Mesut Yeğen ile söyleşi: Yerel seçimlerden üç ay sonra CHP’nin tablosu kalıcı mı?

10.07.2024 medyascope.tv

10 Temmuz 2024’te medyascope.tv'de yaptığımız söyleşiyi yayına Tania Taşçıoğlu Baykal hazırladı

Ruşen Çakır: Merhaba, iyi günler. Reform Enstitüsü, “Üç ay sonra 31 Mart tablosu kalıcı mı?” başlığıyla yaptığı araştırma sonuçlarını açıkladı. 31 Mart yerel seçiminden çok büyük bir zaferle çıkan ve birinci parti olan Cumhuriyet Halk Partisi’nin 31 Mart’a nasıl geldiğini, hangi partilerden oy aldığını ve seçimden üç ay sonra oylarının ne durumda olduğunu, Reform Enstitüsü’nden Prof. Mesut Yeğen’le konuşacağız. Mesut, merhaba.
Mesut Yeğen: Merhaba Ruşen.

Ruşen Çakır: Araştırmaya baktım, gerçekten elinize sağlık. Çok kapsamlı ve önemli bir araştırma olmuş. Şu âna kadar diğer araştırmalarda pek görmediğim birtakım açılar var, bunların hepsini sırasıyla teker teker ele alacağız. Ama öncelikle, burada tam olarak neyi aradınız? “Yerel seçimlerden üç ay sonra CHP’nin tablosu kalıcı mı?” diye başlığa çıkarttık; ama biraz bunun detayını, motivasyonunu anlatır mısın? Neyin peşindeydiniz bu araştırmada? 
Yeğen: Dediğin gibi, başlığa çıkardığımız ana sorumuzdu zâten. 31 Mart’ta oluşan tablo kalıcı mı, hâlen devam ediyor mu, yakında devam edecek mi? Evvela bunu anlamak istedik. Ama tek sorumuz bu değildi tabiî ki. Bize göre bunun kadar önemli bulduğumuz sorular vardı. Meselâ bir tânesi, Cumhur İttifâkı’nın yakınında duran entelektüellerin ya da bizzat Cumhur İttifâkı partilerinin söylediği, 31 Mart’taki CHP’nin galibiyeti ve ittifâkın mağlûbiyeti şeklindeki sonuç, CHP ile ilgili olmaktan ziyâde, Cumhur İttifâkı seçmeniyle mi ilgiliydi? Yani o seçmenin önemli bir kısmı sandığa gitmediği için mi böyle bir sonuç alındı? Diğer bir deyişle, Cumhur İttifâkı’ndan Cumhuriyet Halk Partisi’ne bir geçiş olmadığına dâir bir iddia vardı. Biz bunu sorguladık.
Bir başka şey: Tabiî ki yine 31 Mart’ta ortaya çıkan bu Altılı Masa ve onu oluşturan siyâsî partiler ne durumda? Biraz buna bakmaya çalıştık ve daha detayda, Cumhuriyet Halk Partisi’nin bu zaferinin biraz röntgenini çekmek istedik. Yani daha detayda, o zafer nasıl anlatılabilir, Cumhuriyet Halk Partisi nerelerde, hangi toplumsal kesimlerde daha iyi sonuçlar aldı? Bunlara baktık. Ama bunlar kadar önemlisi şuna baktık — ki araştırmanın sonuna doğru bu verileri veriyoruz: Bu seçim zaferiyle birlikte artık Cumhuriyet Halk Partisi’nin iktidar adayı bir parti hâline geldiğini söyleyebilir miyiz? Böyle bir manzara var mı? Seçmen rahatlıkla, “Önümüzdeki genel seçimde Cumhuriyet Halk Partisi’ne oy vereceğim” diyor mu? Yoksa 31 Mart’taki sonuçlar, seçimin esâsında yerel olmasıyla mı ilgiliydi? Genel seçimler olsaydı başka bir manzara mı oluşurdu? Ya da bugün genel seçimler olsa bir başka manzara oluşur mu? Biz araştırmamızda bu türden soruların peşine düştük açıkçası.

Ruşen Çakır: Evet, bunların hepsine teker teker bakacağız Mesut; ama şunu söylememe izin ver. Bu araştırmayı okurken şu olay beni bir kere daha çarptı — gerçi bildiğimiz bir şey: CHP tek başına. Yani bir önceki seçimde Altılı Masa ittifâkı vardı. Aradan 11 ay geçtikten sonra, 6 partiyle birlikte yapamadığını yapmış, hattâ 6 partiyle yapmayı beklediğinin çok ötesinde bir başarı elde etmiş bir CHP var. O tabloya baktığımız zaman bunu görüyoruz. Siz CHP ile Cumhur İttifâkı’nı kıyaslıyorsunuz. Yani CHP ile AK Parti’yi bile kıyaslamıyorsunuz. Bu başlı başına önemli bir olaydı ve bu önemli olayın bu şekilde analiz edilmesi gerçekten çok hayâtîydi. Yüz yüze görüşmeler olduğunu, derinlemesine mülâkatlar olduğunu görüyorum. Onun dışında, kamuoyu yoklaması yapıldığını görüyorum. Nasıl bir çalışma yaptınız?
Yeğen: Dediğin gibi hem nicel hem nitel boyutları olan epey büyük hacimli bir araştırma yaptık. Nitelde topladığımız verileri henüz buraya aksettirmedik; onları ayrı bir fasılda değerlendireceğiz. Ama nitel araştırmayı yapan arkadaşlarla da toplandık ve nicelin bulgularıyla nitelin bulguları birbirinden çok farklı görünmüyor. Dolayısıyla onları belki biraz daha sonra yine kamuoyuyla ya da ilgilileriyle paylaşırız, onu bilmiyorum. Ama dediğim üzere büyük bir örneklemle, 6900 kişilik bir örneklemle çalıştık. Ama yeni olan, örneklemin büyüklüğü kadar 5 bölgeyi temsil edecek tarzda kurduk. Bu beş bölgeyi de CHP ile Cumhur İttifâkı rekabetinin seyrini esas alarak oluşturduk. Orada da beş adlandırma kullandık. Birincisi “CHP Hinterlandı” diye adlandırdığımız iller. Yani CHP’nin klasik olarak hep güçlü olmuş olduğu bölgeler; meselâ en bilineni İzmir. Bir sonraki görüntüyü ekrana getirirseniz oradan izlemek daha kolay olabilir.
İkincisi, CHP’nin Cumhur İttifâkı’yla rekabet hâlinde başa baş olduğu iller. Yani hem Cumhur İttifâkı’nın kazanabileceği hem CHP’nin kazanabileceği bölgeler — ki 2019’da İstanbul ve Ankara zâten böyleydi. Aslında Bursa ve Manisa da böyleydi; ama oralarda CHP seçimi kaybetmişti. Bu kez Bursa ve Manisa’da seçimi kazandı; ama meselâ Hatay’da kaybetti. Üçüncüsü, CHP’nin yükseldiği iller var. O da Antep gibi, bu defa alınan Afyonkarahisar, Malatya gibi yerler. Bir dördüncüsü, CHP’den çok ümitli olunmayan yerler. O illeri de “sağ hâkimiyeti” olarak adlandırdık. Bir de “DEM Hinterlandı” olarak adlandırdığımız, esas olarak DEM Parti’nin etkili olduğu, birinci parti olarak seçimleri tamamladığı bölgeler. Bu beş bölgeye niye bu şekilde baktık? CHP oylarını %25’ten %37’ye çıkarırken her yerde simetrik artırmadı tabiî. Nerede daha fazla artırdı, nerede artıramadı? Bunları resmetmeye, hem de anlamaya çalıştık. 

Ruşen Çakır: Bir sonraki tabloda şöyle bir şey görüyoruz: Meselâ “CHP Hinterlandı” dediğiniz bölgeyle, rekabetçi olduğu bölgede CHP’nin oylarının artık aynı olduğunu söylüyorsunuz. Bu çok önemli bir gelişme. Yani CHP’nin rekabet ettiği bölgelerde, geleneksel olarak çok güçlü olduğu yerlerle aynı oy oranına ulaşmış olması başlı başına çok önemli bir gelişme, değil mi?
Yeğen: Kesinlikle Ruşen. Bence seçim sonucunun anahtarını zâten burası oluşturuyor. Bu rekabetçi bölgede, seçmenin CHP’ye güven duyup oyları CHP’ye yağdırması söz konusu; bunu kaydetmek lâzım. Ama bence bunun kadar önemlisi de şu: CHP, târihinde ilk kez, neredeyse 40 seneden sonra birinci parti olurken, kendi seçmeninin daha çok olduğu İzmir gibi yerlerde o kadar da büyük heyecan uyandırmamış.  Dolayısıyla CHP yöneticilerinin bunun üzerine biraz düşünmesi gerekiyor. Orada da şunu söyleyeyim: Eğer CHP Hinterlandı’nda CHP’ye oy vermesi beklenirken vermeyen, protestoya giden seçmenler bugünkü manzaranın oluşacağını bilselerdi, büyük bir ihtimalle bu tutuma girmezlerdi. Ama bu çok önemli değil. Önemli olan şu: CHP, kendi hinterlandında, özellikle belediyeler bazında kendi klasik seçmenini belli ki o kadar da memnun edemiyor. Dolayısıyla CHP yönetiminin bunu biraz düşünmesi gerekiyor. Ama önemli olan, gerçekten “rekabetçi” ve “yükselen” bölgeler. Esas olarak buralardaki CHP performansı CHP’ye seçim başarısı getirmiş. Çünkü sağ hâkimiyetindeki bölgelerde bir CHP başarısı yok, hattâ küçük de olsa azalan bir oy söz konusu. Dolayısıyla seçmen psikolojisini, kolektif psikolojiyi anlamamız gerektiğini gösteriyor bu tablo. Yani şunu kastediyorum: Seçmen, CHP’nin Cumhur İttifâkı’nı yenebileceğini hissettiği yerlerde CHP’ye yönelmiş, oylarını yağdırmış gibi.

Ruşen Çakır: Onu amiral gemisi olarak tanımlamışsınız. Yani Cumhur İttifâkı’ndan kurtulmak isteyenlerin yöneldiği yer olarak görüyorsunuz.
Yeğen: Evet. Bu iki bölgede hem onların hem de daha önce Altılı Masa olarak bildiğimiz muhâlefetin diğer partilerinin de CHP’ye yönelmesi söz konusu. Dolayısıyla CHP hem Cumhur İttifâkı’ndan seçmen alırken, çok daha önemlisi, İYİ Parti’nin oylarını neredeyse yarısını çekmiş durumda. Hattâ DEM Parti’den de önemli oy almış görünüyor. O îtibarla da dediğin doğru. CHP artık Kemal Kılıçdaroğlu dönemindeki muhâlefetin koordinatör partisi olmaktan çıkmış, amiral gemisi, kurmay partisi olmuş görünüyor. Ya da en azından öyle olmanın eşiğine gelmiş. Veya seçmen CHP’ye, “Öyle olsan iyi olur” mesajını veriyor. CHP yönetiminin buna cevap verdiğini söylemek henüz mümkün değil.

Ruşen Çakır: Bir sonraki tabloda, CHP’deki yükselişe Cumhur İttifâkı’ndaki azalışlara bakıyoruz. Meselâ CHP Hinterlandı’nda, zâten güçlü olduğu yerlerde CHP 4 puan yükseliyor, Cumhur İttifâkı 4 puan geriliyor. Ama en büyük yükseliş, “rekabetçi” olarak tanımladığınız bölgelerde. CHP bu bölgelerde 10 puan yükselmiş, Cumhur İttifâkı 9 puan gerilemiş. Burada benim en çok dikkatimi çeken yerlerden birisi, “sağ hâkimiyeti” diye tanımladığınız bölge. Cumhur İttifâkı bu bölgelerde 16 puan geriliyor. Yani sağın hâkim olduğu yerlerde de Cumhur İttifâkı geriliyor, ama CHP lehine değil. Burada esas artış Yeniden Refah ve diğer partilerde.
Yeğen: Doğru. Oralarda CHP bir ümit uyandıramıyor ya da CHP’ye uzaklık hâlâ epey yüksek. Ama dediğin gibi, Cumhur İttifâkı’nın kayıpları da gerçekten önemli. Meselâ kendi sağ hâkimiyetindeki bölgede 16 puan kaybederken, CHP’nin hinterlandında 4 puan gerilemiş. Bu da ilginç. Dolayısıyla, CHP ile rekabetin yüksek olduğu yerde, seçmen Cumhur İttifâkı’ndan o kadar uzaklaşmamış. CHP’nin kazanmasının çok muhtemel olmadığı yerlerde diğer taraflara, Yeniden Refah Partisi’ne ya da diğer partilere geçmiş. Tabiî bu bölgede, meselâ yükselen bölgede CHP’ye gelen İYİ Partililer de buralarda çok CHP’ye gelmiş görünmüyor. Ya protestoya geçmiş ya da diğer partilere oy vermiş görünüyorlar.
Türkiye tablosunu bu 5 bölge üzerinden incelemek, dediğim gibi CHP başarısının detaylı röntgenini vermek için çok işlevsel.

Ruşen Çakır: “DEM Hâkimiyeti” bölgesinde de CHP ve DEM Parti’nin oyları gerilemiş. Normalde son yapılan araştırmalarda Güneydoğu’da ikinci parti tercihinde ilk CHP çıkıyordu. Yani “Partim AK Parti, ama AK Parti olmazsa CHP’ye oy veririm” ya da “Partim DEM Parti, ama olmazsa CHP’ye oy veririm” diyenler. Ama bu tabloda Cumhur İttifakı’nın 5 puan, CHP’nin 3 puan, DEM Parti’nin 9 puan gerilediğini görüyoruz. Bu ilginç bir tablo.
Yeğen: Evet. Bu bölümü analiz ederken, “DEM Hinterlandı’nda herkes kaybetti” ibâresini kullandık. Biraz Yeniden Refah’ın önemsenmeyecek düzeyde bir artışı var. Kendi oy potansiyeli açısından belki önemsenir, ama toplamda baktığımızda, Yeniden Refah Partisi’ni bu bölgenin büyük partilerinden biri yapacak türden bir artış da söz konusu değil. Ama herkesin kaybettiği bir yer “DEM Hinterlandı”. Cumhuriyet Halk Partisi’nin burada kaybetmesinin arkasındaki esas faktör, seçimlerin yerel seçimler olması ve seçmenin büyük kısmının da tabiî ki DEM Parti adaylarının kazanmasını istemesi. Yani buralarda bir rekabet söz konusu değil. Dolayısıyla burada CHP’ye bir yönelme olursa DEM Parti’nin kaybetme ihtimâli ortaya çıkacağı için, DEM seçmeni orada CHP’den uzak durmuş.
Bugün genel seçimler yapılacak olursa, bölgede DEM seçmeni ne yapar diye baktığımızda, yine CHP’ye çok böyle büyük bir teveccüh yok; ama 2023 genel seçimlerinden biraz daha fazla oy alabilir gibi görünüyor. Bu da bizi şuna getiriyor: Cumhuriyet Halk Partisi, DEM Hinterlandı hâricindeki bölgelerde, DEM Partili olsun olmasın, Kürt seçmenlerin desteğini alabilirken, o hinterlandda bir etkisi olmuyor. Bu da şöyle yorumlanabilir. Kürt meselesi siyâsetinde CHP elini taşın altına koymadıkça, büyükçe bir yeni söz söylemedikçe, hinterlandda çok etkili olması mümkün değil. Oradaki insanlar Kürt sorununu temsil eden partiye yönelmeye devam edecekler. Ama diğer bölgelerde Kürtlerin DEM Parti’ye oy vermesi siyâsetin genel akışını değiştirmediği için, oralarda belli ki DEM seçmeni Kürtler biraz daha esnek davranabiliyor ve CHP’yi tercih edebiliyor.

Ruşen Çakır: Sözünü kestim, ama 2023 oylarının nereye gittiği tablosuna baktığımız zaman, DEM Parti seçmenlerinin beşte biri CHP adaylarını desteklemiş gibi bir bulgu var. Bu söylediklerin çok önemli. DEM Parti’nin CHP ile ilişkisine devam et, daha sonra en çarpıcı olan İYİ Parti’ye geçelim.
Yeğen: DEM Parti’yle ilgili söylenebilecek önemli bir şey de şu: DEM Parti, hâlen protesto seçmenin en yoğun olduğu, en büyük paya sâhip olduğu parti. Tabloya bakarsanız %23 görünüyor, diğerlerinin önünde. Ona biraz yakın olan %21,8’le İYİ Parti var. Bu tablonun bize gösterdiği şu: 2023’te DEM Parti’ye oy veren her 100 seçmenden 45’i yeniden DEM Parti derken, 20’si CHP demiş. Bu da beşte biri demek; hiç az bir oran değil. Kabaca baktığımızda, 2023’te DEM Parti seçmeninin yarısı partisine oy vermiş, kalan yarının da yarısı CHP demiş. Diğer yarısı da protestoya gitmiş gibi görünüyor.

Ruşen Çakır: 2023 oylarına baktığımız zaman, oyunu en çok koruyan parti CHP diyorsunuz. Yüzde %82 gibi bir rakam görüyorum. CHP’ye en çok geçiş %30’la İYİ Parti’den olmuş. Neredeyse üç İYİ Parti seçmeninden birisi CHP’ye oy vermiş.
Yeğen: Evet. Zâten seçimin herhalde büyük mağlûbu İYİ Parti. Biz analize yansıttık mı onu hatırlamıyorum şimdi; ama 2024’te, “Bugün seçim olsa ne yaparsınız?” sorusuna verilen cevaplar da gösteriyor ki, İYİ Parti’nin toparlanması biraz zor. Dediğiniz gibi burada DEM Parti’de de üçe bölünme var, İYİ Parti seçmeninde de üçe bölünme var. Ama burada üçte birine yakın bir kısmı protesto oya ve Cumhur İttifâkı’na, üçte birine yakın kısmı da CHP’ye gitmiş. Sâdece kalan üçte bir İYİ Parti seçmeni partisini tercih etmiş görünüyor. Dolayısıyla büyük deprem, aslında İYİ Parti’de yaşanmış.  Önemli olan, bu durumun hâlen devam etmesi. Yani İYİ Parti’de bir toparlanma emâresi yok. Belki şu söylenebilir: İYİ Parti’de kalanların CHP’ye en uzak seçmenler olduğu anlaşılıyor. Yani “İYİ Parti’de kalan üçte bir seçmen, bir sonraki seçimde CHP’ye yönelir mi?” sorusuna kolaylıkla evet demek pek mümkün değil. Cumhur İttifâkı’na da yönelebilir demiyoruz, ama herhalde diğer seçeneklere bakacaklardır ya da İYİ Parti’de kalmaya devam ederler.

Ruşen Çakır: Tablo 5’te CHP’nin aldığı oylara bakalım. Burada da çok çarpıcı rakamlar var. Meselâ 2024’te, CHP’ye oy veren toplam 17,4 milyon seçmen var. Bunun 6,3 milyonu, 2023’te CHP’ye oy vermemiş “yeni” seçmen. Bu tabloda AK Parti’den CHP’ye 1,4 milyon oy geldiğini görüyoruz. Bunu nasıl saptadınız?
Yeğen: “2024’te hangi partiye oy vereceksiniz?” sorusuyla çıkarıyoruz bunu. Ya da “2024’te yerel seçimde hangi partiye oy verdiniz?” sorusuyla da çıkarıyoruz. 2023 ve 2024 sonuçlarını kıyaslayarak bakıyoruz buna. Orada da görünen, CHP’ye gelen 6 milyon kadar seçmenin 1,4 milyonu AKP’den, 1,5 milyonu İYİ Parti’den, 1 milyonu DEM Parti’den, 780 bin oy da MHP’den gelmiş. Dolayısıyla “2024’te yerel seçimlerde CHP’ye oy verdim” diyenlere, 2023’te ne yaptıklarını sorduğumuzda böyle bir tablo var. Bu da programın başında konuştuğumuz şeyi teyit ediyor. Cumhur İttifâkı’nın yenilgisi, Cumhur İttifâkı seçmeninin sandığa gitmemesiyle tek başına açıklanamaz. Bu önemli bir faktör, ama burada göründüğü üzere, AK Parti’den CHP’ye giden 1,4 milyon seçmen var.

Ruşen Çakır: Tam bunu soracaktım. Çünkü Erdoğan, “Sandığa gitmediler” diye açıklamaya çalıştı. Ama sizin bulgularınızda, AK Parti’den 1,4 milyon, İYİ Parti’den 1,5 milyon, MHP’den 780 bin oyun CHP’ye gittiği görülüyor. Tabii burada yerel seçim olmasının da bir etkisi olduğu muhakkak. Bir sonraki tabloda CHP’den gelenler ve CHP’ye gidenleri yaş, eğitim düzeyi ve gelir düzeyi olarak ayrı ayrı incelemişsiniz. Onları hızlıca geçelim. Orada çarpıcı olan husus nedir?
Yeğen: Özetle şunu söyleyeyim: Demin CHP Hinterlandı için söylediğimizi gençler için söyleyebiliriz. CHP büyük oy sıçraması yapmasına rağmen, 18-29 yaş grubunda benzer bir sıçrama yapmış görünmüyor. CHP’ye gelenler tabiî ki her yaş grubundan geliyor, ama ağırlıkla 50-59 yaş grubundan. Bu, emeklilerin CHP’ye yönelmesiyle îzah edilebilir. Fakat daha önemlisi, CHP %25 oya kilitlenip kaldığı zamanlarda, diğer gruplardan da oy almasına rağmen, genellikle iyi eğitimlerin ve yüksek gelirlilerin partisi olarak bilinirdi. Bu durum kısmen devam etmekle birlikte, daha dengeli bir CHP var. Çünkü Cumhur İttifâkı’ndan, DEM Parti’den, İYİ Parti’den kopup gelenler, hattâ daha çok AK Parti, MHP ve DEM’den kopup gelenler, eğitim seviyesi ve gelir düzeyi daha düşük olanlar. O nedenle seçmen havuzu Türkiye ortalamasına daha fazla benzemeye başlamış görünüyor.

Ruşen Çakır: “Bu pazar genel seçim olsa” tablosuna bakalım. Bu tabloda, kararsızlar dağıtılmadan CHP %30, AK Parti %25 görünüyor. PANORAMATR’nin Nisan ayı araştırmasını https://medyascope.tv/2024/06/07/rusen-cakirin-konugu-hatem-ete-chpnin-yukselisi-suruyor-mu-2/ Hatem Ete’yle konuşmuştuk, sen de görmüşsündür. Oradaki bulgular da çok çarpıcıydı. CHP’nin oyu AKP ve MHP’nin toplam oyuyla eşit çıkıyordu. Hattâ o yayında bunu özel olarak söylemiştim. Şimdi burada da aynı olayı görüyorum. Sizin yaptığınız araştırmada, bugün seçim olsa AK Parti ve MHP’nin toplam oyu CHP’yi milimle geçiyor, neredeyse eşit oy alıyorlar. Bu başlı başına çok çarpıcı bir olay.
Yeğen: Kesinlikle. Başta sorduğumuz “Bu tablo kalıcı mı?” sorusunun cevâbının bir kısmını da buradan alıyoruz zâten. Tabloya baktığımızda kalıcı görünüyor. Sonuçta seçim îlân edildiğinde, o andaki siyâsî dinamikler, psikoloji vs. hepsi etkili olur; ama şunu net olarak söyleyebiliriz: “Bu seçim yerel olduğu için seçmen CHP’ye yönelmiş” demek çok doğru değil. Tabiî bunun bir etkisi olduğu da açık; çünkü CHP’nin adayları daha fazla beğenilmiş belli ki. Ama öte yandan, seçmenin canı yanmış, onu da anlıyoruz; çünkü özellikle “yükselen” ve “rekabetçi” bölgelerde can havliyle CHP’ye bir kaçış var; Cumhur İttifâkı ya da AK Parti ve CHP, şu anki seçmende uyandırdıkları duyguları değiştirecek çok önemli hamleler yapmazlarsa, onlar orada kalmaya devam edecek gibi görünüyor. Senin de söylediğin gibi, PANORAMATR’nin araştırması da bunu teyit ediyor, başka araştırmalar da benzer sonuçlar verdi. Yani seçmen, “Yerel seçimlerde AK Parti’yi cezâlandırayım, sonra oraya döneyim” havasında değil. Bu tablo onu gösteriyor.

Ruşen Çakır: Bu tabloda bir başka husus da Türkiye’deki partilerin sayısı. Sürekli yeni partiler kuruluyor biliyorsun. Daha önce kendini fesheden Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP) yeniden kuruldu. Yusuf Halaçoğlu Kutlu Parti’yi kurdu. Şu anda yarışan iki parti var. CHP ve AK Parti. CHP önde gidiyor. Onların peşinden DEM Parti, MHP ve Yeniden Refah Partisi ve daha sonra İYİ Parti ve Zafer Partisi geliyor. Aslında Altılı Masa partilerinden DEVA Partisi, Saadet Partisi ve Gelecek Partisi’nin oyları %1 bile değil. Bunlar çok düşük rakamlar. Yani Altılı Masa’dan 1,5 parti kalmış aslında. CHP ve biraz da İYİ Parti. Ama İYİ Parti’nin de toparlaması çok mümkün görünmüyor.  
Ben sana kişisel bir soru sorayım. Suriye ile yakınlaşma, Kayseri’deki olaylar, Suriye’deki bayrak yakma olayları yaşandı. Bu tür olayların kriminalize olması durumunda, Zafer Partisi’nin oyları artar mı yoksa riske mi girer? Ne dersin?
Yeğen: Bu, oluşacak Zafer Partisi imajıyla belli olur. Eğer DEM Parti’ye yapıldığı gibi Zafer Partisi imajı kriminalize edilebilirse… DEM Parti seçmeni sadâkati çok yüksek bir seçmen, onlar orada kalmaya devam ediyor. Ama Zafer Partisi’ni taşıyan öyle büyük bir sadâkat olduğunu söyleyemeyiz. Dolayısıyla eğer “Zafer Partisi memleketin bekası için tehlikeli hâle gelmiştir” türünden büyük bir propagandayla bu oluşturulursa, herhalde Zafer Partisi daha fazla yükselemez. Ama bence Zafer Partisi’ni ayırt edici kılan sâdece aldığı oy oranı değil. Zafer Partisi’nin seçmen kompozisyonu ilginç. Çok eğitimli, genç ve gelir durumu iyi olanlar Zafer Partisi’ne gidiyor. Dolayısıyla, özel bir sosyolojik gruba hitap etmeye başlamış aslında. Zafer Partisi’ne oy veren seçmenler içerisinde de anadili Türkçe hâricinde olanların oyları da bayağı yüksek. Kafkas kökenliler, göçmenler… Dolayısıyla özel bir sosyolojiye oturuyor, bir damar yakalamış gibi görünüyor Zafer Partisi. Çok rahatlıkla “Sıfırlanır” diyebileceğim bir parti değil. Ama daha önceki dönemlerden de biliyoruz; Türkiye’de Millî Görüş geleneğini oluşturan partilerde, devletin kriminalizasyon kapasitesi çok yüksek. Öyle olursa, “Zafer Partisi kolaylıkla büyümeye devam eder” diyemem. 
Ama Suriye meselesi hal yoluna girerse, mülteciler geri gönderilirse –ki çok yakın zamanda olacak gibi de görünmüyor–, “Zafer Partisi kolaylıkla buharlaşır” da diyemiyorum. Dediğim gibi, Zafer Partisi’nin eğitimli, genç ve yüksek gelir grubundan gelen özel bir seçmen kümesi var. Onların Cumhur İttifâkı’na geçmesi zâten çok mümkün görünmüyor. Ama CHP’ye dönmeleri de en azından kısa vâdede pek mümkün görünmüyor.
Ama burada denin söylediğin şeyi ben de bir kez izninle vurgulayayım. Raporumuzda bunun altını biraz çizmeye çalıştık: Hakîkaten Altılı Masa’nın ömrü bir seçimlikmiş, onu gördük.  Altılı Masa’nın 4-5 partisi, önemli bir damara oturmuyormuş. Seçmen, aslında biraz doğal olarak, biraz CHP’den bağımsız –hattâ ben zaman zaman kendi yazdığım yazılarda “CHP’ye rağmen” dedim–, CHP'ye rağmen CHP’ye gelmiş, CHP’de birleşmiş; seçmen, gelip ittifâkı CHP’de kurmuş gibi görünüyor. Bu da biraz CHP’yi müttefiksiz ittifak partisi hâline getirmiş. “Türkiye İttifâkı” diyorlar ya? Hakîkaten aslında bir kurumsal müttefiki olmadan CHP bir ittifak partisi hâline geldi.

Ruşen Çakır: Evet, bir sonraki tabloda, bu yine güçlü bir şekilde karşımıza çıkıyor. Aslında başlığımızın cevâbı bu tabloda. “31 Mart tablosu kalıcı olmaya aday görünüyor. Oy geçiş hatlarının geneli sabit. CHP siyâsetin yeni kutup yıldızı. Seçmenini en çok koruyan ve dışarıdan oy toplayan parti olmayı sürdürüyor” diyorsunuz.  Bu ikisini birlikte yapabilmek… Herhalde başarının sırrı bu. Hem kendi seçmenini koruyacaksın, sandığa götürebileceksin, hem de başka partilerden oy alabileceksin. Bu tabloda İYİ Parti ve MHP’nin seçmenlerini korumakta bayağı zorlandığını söylüyorsunuz.
Yeğen: Doğru. Demin de gördük, CHP’nin bir önceki seçimde oyunu koruma oranı %82’ydi. Burada %83,8 çıkıyor. Yani 2023’te CHP’ye oy verenlerin 83,8’i, burada da “Yine CHP’ye oy vereceğim” diyor.  Dolayısıyla en yüksek oran orada. Bu verilerden biri. Ama “Kendi oyunu muhâfaza ederken diğer gelenleri de orada tutmaya devam ediyor”un îzâhı CHP’de mi, Cumhur İttifâkı’nda mı? O konuya net cevap veremiyorum. Dediğim gibi, CHP çok özel bir performans göstermeden bir çekim merkezi hâline gelmiş gibi görünüyor. Onun îzâhını da biraz sonraki tablolara bakınca yaparım.
Ama burada MHP ile ilgili veriye biraz tereddütle yaklaşmak gerekir. MHP, seçimlerin öncesinde genellikle düşük çıkıp, sonra seçimlerde yüksek oy alan bir parti biliyorsun. Buradaki tabloya baktığımızda, sanki MHP İYİ Parti’nin kaderini paylaşacak gibi görünüyor, ama genellikle öyle olmuyor. Yani seçim atmosferine girilince, MHP bir anda kendisini toparlıyor gibi.

Ruşen Çakır: Tabiî orada MHP’nin AK Parti’yle ilişkisi önemli olacak. Son seçimlerde AK Parti’den MHP’ye ya da tersi oy geçişleri oldu. Biraz önce konuştuğumuz sağın güçlü olduğu yerler tablosunda da vardı, bir ara bakmıştım: AK Parti’nin çok güçlü olduğu ve Kayseri, Konya, Erzurum gibi yine belediyeyi kazandığı yerlerde, 10 puanlık, 15 puanlık, 20 puanlık kayıplar vardı. Bunu kim alıyor? Zâten siz de saptamışsınız: Yeniden Refah Partisi başta olmak üzere diğer partiler alıyor. 
Yeğen: Bu da protestoya giriyor.

Ruşen Çakır: Bu aslında çok ciddî bir gösterge. Bu oy depolarında, hâlâ birinci olmakla berâber oylarını kaybediyor olmaları acâyip bir gösterge. Meselâ sizin saptamanızda CHP kendi hinterlandında kaybetmiyor, hinterlandını koruyor; ama rekabetçi bölgede çok büyük atılım yapıyor. Ama Cumhur İttifâkı’nın atılım yaptığı hiçbir bölge yok, değil mi?
Yeğen: Bölge olarak baktığınızda oyunu yükselttiği bölge yok; ama demin söylediğin gibi, en az oy kaybettiği yer CHP hinterlandı. Bu enteresan. Cumhur İttifâkı, sağ bölgede CHP’ye değil ama protestoya ve diğer oy partilere oy kaybettiği için de CHP’nin bu kadar yüksek bir başarısı var aslında. Bu da, 31 Mart’ta çıkan seçim sonuçlarında, seçmenin canının çok yanmış olmasının etkisi olduğunu gösteriyor. Aslında seçmen Cumhur İttifâkı’nı en azından iktidardan edecek kadar boşaltmaya hazır gibi görünüyor. Bir kısmı bunu CHP’ye giderek yapıyor, diğer bir kısmı da Yeniden Refah’a ya da protestoya giderek yapıyor. Aslında uzun vâdeli bakanlar kolaylıkla hatırlayacaktır: MHP-AK Parti ittifâkının konuşulduğu ilk zamanlarda, yani 2015’ten sonra, 2016’da, iki partinin oyu %60 civârındaydı, şimdi neredeyse %40’a yaklaştı. Dolayısıyla Cumhur İttifâkı gerek CHP’ye gerek Yeniden Refah’a gerek protestoya, her üç seçmenden birini kaybetmiş gibi görünüyor.

Ruşen Çakır: Bir sonraki tablo dananın kuyruğunun koptuğu yer sanki. Değişik başlıklar altında, “Ülkeyi AK Parti mi daha iyi yönetir CHP mi?” diye soruyorsunuz. Mülteciler, kültür ve sanat, hukuk ve adâlet, ekonomi, eğitim konularında, “CHP AK Parti’den daha iyi yönetir” sonucunu bulmuşsunuz; ama sağlık, altyapı ve ulaşım, dış politika, millî güvenlik konularında AK Parti daha önde gözüküyor.
Yeğen: Doğru. Burada şöyle küçük bir îzâhat yapmama izin ver. Bir tânesi şununla ilgili: Bu araştırmayı böyle biraz özel olarak farklı kılan noktalardan biri burası. Bir taraftan, bütün araştırmaların teslim ettiği, bizim araştırmanın da gösterdiği, “Bugün seçim olsa ne yaparsınız?” sorusunun cevâbı olarak CHP’ye dâir çok olumlu bir tablo var. Ama bir taraftan da, evet, CHP seçimde çok başarılı, ama seçmenin kalbini çok kuvvetle kazanmış bir parti hüviyetinde değil. Bence bu veriler ilk önce onu gösteriyor.
İkincisi, biz bu soruyu, daha önce Toplumsal Etki Araştırmaları’nın (TEAM) CHP için yaptığı araştırmalarda da çok uzun zamandır soruyoruz. Belki 5-6 senedir sorulan bir soru ve çıkan sonuçlar da zamânın CHP yönetimine aktarıldı. Dolayısıyla CHP yönetimi, kuvvetli ve zayıf kaslarını, seçmenin kendisini nasıl gördüğünü biliyor. Ama bu tablo statik bir tablo değil. Yani “CHP 5 sene önce de aynı durumdaydı” diyemiyoruz. Bir kere, hukuk, adâlet ve ekonomide CHP Cumhur İttifâkı’ndan daha iyi görünmüyordu; özellikle ekonomide. Ekonomide insanların canı çok yandığı için, herhalde “Kimse buradan daha kötü yapamaz” gibi bir kanaatle ilgili olsa gerek, bugün CHP Cumhur İttifâkı’ndan daha iyi durumda görünüyor.
Ama çok kabaca şu tablodaki yeşiller ve kırmızılar ayrımına baktığımızda –dediğim gibi biraz tereddütle söylüyorum; hafif icraat alanları ve ağır icraat alanları ayrımı yapabiliriz–, ağır icraat alanlarında Cumhuriyet Halk Partisi, kendi seçmeni de dâhil olmak üzere, hâlâ seçmene çok aman aman bir güven vermiyor. Biraz önce söylediğin gibi, CHP, dış politika, millî güvenlik, altyapı ve ulaşım gibi alanlarda henüz Cumhur İttifâkı’nı geçmiş gibi görünmüyor. Bu da ne demek? Seçmen Cumhur İttifâkı’ndan kurtulmak veya CHP’yi iktidâra getirmek yolunda, ama henüz kafası da netleşmiş görünmüyor. Dolayısıyla da bu aslında geri çevrilebilir bir tablo olabilir. Eğer aktörler uyarınca hamleler yaparsa, yani AK Parti doğrusunu, CHP de yanlışını yaparsa, CHP’nin bugünkü açık ara önde olma hâli geri çevrilebilir. Ama aktörler bugünkü pozisyonlarını aşağı yukarı korursa, seçmende uyandırdıkları duygular bugünle aynı kalırsa, bu tabloyla CHP kazanabilir. Ama seçmeni “Şu alanlarda daha iyi yönetirim”e iknâ etmeden kazanabilir gibi görünüyor.

Ruşen Çakır: Bir sonraki tabloda “CHP hangi duyguyu ne kadar hissettiriyor?” diye sormuşsunuz. Bu çok acâyip bir tablo. Tamam, insanlar çok öfke duymuyorlar CHP’ye, ama çok da umut bağlamıyorlar.
Yeğen: Evet, maalesef. Verilerin bize gösterdiği, seçmen artık CHP’den çok endîşe etmiyor, çok kaygı uyandırmıyor. Çok öfkelenmiyor da seçmen CHP’ye, ama çok heyecanlanmıyor da CHP’den. Böyle bir durum var. Ortada büyük bir seçim başarısı var, ama ona denk düşen bir duygu durumu yaratamamış CHP. Dolayısıyla bu veriler CHP yönetimine önemli mesajlar veriyor.

Ruşen Çakır: Öfke, endîşe, güven ve umut durumlarını, ayrı ayrı, partiler açısından sormuşsunuz. Bu tablolara baktığımız zaman nasıl bir şey çıkıyor?
Yeğen: Biz bunu CHP için yaptık. “CHP, iktidar adayı olarak nasıl duygular uyandırıyor?” diye araştırdık. Yani diğer partilerin uyandırdığı duygulardan ziyâde, CHP hangi grup seçmende bu duyguları ne kadar uyandırıyor? Onun cevapları bunlar. Eskiden, CHP özellikle Cumhur İttifâkı tabanında daha çok kaygı, endîşe, öfke uyandırırken, bu artık o kadar kuvvetli değil. Meselâ AK Parti seçmenine baktığımızda, CHP’ye az öfke duyanların oranı neredeyse %60’a yakın. Dolayısıyla öyle büyük bir öfke durumundan söz edemeyiz. Ama dediğim gibi, CHP’de seçmeni heyecanlandırma hâli de yok.

Ruşen Çakır: 17 numaralı tabloda, “Kendinizi CHP’ye ne kadar uzak hissediyorsunuz?” diye sormuşsunuz. Kendisini CHP’ye uzak hissedenler azınlıkta, ama hani çok zarar vermeyen bir parti gibi gözüküyor. Çok yakın değil, ama çok uzak değil gibi görünüyor. Yanlış mı okuyorum?
Yeğen: Bu aslında iki farklı okumaya müsâit bir tablo. Yani bir açıdan, CHP bundan sonra bir yanlış yapmazsa ya da yaptıklarının üzerine yeni doğrular eklerse, seçmenin önemli bir kısmı CHP’ye oy verebilir kıvamında. Ama öte yandan da CHP, öyle insanların koşarak, heyecanla gittiği, kucakladığı bir yer de değil henüz. Bu biraz onu gösteriyor. Ama uyarınca kullanılırsa, bence CHP’nin bir merkez parti olma yolunda olduğunu gösteriyor. Sonuçta hâlâ CHP’ye daha uzak olanlar, daha yakın olanlar var ve bunlar tahmin edeceğimiz üzere, AK Parti, MHP, Yeniden Refah Partisi’ne doğru gittikçe uzaklıkları artıyor. Ama bunlar eski uzaklıklarında değiller. En azından, CHP’ye oy vermeseler de eskisi kadar öcü gibi görmüyorlar. Dolayısıyla, dediğim gibi, bu hal CHP’yi merkez parti yoluna sokmuş gibi görünüyor.

Ruşen Çakır: Peki “CHP kendi seçmenini ne kadar muhâfaza edebiliyor?” tablosuna bakalım. Burada, “CHP’ye gelenler de CHP’den gidenler de CHP’ye tekrar oy vermeye açık” diyorsunuz. Bu herhalde CHP’nin bir şey yakaladığını gösteriyor. Eğer çok büyük yanlışlar yapmazsa, hem gelen seçmeni muhâfaza eder hem şu ya da bu şekilde kendisine oy vermemiş eski seçmeni tekrar kazanabilir. Bu, çok ciddî bir potansiyel gösteriyor herhalde.
Yeğen: Kesinlikle. Biraz önce, diğer bölgelerde CHP’ye oy vermeyen ya da protestoya giden bir CHP seçmeni olduğunu söylemiştik. Cumhur İttifâkı kendi başarısızlığını protestocularla açıklarken, belki CHP’nin de 31 Mart’ta aldığı başarıdan daha fazla başarılı olamamasının bir sebebi de CHP’nin kendi seçmeninin bir kısmının protestocu olmasıydı. Şimdi bu tabloyla birlikte, CHP herkes için oy verilebilir bir parti hâline gelmişken ve artık Türkiye’yi yönetebilir birinci parti olma hâline gelmişken, daha önceki seçimde CHP’den uzaklaşmış seçmenler de CHP’ye dönebilir. Dolayısıyla bu da CHP havzasını bugünkünden de daha büyük kılıyor gerçekten.
O açıdan, birkaç kez söylediğimi bir kez daha tekrar edeyim: CHP büyük bir yanlış yapmazsa ve aynı anda da AK Parti şapkadan tavşan çıkarmazsa, bugün seçim yapılacak olsa, CHP açık ara birinci parti olacak gibi görünüyor. Tabiî CHP’nin adayının cumhurbaşkanlığını kazanıp kazanmayacağı ayrı bahis, ona hiç girmedik bu seçimde. Ama dediğin doğru, büyüyen bir CHP havzası ile karşı karşıyayız.

Ruşen Çakır: Evet. Bir yerel seçim olma özelliklerini kullanmış, bundan istifâde etmiş, ama bunu kalıcı kılma potansiyeline sâhip Türkiye’nin birinci partisi olma özelliğini koruyor ve görünen o ki çok büyük altüst oluşlar olmazsa, bir müddet daha koruyacağa benziyor.
Yeğen: Evet, tablo bu. Tabiî bunun ne kadarı CHP’nin doğruları yapmış olmasıyla ilgili ve ne kadarı Cumhur İttifâkı’nın kötü performansıyla ilgili? Bunu daha ince araştırmalarla ölçmek gerekir. Belki nitel araştırma bu soruya daha iyi cevap verme imkânı verir.

Ruşen Çakır: Mesut, çok teşekkürler. Son olarak toparlamak için söyleyeceğin bir şey var mı?
Yeğen: DEM Parti’yle ilgili bir şeyler söyleyebilirim. Bir kere CHP DEM seçmeni açısından bir adres olmuş görünüyor; ama demin söylediğim gibi, CHP Kürt meselesinde yeni bir siyâset öneremezse, bu seçmenlerin CHP’de kalıp kalmayacağı belli değil. İkincisi, eğer DEM Parti CHP’yi de Cumhur İttifâkı’yla birlikte bir “öteki” olarak kodlamaya başlarsa, seçmenine bunu anlatırsa ve bu olduğunda, CHP Kürtleri kucaklayacak siyâsetler geliştiremezse, DEM seçmeninin partisine dönme ihtimâli daha yüksek görünüyor. Çünkü orada esas olarak, çıkardan ziyâde kimlik, duygular daha kuvvetli çalışıyor. O nedenle, CHP pozitif bir şey yapmazsa ve DEM Parti de muhâlefet aktörlerine yönelik olarak siyâsî pozisyonunu değiştirirse, DEM Parti’den CHP’ye giden seçmenler yeniden DEM’e dönebilir gibi görünüyor.

Ruşen Çakır: Mesut, çok teşekkürler.
Yeğen: Ben teşekkür ederim.

Ruşen Çakır: Evet, Prof. Mesut Yeğen’le Reform Enstitüsü’nün son araştırmasını konuştuk. Burada ana eksenimiz, CHP’nin 31 Mart yerel seçimlerinde yakaladığı tabloyu seçimlerden 3 ay sonra muhâfaza edip edemediğiydi. Araştırma bulgularında, CHP’nin bu durumu muhâfaza edebildiği, hattâ bugün seçim olsa benzer bir performans gösterebileceği ortaya çıktı. Mesut Yeğen bunları detaylarıyla bizlere anlattı, kendisine tekrar teşekkürler. Sizlere de bizi izlediğiniz için teşekkürler, iyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
01.09.2024 Ayrılar aynı yerde: Kuvvet komutanları, HÜDA PAR, MHP…
31.08.2024 Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın Atatürk’le alıp veremediği ne olabilir?
28.08.2024 Sinan Ülgen ile söyleşi: Türkiye S-400'leri ne yapacak?
28.08.2024 Transatlantik: S-400’lerin geleceği - ABD-Çin ilişkileri - Erdoğan ve Netanyahu çatışması
25.08.2024 Arda Turan belgeselini izlemeye niçin karar verdim?
23.08.2024 Ruşen Çakır, Kemal Can ve Kadri Gürsel ile Haftaya Bakış (228): CHP içi tartışmalar – Yeni Anayasaya ihtiyaç var mı? – Mehmet Şimşek spekülasyonları
22.08.2024 Mehmet Şimşek hakkındaki spekülasyonların aslı
22.08.2024 Süleymancılar niçin güven vermiyor?
21.08.2024 Transatlantik: Biden’ın vedâsı – Sürpriz Kursk Harekâtı devam ediyor – Gazze’de ateşkes mümkün mü?
21.08.2024 Hani “fondaş” olan bizdik!
01.09.2024 Ayrılar aynı yerde: Kuvvet komutanları, HÜDA PAR, MHP…
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
11.02.2016 Hesabên herdu aliyan ên xelet şerê heyî kûrtir dike
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı