Ömer Kaya Türkmen ile söyleşi: “Dışişlerinde fabrika ayarlarına dönmemiz gerekiyor”

04.12.2025 medyascope.tv

4 Aralık 2025’te medyascope.tv'de yaptığımız söyleşiyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Ruşen Çakır: Evet, şimdi emekli büyükelçi Ömer Kaya Türkmen’le birlikteyiz. Kaya Bey, merhaba.
Kaya Türkmen: Sesim geliyor mu?

Ruşen Çakır: Evet, geliyor. Biz sizinle çok eskiden tanışırız, ortak dostumuz rahmetli Ahmet Sever aracılığıyla. Açıkçası şunu söyleyeyim: Ben sizi Cumhuriyet Halk Partisi'nin Parti Meclisi’nde görünce şaşırdım. Şaşırmamalı mıydım?
Kaya Türkmen: Yani şaşırmamalıydınız. Çünkü ben de kendimi üç kuşak CHP'li olarak tarif eden birisiyim. Babamın babası tek parti döneminde CHP yönetimindeymiş. Biz ailece hep CHP'ye oy verdik. Ben kendimi bildim bileli CHP'liyim. Niçin CHP'liyim? Çünkü CHP'nin siyaset felsefesi benimkiyle örtüşüyor. Yani nedir bu? Bir kere sosyal demokrat olması, Atatürkçü olması, bir de laikliği savunuyor olması. Bu üç sebep benim CHP'li olmam için doğal bir sonuç.

Ruşen Çakır: Benim kastım daha çok CHP'li olmak değil de siyasete bu kadar angaje olmak. Çünkü sizin meslekte siyasete giren çok kişi var ama çoğu da imtina ediyorlar. Çünkü diplomatlığın malum, tarafsız bir devlet adamı diyeceğim ama kadın diplomatlara ayıp olmasın, böyle bir şeyi var. Onun için büyükelçiler, sizin gibi emekli büyükelçiler için yine de siyasi kariyer anlamında zor olsa gerek bu kararı vermek.
Kaya Türkmen: Yani ben 7 senedir emekliyim. Artık tarafsız olmak gibi bir mecburiyet altında da değilim. Onun için bu kararı almam çok fazla zor olmadı. Bir de şunu söylemek isterim: Bugünkü iktidarın Türkiye’mize yaşattığı bu kâbustan kurtaracak gücün CHP'de olduğunu düşünüyorum. Orada çok ciddi bir mücadele yürütülüyor. Benim de çorbada biraz tuzum olabilirse bundan sadece mutluluk duyarım.

Ruşen Çakır: Peki, şimdi siz bu süreçte, herhâlde iki gün önce duyurdular ve girmediniz. Herhâlde bir partiyle, parti yönetimiyle bir ilişkiniz, belki de emin değilim ama program çalışmalarına katılmışlığınız var mı?
Kaya Türkmen: Yok, hayır yok. Programı cuma günü çıktığında okudum.

Ruşen Çakır: Çıktığında okudunuz ama eminim sizin deneyiminizdeki birisinin, mesela şu anda Namık Tan var Cumhuriyet Halk Partisi'nde bu konularda çok önemli bir isim olarak, başka isimler de var tabii, önünüzde çok büyük bir şey var diye düşünüyorum, yapacak çok iş var galiba. Özellikle Cumhuriyet Halk Partisi'nin dış politikada neyi farklı söylediği konusunda açıkçası kamuoyunda tam bir berraklık yok. Yanılıyor muyum?
Kaya Türkmen: Haklısınız. Bu eleştiriyi ben çok duyuyorum. ‘‘Biraz daha anlatın partinin ne yapacağını’’ sorusu çok sık geliyor. Bu konuya eğilmek lazım. O bir hakikat. Yalnız ben şu anda daha henüz genel merkeze ayağını atmamış bir kişi olarak şimdiden böyle büyük büyük planlar, şöyle yaparız, böyle yaparız deme haddini kendimde bulmuyorum. Fakat bahsini ettiğiniz eksiklik doğrudur. Buna bir cevap oluşturmak gerekir.

Ruşen Çakır: Şimdi bizim arkadaşlarımız tam sizin kurultay olduğu sırada Kuzey Kıbrıs’ta bir dosya çalışması yapıyorlardı. Siz 2010-2011, yanılmıyorsam, Lefkoşa’da büyükelçiydiniz ve oradaki kişiler, arkadaşlarımızın görüştüğü kişiler sizin adınızı görünce çok memnun olmuşlar. Sizin orada iyi bir adınız olduğunu görmüşler. Son dönemde Lefkoşa'ya giden büyükelçiler hakkında pek iyi şeyler duymuyoruz ama. Mesela Kuzey Kıbrıs, Kıbrıs meselesi konusunda en son cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra Bahçeli’nin çıkışı oldu ama iktidar partisi daha dengeli davrandı vesaire. Siz şimdi mesela şu anda Türkiye’nin Kıbrıs meselesine bakışında herhâlde sorun olduğunu düşünüyorsunuzdur. Mesela Cumhuriyet Halk Partisi Kıbrıs konusunda nasıl bir fark yaratabilir iktidara gelirse? Ki iktidar hedefi var. Bu konu herhâlde sizin en kuvvetli olduğunuz dosyalardan birisi diye düşünüyorum.
Kaya Türkmen: Bizim öteden beri Kıbrıs konusundaki söylemimizde Kıbrıs Türk halkı neyi tercih ederse, neyi isterse Türkiye ona destek olur şeklinde vaaz ediliyordu. Fakat son yıllarda gördüğümüz, buna Kuzey Kıbrıs’taki önceki cumhurbaşkanının da katkısı oldu, sanki Türk tarafı kendisini iki devletli çözüm formülüne kitlemiş, hapsetmiş durumda. Oysa mesela işte bugün Kıbrıs’ta yeni bir cumhurbaşkanı var. Kıbrıs’ın dış politikası cumhurbaşkanının sahasındadır. Yeni cumhurbaşkanı federasyona kapalı bir insan değil ve bunu müzakere etmeye kapalı bir insan değil ve arkasında da geniş bir halk desteği var. %65 oy aldı Tufan Erhürman. Bu %65’lik toplum kesimi federasyona açık olduğunu söylemiş oldu. Dolayısıyla ben tekrar iki bölgeli, iki toplumlu federasyon hedefine yönelik olarak müzakerelerin yapılabileceğini, Kıbrıs Türk toplumunun arzusunun bu olduğunu ve Kıbrıs politikasında Kıbrıs Türk toplumunu biraz daha serbest bırakmak gerektiğini düşünüyorum.

Ruşen Çakır: Peki, siz bir diğer — benim de çok tanık olduğum, o dönemleri iyi hatırlıyorum — Avrupa Birliği konusunda bayağı bir zor görevler de üstlendiniz ve maalesef Türkiye yakaladığı fırsatı kaçırmış gibi, kaçırmış gibisi fazla herhâlde. Şimdi biliyorum ki Cumhuriyet Halk Partisi, Özgür Özel her vesileyle Avrupa Birliği’ni söylüyor ama realist olarak bakıldığı zaman sanki çok zor bir olay gibi. Ama bir diğer yandan, siz de çok iyi hatırlayacaksınız, Adalet ve Kalkınma Partisi Türkiye’de belli bir ivme yakaladıktan sonra, ilk iktidara geldikten sonra özellikle Avrupa Birliği’ne tam üyelik perspektifiyle bayağı bir hem ulusal hem de uluslararası meşruiyet kazanmıştı. Şimdi Cumhuriyet Halk Partisi, iktidara yürüme iddiasındaki parti, Avrupa Birliği meselesi, hedefi konusunda tekrar aynı şekilde bir lokomotif işlevi gördürebilir mi, artık o tren kaçtı mı?
Kaya Türkmen: Ben trenin kaçtığını düşünmek istemiyorum. Yani bana şahsen çok acı gelir böyle bir şey. Aslında kaçtığını da düşünmüyorum ayrıca. Yani Türkiye dış politikasında fabrika ayarlarına dönerse, demokrasi, hukuk devleti, yargı bağımsızlığı konularında başta yaptığı, demin bahsettiğiniz Adalet ve Kalkınma Partisi’nin ilk yıllarındaki o atılımlar AB'de yolumuzu açtı, önümüzü açtı. Ama sonradan ne oldu? Bütün bunlarda geriye gittik. Bugünkü hâlimizde Kopenhag kriterlerinden sürekli olarak uzaklaşıyoruz. Bugün artık Türkiye’nin hâli 2000’lerin başındaki o yabancıların da ‘‘sessiz devrim’’ diye adlandırdıkları o reform dalgasıyla kıyaslayacak olursanız bugün müthiş bir geriye gidiş var. Yani ağzımıza bu Kopenhag kriterleri lafını alsak da herhâlde ağzımıza biber sürerler. Çünkü yok öyle bir şey artık. Ben kapının kapanmadığını, tekrar eski o atılımlara dönülebileceğini düşünüyorum. Bunları yaparsak AB’nin de bize öyle peşin bir şekilde bir reddiye içinde olacağını düşünmüyorum.

Ruşen Çakır: Peki, şu anda dış politika konusu... Tabii Kıbrıs Avrupa Birliği’nden ibaret değil. Çok karmaşık. Mesela Trump yönetimi ile ilişkiler çok çetrefil. Rusya ile ilişkiler çok çetrefil. Ve bir diğer yandan da şöyle bir olay var, bilmiyorum katılır mısınız; Cumhuriyet Halk Partisi'nin özellikle Batı dünyasındaki Sosyalist Enternasyonal üzerinden iş birliği yaptığı kardeş partilerinin büyük bir kısmı da kriz içinde. İstisnalar var tabii İspanya başta olmak üzere ama birçok yerde sosyal demokratlar ya da artık nasıl söyleyeyim, demokratik sosyalistler, merkez sol diyelim, çok ciddi bir kriz yaşıyor. Böyle bir ortamda, otoriterliğin giderek yükseldiği ve demokrasinin çok da fazla önemsenmediği, mesela zamanında Türkiye’deki demokrasi mücadelesine Batı katkı verir diye beklenirdi, şimdi AB’nin de mesela böyle bir şey umrunda değil gibi. Çok zor bir dönem değil mi şu anda? Yani CHP diyelim ki bir yıl sonra seçim yapılıp iktidara gelse çok zor bir dünyayla karşılaşmayacak mı?
Kaya Türkmen: Karşılaşacak. Söyledikleriniz tamamen doğru. Sosyal demokrat sol partilerin hâli malumunuz. Sosyalist Enternasyonal’in ne kadar ağırlığı kaldı, o da başka bir soru işareti. Fakat Türkiye’de insan hakları, demokrasi, yargı bağımsızlığı gibi konularda ilerleme sağlamak için AB şimdiye kadar bize böyle bir deniz feneri gibi, bir kutup yıldızı gibiydi. O kutup yıldızlığı tekrar devam edebilir. Biz AB’nin savunduğu değerleri, ki onları biz de savunuyoruz, o değerleri içselleştirip tekrar o hedef üzerinde yürümeye devam edersek bizim Avrupa ile ilişkilerimiz olması gerektiği yere gelir. Bunun sonunda Avrupa Birliği tam üyeliği gelir mi gelmez mi, onu söylemek çok zor. Çünkü AB’de bir yorgunluk var. Kendileri de artık sanki AB’ye inanmaz hâle geldiler. Böyle bir türlü bir uluslararası güç, uluslararası bir kişilik olamadılar. Kimse AB’nin ne diyeceğini, nasıl düşüneceğini, ne yapacağını çok fazla böyle amiyane tabiriyle takmıyor. Onun için yani AB’ye ille de girmek belki şart değil. Bu lafı hep söyleriz ama doğru da bir laf yani; bir Norveç olalım, AB’ye girmeyiverelim.

Ruşen Çakır: Peki, son olarak şunu sormak istiyorum. Türkiye’de Dışişleri kurum olarak çok istisnai bir yere sahip ama sizin gibi emekli olanlar, yazan, çizenler ya da siyaset yapanlar ama daha çok sağda solda yazıları çıkan yazarlar var, eski büyükelçiler var. Bir şikâyet, kuruma yönelik, kurumla ilgili böyle bir sızlanma görüyorum. Hani çok kabaca söyleyecek olursak kurumun kurumsal kimliğinin aşındığı, içinin boşaltıldığı, liyakat meselesinde çok ciddi sorunlar olduğu gibi AK Parti döneminde Dışişleri’nin bayağı bir zarar gördüğünü düşünüyor çok sayıda benim bildiğim emekli diplomat. Siz de aynı kanıda mısınız?
Kaya Türkmen: Kesinlikle, tamamıyla aynı kanıdayım. Çok yıprandı Dışişleri’nin kurumsal kimliği. Bir kere devre dışı bırakıldı. Yani bugün dış politika kararları, Cumhurbaşkanı ve çevresindeki kısıtlı sayıdaki birkaç kişi tarafından herhangi bir kurumsal süzgeçten geçmeden alınıyor kararlar. Dışişleri büyük ölçüde devre dışı bırakıldığı gibi bir de Dışişleri, mesela büyükelçilikler, işte böyle görüyorsunuz kimlere dağıtıldı. Artık Dışişleri’ne ihtiyaç yokmuş gibi davranılıyor. Oysa dediğiniz gibi Cumhuriyet’in en köklü kurumlarından bir tanesiydi. Müthiş bir bilgi birikimi, bir tecrübe birikimi olan bir kurumdu. Bugünkü duruma getirilmesi gerçekten de üzücü. Fakat ben bunun da zaman içerisinde, iktidar değiştikten sonra, inşallah Cumhuriyet Halk Partisi iktidara geldiği zaman bu kuruma eskiden duyulan saygının tekrar oluşmasını bekliyorum doğrusu.

Ruşen Çakır: Evet, son dedim ama yine son bir soruyla bitirelim. Cumartesi günü ilk Parti Meclisi toplantısına katılacaksınız ve Cumhuriyet Halk Partisi'nin, partinizin sloganı: “Şimdi İktidar Zamanı.” Bunun için de mesela sizin uzmanlık alanınız dışişleri olduğu için önümüzdeki dönemde yapılacak ilk seçimde, artık ne zaman yapılacaksa, Cumhuriyet Halk Partisi'nin ve onun cumhurbaşkanı adayının dış politikada kamuoyunu inandıracak bir vizyon sunacağına inanıyor musunuz? Yani bu konuda heyecanlı olduğunuzu biliyorum ama çok zor bir iş öte yandan.
Kaya Türkmen: Yani bence zor bir iş değil. Eğer Türkiye’nin Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında dış politikada eski fabrika ayarlarına döneceği konusunda halkı ikna edebilirsek ve o fabrika ayarlarının ne olduğunu da halka hatırlatabilirsek, bunun ciddi bir heyecan yaratabileceğini düşünüyorum.

Ruşen Çakır: Evet, çok sağ olun. Kolay gelsin. Tekrar tebrikler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
21.12.2025 Mehmet Akif Ersoy operasyonu: “İlk taşı aranızda günahsız olan atsın”
21.12.2025 Habertürk’ün faturası kadınlara kesiliyor
20.12.2025 Süleyman Soylu’nun suçu ne?
18.12.2025 Dindar nesil diye diye…
17.12.2025 Habertürk’ün laneti sürüyor
16.12.2025 Bondi Plajı kahramanı Ahmed el Ahmed bize ne söylüyor?
15.12.2025 Öcalan olunca zor, Öcalan olmayınca imkansız
14.12.2025 “Meşe”den sonra “İlke”den de oldum, gizli tanıksız kaldım!
14.12.2025 19 Mart sonrası seçmen tercihleri nasıl değişti? İzmir örneği: Dr. Serkan Turgut ile söyleşi
14.12.2025 Mehmet Akif Ersoy’un yalnızlığı
21.12.2025 Mehmet Akif Ersoy operasyonu: “İlk taşı aranızda günahsız olan atsın”
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı