Ne savcıyım ne avukat

14.01.2009 Vatan

Ne zamandır siyasi gündemimizi esas olarak Ergenekon soruşturması belirliyor. Fakat uçlarda yer alanlar, yani soruşturmayı kayıtsız şartsız destekleyenlerle, kayıtsız şartsız karşı çıkanlar dışında toplumun ezici bir çoğunluğunun kafası karışık. Her yeni dalga, yeni isimler, yeni iddia ve kanıtlar bu kafa karışıklığını kısmen gideriyor, sıklıkla da derinleştiriyor. Çünkü son derece köklü ve karmaşık bir olguyla karşı karşıyayız. Her ne kadar Ergenekon denen olgu bir “terör örgütü” olarak lanse edilse de bunun belli bir toplumsal desteğe sahip olan “ulusalcı” akımla çok derin bağları olduğunu, ulusalcıların nicedir AKP’ye karşı en sert muhalefeti yürüttüğünü biliyoruz.

Dolayısıyla son derece zor ve hayati bir soruyla karşı karşıyayız: Gerçekten ülkeyi kaosa sürükleyip darbe yapmak isteyenlerden oluşan bir “terör örgütü” mü etkisiz hale getirilmek isteniyor, yoksa AKP iktidarının en gözükara muhaliflerinin oluşturmaya çalıştığı ulusalcı blok tasfiye mi edilmek isteniyor? Birinci şıkkı savunanlara göre söz konusu olan sadece adli bir süreçtir. Kimse bağımsız yargı organlarının işine karışmamalı ve adaletin tecelli etmesini beklemelidir. İkinci şıkkın geçerli olduğunu düşünenlerse bu soruşturmanın tepeden tırnağa siyasi olduğunda ısrar ediyor ve AKP iktidarının Ergenekon aracılığıyla bir “korku imparatorluğu” inşa etmek istediği uyarısını yapıyorlar.

Müthiş bir iktidar savaşı

Birinci grupta yer alanlar, örneğin Başbakan Erdoğan, kendilerini “Ergenekon’un savcısı”, ikinci gruptakiler de, örneğin CHP Lideri Baykal, kendilerini “Ergenekon’un avukatı” olarak tanımlamaktan çekinmiyorlar. Benim gibi “ortayolcular” ise “ne savcı ne avukat” olmaya talipler. Zira şahsen Ergenekon’da iki yönün birden geçerli olduğunu, hatta bunun içine üçüncü bir boyutun eklenmesi gerektiğini düşünüyorum. O da şudur: Bazı grup, çevre ve kişiler bu süreçte AKP ile kader birliği etmekle beraber, esas olarak rakip (hatta düşman) gördükleri diğer grup, çevre ve kişileri zor durumda bırakmak, hatta tasfiye etmek istiyorlar. Hatta bu kesimler birçok durumda kraldan çok kralcı olabiliyor ve böylece AKP’yi de sık sık zor durumda bırakabiliyorlar.

Şunu söylemeye çalışıyorum: Ergenekon soruşturmasının “darbecilere karşı demokrasinin korunması” yönü kesinlikle var ve bu bakımdan kendini demokrat hisseden herkesin en geniş desteğini hak ediyor. Fakat bu açı tek başına yeterli değil. Daha öncede yazmış olduğum gibi “demokrasi mücadelesi” nin çok daha ötesinde bir iktidar savaşı yaşanıyor Türkiye’de. Ne ülkenin yönetiminde yıllarca etkili olmuş kurum ve kişiler yerlerini devretmeye; ne de yeni gelenler iktidarı eskilerle paylaşmaya yanaşmak istemiyorlar. Her iki gücün de ayrı ayrı, içerde toplumsal, dışarıdaysa stratejik ortakları veya destekçileri var.

Kimseye kefil değilim

Dün “taraf olan bertaraf oluyor” diye yazmıştım. Bu önermeyi kolaylıkla Ergenekon olayına da taşıyabiliriz. Şu ana kadar gözaltına alınan isimlerin büyük bir bölümünü biliyorum, bir kısmınıysa şahsen tanıyorum. Bunların hiçbiriyle herhangi bir siyasi bir yakınlığım yok ve bundan şikayetçi değilim; onların da bana karşı aynı duyguları beslediklerin düşünüyorum. Yani hiçbir Ergenekon sanığına kefil değilim, ancak bunların istisnasız her birinin hak ve özgürlüklerinin (adil yargılanma, özel hayatın gizliliği vs.) her türden ihlaline sonuna kadar karşı çıktım ve çıkacağım. Soruşturmayı yürüten savcıları tanımıyorum ama bugüne kadar yaşananlardan hareketle onlara da kefil olmam asla söz konusu olamaz. Kaldı ki medyada gözüpek çok sayıda destekçileri olduğu için benim desteğime ihtiyaçları herhalde yoktur. Elinden geldiğince “sivil gazetecilik” yapmaya çalışan biri olarak soruşturmayı yürütenlerin medyayla kurdukları ilişkinin alabildiğine rahatsız edici olduğunu vurgulamak isterim. Onların toplumu bilgilendirme yerine adeta bir “psikolojik savaş stratejisi” izliyor olmaları, benim gibi “derin devlet” yapılanmalarının tamamının tasfiyesini içten bir şekilde arzulayanların keyfini kaçırıyor, hevesini kırıyor ve kafalarındaki soru işaretlerini çoğaltıyor. Ergenekon’u anlamak ve bu konuda tavır belirlemek için her iki kutubun bize anlattıklarına kuşkuyla bakmamız, bol bol soru sormamız ve bunların cevaplarını da savcı veya avukatlardan beklemememiz gerekiyor. Özetle işimiz çok ama çok zor.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
24.11.2024 Kürt realitesi, Kürt sorunu realitesi, Kürt siyasi hareketi realitesi
19.11.2024 Nihayet birilerinin beklediği ve umduğu gibi Devlet Bahçeli geri adım mı attı?
13.11.2024 Transatlantik: Trump döneminde Amerika’nın dış politikası
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
10.11.2024 Hasan Cemal ile söyleşi: Zamâne Diktatörleri
07.11.2024 Burak Bilgehan Özpek ile söyleşi: Bahçeli DEM Parti açılımından ne umuyor, ne bulabilir?
06.11.2024 Transatlantik: Trump nasıl kazandı? Türk-Amerikan ilişkileri nereye?
05.11.2024 Hatem Ete ile söyleşi: Bahçeli ile Erdoğan ayrışıyor mu?
03.11.2024 Fethullah Gülen öldüğüyle kaldı
01.11.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (239): Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandı - CHP ne yapacak?
24.11.2024 Kürt realitesi, Kürt sorunu realitesi, Kürt siyasi hareketi realitesi
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı