ı sık sık ziyaret ediyor, buradan ziyaretçileri Ankara ve İstanbul’da ağırlıyorlardı.

Füze kalkanı miladı

Kuşkusuz Türkiye için en fazla dikkat edilmesi gereken ülke İran’dı. Ankara bölgedeki en büyük rakibine, en zor günlerinde, nükleer kriz sırasında ABD, AB ve İsrail’e rağmen açıkça destek çıktı. Ama bir gün geldi, topraklarında İran’a karşı olduğu açık olan füze kalkanının yerleştirilmesini kabul etti. İşte o andan itibaren AKP hükümetinin özellikle dış politikadaki bütün ayarlarının bozulmaya başladığına tanık olduk.
Tahran’dan uzaklaşan Ankara adım adım “Sünni blok”a doğru yönelmeye başladı. Burada Tunus, Libya ve Mısır’daki halk hareketlerinin bir aşamadan sonra Körfez ülkeleri tarafından desteklenmesi, yıkılan otoriter/totaliter rejimlerin yerini büyük ölçüde, AKP deneyiminden esinlenen İslamcı hareketlerin alması da etkili oldu. Bütün bunlara “One minute” ve Mavi Marmara’nın yankıları da eklenince, gerek Başbakan Erdoğan, gerekse Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun yıldızlarının Ortadoğu tam anlamıyla parladığı bir döneme tanık olduk.

Suriye miladı

Ve bu aşırı özgüvenle Türkiye müttefikleriyle birlikte Suriye krizine angaje oldu. Beşşar Esad’ın yıkılması için hafta, hatta gün hesabı yapanlar vardı. (İşi saate kadar indirenleri ciddiye almaya gerek yok) Esad yıkılınca yerine Mısır ve Tunus’ta olduğu gibi İslamcıların (ağırlıkla İhvan/Müslüman Kardeşler) liderliğinde yeni bir rejim inşa edilecek, bu da Ankara’nın nüfuz alanının alabildiğine genişlemesi anlamına gelecekti.
O günlerde “dün Irak için telaffuz edilen ve tam bir yalan olan ‘bir koyup üç alacağız’ cümlesinin bugün Suriye söz konusu olduğunda hiç ama hiçbir inandırıcılığı olmayacaktır. Öyle ki kendimizden ne kadar koyarsak koyalım Suriye konusunda herhangi bir şey kazanma şansımız bulunmuyor” diye yazmıştık. (Suriye neden ikinci Irak olamaz?) Nitekim Suriye konusunda elini hep taşın altına koyan Ankara hiçbir şey kazanmadığı gibi sürekli kaybetti. Sanıyorum, tek başına Reyhanlı saldırısının yol açtığı kayıplar bile yapılan yanlışı göstermeye yeterli.

Rabia miladı

Ve Mısır’daki askeri darbeyle birlilkte Ankara Ortadoğu’da iyice yalnızlaştı. Başından itibaren sandığın, dolayısıyla Muhammed Mursi’nin meşruiyetini savunup darbeye itiraz eden AKP hükümeti karşısında sadece General Sisi ve Mısırlı destekçilerini değil, bölgede ne zamandır birlikte hareket ettiği Suudi Arabistan başta olmak üzere Körfez ülkelerini, tabii bu arada ABD ve AB’yi gördü. İşin ilginci onların fazla ses çıkarmadığı Mısır’daki katliamları İran alenen kınadı. Ardından önceki gün Şam’daki feci kimyasal katliam geldi. Bu sefer İran topu Suriyeli muhaliflere atmaya çalışırken, S. Arabistan ve diğerleri yeniden Türkiye ile aynı dalga boyundan konuşmaya başladılar.
Ankara’nın darbeler, katliamlar konusunda hep istikrarlı bir tutum izlemediğini biliyoruz. Sudan’daki diktatör Beşir’e verilen destek tek başına bunun kanıtı. Ayrıca Nusra Cephesi ve onunla birlikte hareket eden El Kaideci grupların Rojava’da Suriye Kürtlerine yönelik saldırılarına da Türkiye’nin müdahil olmadığı da ortada. Bununla birlikte Mısır ve Suriye’deki son katliamlara eşit ölçüde karşı çıkmanın değerli olduğunu da kabul etmeliyiz.
Ne var ki Ortadoğu’daki yalnızlaşmaya çok fazla değer yükleyip ululaştımanın da ciddi sakıncaları var. Çünkü Ortadoğu’da sürekli değişen dengelere uyum sağlayamamanın bedeli hayli ağır ve görüldüğü kadarıyla hükümet belli bir süredir, bir şey kazanmaktan ziyade Türkiye’nin kayıplarını azaltmak için uğraşıyor.

(Not: Türkiye-İran rekabeti hakkında şu iki eski yazımı dikkatinize sunmak istiyorum:
Türkiye ve İran: Bitmeyecek rekabet
Türkiye ve İran: Kızışan rekabet)



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
05.11.2024 Hatem Ete ile söyleşi: Bahçeli ile Erdoğan ayrışıyor mu?
03.11.2024 Fethullah Gülen öldüğüyle kaldı
01.11.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (239): Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandı - CHP ne yapacak?
30.10.2024 Transatlantik: ABD seçimlerine son 5 - Türkiye’de çözüm süreci tartışmaları İsrail’in İran’a cevabı
27.10.2024 Ertuğrul Özkök niçin Fethullah Gülen’i çok sevmişti?
24.10.2024 Altan Tan ile söyleşi: Kim çözüm istiyor, kim istemiyor?
24.10.2024 Transatlantik: TUSAŞ saldırısı, Öcalan’ın mesajı ve “çözüm süreci” - ABD seçimlerine son 12 - Fethullah Gülen’in ölümü
23.10.2024 Gazeteci Ahmet Dönmez ile Fethullahçılığın geleceği üzerine söyleşi: "Bu yapıyı dünya-daki hemen her sıklet merkezi yönetmek isteyecektir”
22.10.2024 “Mahrem yapı”yı yakından takip eden eski bir Fethullahçı’nın öngörüsü: "Başa Abdullah Aymaz geçer, ama esas lider Mustafa Yeşil olur”
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı