Kerim Rota ile söyleşi: “Doğru adımlar atarsanız ekonomide kaynak bulma diye bir sorun yaşanmaz”

04.12.2025 medyascope.tv

4 Aralık 2025’te medyascope.tv'de yaptığımız söyleşiyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Ruşen Çakır: Kerim Rota stüdyoda konuğumuz. Hoş geldiniz.
Kerim Rota: Hoş bulduk Ruşen Bey.

Ruşen Çakır: Şimdi açıkçası size şaşırdım. Şundan şaşırdım. Çünkü siz Gelecek Partisi’nde yer aldınız ve siyasetten ağzınız yandı diye düşündüm. Ayrılmıştınız çünkü. Sonra Cumhuriyet Halk Partisi’nde görünce, herhalde Serkan Bey, Serkan Özcan biraz sizi zorlamış diye düşündüm. Doğru mu söylüyorum?
Kerim Rota: Doğru tarafı var, eksik tarafı var. Siyasetten aslında ağzım yanmadı. Yani ben siyasetten keyif aldım. 2019-2023 döneminde — o zaman Altılı Masa diye adlandırılıyordu, işte Gelecek Partisi’nin de içinde olduğu oluşum — aslında iktidara önemli bir alternatif de oluşturuldu. Seçimlerde de %50’nin altında ama %50’ye oldukça yakın bir oran alındı. Ama Türkiye’de her şey biliyorsunuz seçimi kazanmak veya kaybetmek üzerine kuruldu. 2023 seçimleri sonrasında açıkçası benim siyasetten ayrılmam bir küskünlükten ziyade, "5 sene daha bu işe daha genç arkadaşlar emek versin. 5 sene uzun bir süre," diye düşünmüştüm. Ama siyasette hem tanıdığım insanlar, memleketi için çalıştığına inandığım bir sürü insan gördüm. Sadece Gelecek Partisi’nde değil, birçok diğer partilerde, akademisyenler, medya mensupları, sizin gibi çok iyi bir ilişki seti kurduk. Ben derdimi anlatabildim, onlar beni anladılar. Dolayısıyla hiçbir küskünlüğüm yoktu. Ama artık mücadelenin içinde de ben olmayayım diye düşünmüştüm. Yaklaşık 2,5 sene geçti. Tabii ki Serkan’ın çok etkisi oldu. Yine ben biraz dirençliydim. Ama Özgür Bey doğrudan telefon edip ricacı olunca da böyle zor bir dönemde demokrasi mücadelesinin artık tek adresi olan Cumhuriyet Halk Partisi’ne böyle bir telefon üzerine hayır demenin de bana yakışmayacağını düşündüm ve sonunda da geçen hafta pazar günü Parti Meclisi’ne girdik. Tabii çok hızlı bir süreç oldu. Yani özellikle benim endişe ettiğim konu şuydu Ruşen Bey; partide bunca yıl, yıllar boyu emek vermiş bir sürü insan var, ‘‘Acaba birinin hakkına giriyor muyum?’’ diye de bir endişem olmadı değil. Ama bu bilim sanat adı altında bir on kişilik kontenjanın biraz genel başkan kontenjanı gibi de görüldüğünü bana söyledikleri zaman ben de "olur" dedim.

Ruşen Çakır: Şunu soracağım. Şimdi siz Altılı Masa dönemini yaşadınız, bayağı fiilen yaşadınız ve başka bir partide olsanız da o dönemki Cumhuriyet Halk Partisi’ne de tanık oldunuz, yani daha yakından tanık oldunuz. Sonra o 2023 seçim yenilgisinin ardından yeni bir Cumhuriyet Halk Partisi, değişim iddiasıyla... Siz bu değişim iddiasının altının doldurulduğunu düşünüyor musunuz?
Kerim Rota: Her anlamda düşünüyorum. Çünkü öncelikle değişim kongrelerde başlar ve genellikle seçim kaybı sonrasındaki genel başkan değişimleri çok kritik önemdedir. Birçok partide bu oldu. Ancak Cumhuriyet Halk Partisi’ndeki genel başkan değişimi politikaların değişimi ve aslında toplumsal muhalefetin Cumhuriyet Halk Partisi altında konsolide olmasını da sağladı. Zaten 2024 seçimleri de bunun meyvesiydi. Yani hemen 6-7 ay sonra gidilen bir yerel seçimdeki bu kadar önemli bir başarı, bunun da toplumda bir karşılığının olduğunu bence gösterdi. Dolayısıyla son program, yani son geçen hafta açıklanan program da önemli bir şekilde aslında bir değişimi de ortaya koydu. Geçmiş programla karşılaştırdığınızda da bu değişim görülüyor. Sayın Özgür Özel’in söylediği gibi aslında programlar genellikle pek okunmaz. Ama programlar, partinin nerede durduğunu, yani hangi arazide bulunduğunu ve hangi yöne baktığını gösterir. Bence o anlamda da çok kıymetli olmuş. Benim bir dâhlim olmadı. Dediğim gibi ben çok yeni bir katılımcıyım. Ama dediğim gibi yönü doğru belirlenmiş ama bu bir çatı veya bu bir en azından kaba inşaat. Tabii ki bunun işte süslemesi, iç dekorasyonu, peyzajı da seçim beyannameleriyle ve hükümet programıyla yapılacak.

Ruşen Çakır: Şunu sorabilir miyim? Şimdi bugünlerde CHP’li olmak zor zanaattir.
Kerim Rota: Evet. Öyle görünüyor.

Ruşen Çakır: Riskli.
Kerim Rota: Evet. Ama şöyle düşünün: Zaten verilmek istenen mesaj da bu değil mi? Yani "Muhalefetli olmak zor zanaat," işte "CHP’li olmak zor," "Evladım bu işe girersen başın yanar." Böylelikle nitelikli insanları mümkün olduğunca siyasetten uzaklaştırmak, iyi niyetle bir şeyler yapmaya çalışanları siyaset arenasının dışına süpürmek zaten otoriter yönetimlerin en çok istediği şeydir. Buna karşı mücadeleyi de biraz aslında daha önce mücadelenin içine girmiş, işte bizler gibi insanlar veya toplumda en azından söyleyecek birkaç sözü olabilen insanların da bundan çok kaçmaması gerektiğini ve imkânları varsa — tabii herkes için mümkün olmayacaktır — imkânları varsa siyasette olmanın kötü bir şey olmadığını düşünüyorum, muhalefette de olsanız, iktidarda da olsanız. Dediğim gibi siyasetten ağzım yanmadı. Siyaset aslında yapılması gereken önemli bir şey ve özellikle ülkeye hizmet amacını taşıyorsanız düşüncelerinizi belirtmek anlamında da aslında en konforlu yerlerden bir tanesi. En azından bir karşılığınız oluyor.

Ruşen Çakır: Şimdi ilk olarak Güldem Hanım’la konuştuk. Aslında benzer alanlarda çalışıyorsunuz. Ona sorduğum soruyu bir de size sorayım istiyorum. Çünkü özellikle siz uluslararası piyasaları, finans merkezlerini çok biliyorsunuz. Türkiye’nin finansal durumunu da çok iyi biliyorsunuz. Ve CHP iktidara yürüdüğünü söylüyor ve iktidarı almayı. 23-24 yıl sonra, artık seçim ne zaman olursa, bir şeyi değiştirecek. Güldem Hanım şey dedi, ki ben de biliyorum o kadarını, ‘‘piyasalar yenilikten ürker.’’
Kerim Rota: Doğru.

Ruşen Çakır: Ama bir yandan da şunu hatırlıyorum mesela; AK Parti ilk kurulduğu zamanlarda Ali Babacan ve arkadaşları daha seçim olmadan dünyayı dolaşmaya başlamışlardı ve seçimden sonra da dolaşmaya başlamışlardı. CHP’nin bu tür işleri yaptığını pek duymazdım. Bundan sonra değişecek mi?
Kerim Rota: Şöyle şimdi Ruşen Bey, finansal piyasalar bir tarafa, iş dünyası bir tarafa; bunlar bitmeyecek, bunlar devam edecek. Cumhuriyet Halk Partisi’nin bir parti programı var ve bütün dünyada değişen bir trend var. Değişen trend aslında kamunun düzenleyici kurallarının daha sertleştiği, daha yaygınlaştığı bir dünya düzenindeyiz. Bunun dışında finansal piyasaların da çok hızla büyüdüğü, zaman zaman denetiminde zorluk çekildiği bir dönemin de içindeyiz. Dolayısıyla uyumlanmak çok önemli. Bence finansal piyasaların veya iş dünyasının Cumhuriyet Halk Partisi üzerinde, bir muhalefet partisi olduğu için bir soru işareti bugüne kadar hep vardı. Bu da nasıl oluşuyor? "Ya işte acaba geldiklerinde şunu bozarlar mı, bunu bozarlar mı?" Klasik anlayış aslında, klasik ekonomi yönetiminin çok dışına çıkıp bir şeyi bozarlar mı? Ama bu konuda en korkulması gereken partinin AK Parti olduğu son 5-6 senede net bir şekilde ispat edildi. Yani bir veriyle ben size örnek vereyim Ruşen Bey. 2014 yılında Türkiye’de faizlerin en düşük olduğu dönemde, yani tek haneli enflasyon ve tek haneli faizlerin olduğu dönemde Türk lirası varlıklara en çok yatırım yapan yabancılar 200 milyar dolara yakın parayı Türkiye’ye getirmişlerdi. Yani Türkiye’ye para faizlerin en yüksek olduğu dönemde değil, en düşük olduğu dönemde geliyor. Dolayısıyla aslında yabancılar açısından istikrarın çok önemsendiği, istikrarın önemli olduğu bir dünyadayız aslında. Hâlâ öyleyiz. Ama 2018 sonrası başa gelen ekonomi yönetimleri, hükümet anlayışıyla, aslında yabancı yatırımcıların buradan çil yavrusu gibi dağıldığı, sonrasında da faizlerin 50’nin üzerine çıkarıldığında bir anda geldiği bir ortam yaratıldı. Zannediyorum Cumhuriyet Halk Partisi’nin kendine hem uluslararası finansal piyasaları hem içerideki sanayi gruplarına, iş dünyasına daha iyi anlatması ve bu istikrarı nasıl sağlayacağını ortaya koyması gerekiyor. Son program, Yalçın Hoca’nın gayretiyle yazılmış son programda aslında ana hatlar çok net. Zannediyorum bu ana hatların da bu paydaşlara doğru şekilde anlatıldığı noktada bence bu güven çok hızlı bir şekilde ortaya çıkar.

Ruşen Çakır: Şimdi burada tabii kamuoyunu, iç kamuoyunu ikna etmek diye de bir şey var, en önemli mesele o. Birincisi, iktidara gelebilmek için insanların sizin iktidara gelmenizin iyi bir şey olduğunu düşünmesi gerekiyor. Özellikle kararsız seçmeni cezbetmek için. Ve burada hem programlarınızın karşılık bulması hem de kadrolarınızın karşılık bulması. Şimdi bu hafta sonu yapılan olay bu konuda CHP’nin bir, nasıl diyeyim, çıkartmanın ilk anı gibi. Bunu sürdürmek ama çok kolay olmayacak sanki.
Kerim Rota: Şöyle, yani sizin Özgür Özel ile yaptığınız röportajda da değinmiş. Aslında bundan sonrasında biraz bir iletişim meselesine dönüyor bu iş. Bu iletişim hangi yüzlerle ne şekilde yapılacak, buna mutlaka karar verecek. Dediğim gibi ben partide çok yeniyim. Daha herhangi bir toplantısına katılmış değilim. Dolayısıyla erken bir şey söyleyip ahkâm kesmek de istemiyorum. Ama zannediyorum ki yapılan seçimler çok uyumlu bir ekibin de ortaya çıkabileceğini bana hissettiriyor. Böylelikle de aslında çeşitli paydaşlara çeşitli mesajları doğru kişilerin vermesi de bence hedefleniyor diye düşünüyorum.

Ruşen Çakır: Zaten o röportajda da söylemişti: "Birtakım insanlar çıkacak, bazı şeyleri anlatacak," ve şöyle bir şey dedi, şimdi mealen aktarıyorum: "Her vatandaşa en azından 6-7 konumuzu belletmek." Şimdi bir de şöyle bir husus var; mesela şu anda Türkiye’nin gündeminde çok ciddi bir şekilde yoksulluğun derinleşmesi meselesi var. Asgari ücret meselesi var. Emekli maaşları meselesi var. İşte Özgür Özel yine asgari ücret için bir rakam söyledi. Muhtemelen o rakam olmayacak. Orada hep şöyle bir olay olur, aslında bu Özal zamanından beri olur: "Nereden bulacaksınız?" meselesi. Galiba bütün kilit nokta orası. Yani çalışanlara, emeklilere daha iyi bir yaşam standardı ya da daha fazla gelir sunabilmek. Bir de vatandaşlık geliri meselesi var galiba. Bu kaynak meselesini ikna edici bir şekilde anlatabilecek mi CHP?
Kerim Rota: Şimdi şöyle söyleyeyim, yani bir örnekle bunu biraz daha somut hâle getirmeye çalışayım: Bulunduğunuz yerden bakarsanız, "Geçmiş beş senede ne yaptık? Önümüzdeki beş sene de bunun aynısını yapacağız," diye baktığınız zaman kaynak bulmakta çok zorlanırsınız. Bu kesin. Ama ben size bir veri paylaşayım: Bu sene personel maaşına ödenen paradan, memur maaşları diyeyim, ödenen paradan neredeyse bunun 1,5 katına yakın bir tutarı vergi istisnaları ve teşvikleri olarak baştan ayrılmış vaziyette. 3 trilyon Türk lirasından bahsediyorum. Dolara vurursanız da yaklaşık 70-75 milyar dolar civarında bir kaynak vergi istisnası ve teşvikleri olarak bir köşeye ayrılmış. Yani bu, devletin daha ilk günden toplamaktan vazgeçtiği vergi. Bunun detaylarına bakmak istediğinizde pek bir detay bulamazsınız, sadece ana başlıklarla bulursunuz. Ve bu, toplam vergi gelirinin %26’sı, %27’sidir. Bundan 15 sene önce bu %6’sıydı. Şimdi bunu %6’dan %26’ya çıkartırken, "Ya biz burada hatalı bir şey yapıyoruz," demiyorsanız, önümüzdeki beş sene içinde de "kaynak yok" diyebilirsiniz ama doğru yerlere parmak bastığınız zaman kaynağı daha efektif, daha verimli bir şekilde kullanmayı da bilirsiniz. Bence Türkiye’nin ekonomik modelinde yanlış giden bir şeyler var. Bu yanlış giden şeylere devam ederseniz de kaynak ortada kalmaz. Yani yine ikinci bir örnek vereyim: Türkiye’de dolaylı vergiler, toplam vergilerin yaklaşık %62’si, %63’üdür. Bu OECD ülkeleri içinde en yüksek orandır. Yani bununla ilgili de yeni bir yazı yazmıştım, Gazete Oksijen’de. Şimdi Sayın Mehmet Şimşek, "Türkiye’nin topladığı vergi OECD içinde en düşük vergi," diyor ama OECD içinde en yüksek dolaylı vergiyi biz topluyoruz, oransal olarak. OECD içindeki en düşük istihdama katılım da bizde. Yani ülkenizde doğru dürüst bir iş yaratamamışsınız, istihdam yaratamamışsınız. Vergiyi de dolaylı vergilerden topluyorsunuz. Tabii ki o zaman vergi oranlarınız düşük olur. Dolayısıyla sonuca varıp, sonucu görüp oradan bir çıkarım yaptığınız zaman kaynağı bulmakta zorlanabilirsiniz. Yaklaşım, yani ekonomiye nasıl baktığınız bence çok önemli. Bence Türkiye çok güçlü bir ülke, çok zengin bir ülke. Doğru bir ekonomik kurguyla, yaklaşık beş senelik bir iktidar döneminde hem gelir paylaşımında hem enflasyonda hem de daha adil bir ekonomik bölüşüm yaratmakta çok önemli adımlar atılır diye düşünüyorum.

Ruşen Çakır: Burada şöyle bir husus yok mu Kerim Bey? Şimdi bir sistem var ve sistemden çok kişi şikâyetçi. Ekonomik sistemden bahsediyorum. Ama birileri de memnun. Yani birileri daha yoksullaşırken birileri de daha zenginleşiyor. Bunun değişik örneklerini hepimiz görüyoruz. Mesela insanlar alışverişlerde çok daha ketum davranıp bilmem ne yaparken birileri de alabildiğine lüks, yani lüksün dibini bulan kesimler var ve bunu durdurmaya kalkıyorsunuz. Ama onu durdurmaya kalktığınız zaman o imtiyazlarını vesairelerini kaybeden kesimler — yani dünyada bunun örnekleri herhâlde çoktur — onlar herhâlde bir direnç gösterecekler.
Kerim Rota: Mutlaka. Ama şunu da göz ardı etmeyin; buradaki paylaşım o kadar vahşi bir paylaşım ki, o yüzden işte sırtınızı halka yaslamak zorundasınız. Yani yine bir örnek vereyim, sayısal bir örnek vereyim: Türkiye’deki en tepedeki %20, toplam tüketimin %45’ini yapar. Ve en tepedeki %20’ye girmek de çok zor bir şey değildir. Yani ayda 80-100.000 lira bir geliriniz varsa en tepedeki %20’ye de girersiniz. Bir de onun aşağısını düşünün siz. Türkiye’deki en tepedeki %1, toplam servetin neredeyse yarısına sahiptir servet olarak baktığınızda. Yine en tepedeki %20 yine toplam servetin %82’si, %83’üne sahiptir. Dolayısıyla siz ekonomi politikası güderken, 20’yi de geçtim 10’u da geçtim, toplumun %95’ine dayanarak aslında ekonomi politikalarınızı belirleyip onların desteğiyle bir şeyler başarabilirsiniz. O %5 sizin için ne kadar önemlidir? Bence şu anki AK Parti iktidarı için o %5’in önemi, o %95’ten daha önemli. Ondan dolayı ki ekonomi politikalarındaki istenen reformist yaklaşımı yıllardır görmüyoruz.

Ruşen Çakır: Peki, o zaman tabii o sihirli, hep konuşulan husus, "Böyleyken niye iktidarını koruyabiliyor?" sorusu var o zaman. Yani sosyal yardımlar meselesi mi devreye girecek?
Kerim Rota: Şimdi sosyal yardımların pazarlaması meselesi diyebilirim. Yani sosyal yardımların belli bir bütçesi var ve bu bütçenin kimlere dağıtıldığı üç aşağı beş yukarı bugünden de belli. Başka bir parti geldiğinde bu sosyal yardımları kesecek diye bir durum yok ama bu şekilde pazarlanıyor olabilir. Bunun dışında tabii ki muhalefetin de yıllar içinde mutlaka ki hataları çok fazla oldu. Ama daha önemlisi bence kutuplaşma. Yani bu kadar keskin kutuplaşmanın olduğu bir toplumda hemen hemen %30’luk 40’lık bir bloka sahip olan herkes bu kutuplaşmaya devam ederek belli bir zeminde oturabiliyor.

Ruşen Çakır: Onları muhafaza ediyor.
Kerim Rota: Muhafaza edebiliyor. Yani bu, ana blok partiler için geçerli. Bence partilerin yapması gereken o kutuplaşmayı mümkün olduğunca azaltarak, toplumsal çıkarın, en azından toplumun %90’ının %95’inin ortak çıkarının burada olduğunu anlatabilmek gerekiyor.

Ruşen Çakır: Peki şunu sorabilir miyim? Sizin aile çevresini değil de esas meslek çevrenizi sormak istiyorum. Bayağı bir network’leriniz olduğunu düşünüyorum. Değişik alanlarda çalıştınız, kurumlarda çalıştınız. Bir de kamusal bir yüzsünüz. Yani siyaset yapmanın dışında yazdınız, çizdiniz, medyada da varsınız vesaire. Sizin sektör diyeyim, finans sektörü diyeyim, orada insanlar neler hissediyorlar? Yani özellikle siyaset konusunda ne hissediyorlar?
Kerim Rota: Şimdi şöyle. Tabii ben çok uzun yıllar bankacılık yaptım. Bankacılık sektörünü yakından hâlâ doğal olarak tanıyorum. Yani iş dünyasını, bankacılık sektörünü, yabancı yatırımcıları, yani Londra’da Türkiye ile ilgilenen yabancı yatırımcıların hepsini. Hatta her geldiklerinde onlarla yine bir buluşma yapıyoruz. Size de geliyorlar, buluşuyorlar biliyorum. O yüzden o network’üm hâlâ devam ediyor. Bir kere şu bir gerçek, kimse açık açık konuşamıyor ama kimsenin mevcut hâlinden memnun olduğunu da düşünemiyorum. Yani mesela bankacılık sektörünün kârlarına bakın. Bankacılık sektörünün kârları çok yüksek görünür nominal olarak ama geçtiğimiz yıllara oranla aslında reel olarak anlamlı şekilde erimiştir. Aslında faizler çok düşük. Bankalar faizlerin çok düşük olduğu dönemlerde çok daha önemli kârlar elde ederler. Faizler ne kadar yüksek, enflasyon ne kadar yüksek giderse de aslında o kadar yıpranırlar. Onlar bile memnun değil, onu söyleyeyim. İş dünyası keza, üye olduğum birkaç grup var, hem ihracat tarafında hem üretim tarafında, oldukça zorlanıyorlar. Ama bence şöyle de bir sorun var, hem bankacılık için söylüyorum hem iş dünyası için söylüyorum; enflasyonu ana mesele olarak görmediğiniz sürece bir noktada bu enflasyon geliyor sizi vuruyor. Dolayısıyla enflasyonun kazananı olmuyor. Yani enflasyonun kazananı belki %1-2 toplumda, %98’i enflasyondan çok büyük zarar görüyor. Bence tüm iş dünyası, yatırımcılar, bankalar da dâhil olmak üzere enflasyonun çok zararını gördüler. Bundan daha büyük zararı tabii ki vatandaşlar gördü. Ama enflasyonu ana mesele olarak da vatandaşlar da dâhil pek görmedik. Hep şunu düşündük: "Ya %30 enflasyon var. Ben maaşıma %35 alırsam eh fena değil." Aslında öyle olmuyor, enflasyon geliyor size vuruyor. Çünkü ortalama %30 enflasyon oluyor ama sizin enflasyonunuz %40 oluveriyor.

Ruşen Çakır: Bir de şöyle bir şey var, benim bir gözlemim. İş çevrelerinde bu iktidarın gidebileceği düşüncesi pek hâkim değil. Mesela şeyi hatırlıyorum, beni davet etmişlerdi bir bankanın yöneticileri, yerel seçim öncesinde davet etmişlerdi. En üst düzey yönetici çok emindi ki o seçimlerin Erdoğan’ı çok fazla yıpratmayacağına. Zaten malum 2023 seçimleri vardı. Erdoğan kazanmıştı. Orada CHP’nin bir çıkış yapabileceğini görmemenin dışında, nasıl söyleyeyim, inanamıyorlar gibi bir şey var. Yani bunu bir kader gibi... Aslında bu yabancılarda da çok var sanki. Yani, ‘‘ne olursa olsun Erdoğan iktidarda kalır.’’
Kerim Rota: Evet. Biraz öğrenilmiş çaresizlik bence bu Ruşen Bey.

Ruşen Çakır: Evet.
Kerim Rota: Tabii ki son 22-23 senenin etkisi var bunda ama son 7-8 senede de önemli açıdan, yani hem adalet, demokrasi açısından hem de ekonomi açısından değişen bir görüntü var. Dolayısıyla bunu homojen bir 23-24 yıl olarak okuyanlar açısından biraz bir öğrenilmiş çaresizlik var diye düşünüyorum. Ama genel anlamda hem işin ekonomi tarafından baktığınızda hem de diğer unsurlardan baktığınızda oldukça da yıpranan bir iktidarı da görüyorum ben. O yüzden insanların nasıl hissettiği değil, dediğim gibi toplumun %80’ine 90’ına sizin nasıl hissettirdiğiniz muhalefet partileri olarak veya iktidara aday olanlar açısından daha önemli diye düşünüyorum.

Ruşen Çakır: Orada ama işte tekrar demin ki soruya geliyoruz. Bir kendinize güvenip bir de ama aynı zamanda toplumun size güvenmesini sağlamanız gerekiyor. Ama bir diğer yanda da şöyle bir şey var, en son ben bu sabah onun yayınını yaptım; muhalefetin medyası kalmıyor mesela. En son Sözcü televizyonunda yaşananlar, bundan sonra yaşanabilecekler ya da Tele1’e el konması gibi bir olay. Nasıl duyurabileceksiniz siz?
Kerim Rota: Yani muhalefetin 2024 Mart ayındaki medyadaki pozisyonu da muazzam değildi bence. Ama önemli bir değişim oldu. Önemli bir oy patlaması yaşandı. Belediyelerde önemli bir değişim oldu. Dolayısıyla bence sadece medya veya sosyal medya değil, topluma hissettirdikleriniz de bence oy bloklarının hareketinde çok önemli oluyor. Bence 2023 kongresi bu oy bloklarını hareket ettiren bir depremdi diye düşünüyorum CHP Kongresi’nde.

Ruşen Çakır: Şimdi, cumartesi günü ilk toplantıya gidiyorsunuz. Siz daha önce yine parti yöneticiliği yaptığınız için Ankara’ya alışıksınız zaten.
Kerim Rota: Biraz alışığım, evet.

Ruşen Çakır: Bundan sonra nasıl olacak? Ağırlıklı orası mı olacak?
Kerim Rota: Dediğim gibi daha çok yeni bir Cumhuriyet Halk Partiliyim. Ben de hemen hemen her şeyi o toplantıda öğreneceğim.

Ruşen Çakır: O zaman size kolay gelsin diyeyim.
Kerim Rota: Çok teşekkürler.

Ruşen Çakır: Atladığımız bir şey kaldı mı?
Kerim Rota: Daha yaparız program.

Ruşen Çakır: Çok sağ olun. Teşekkürler. Evet, Kerim Rota ile noktayı koyduk. Bugün dört yeni isim: Şule Özsoy Boyunsuz, Güldem Atabay, Kaya Türkmen ve Kerim Rota, Cumhuriyet Halk Partisi’nin Parti Meclisi’ne yeni giren uzman isimlerden dördüyle canlı yayında neden girdiler, neler yapmayı düşünüyorlar, neler hissediyorlar, bunları konuştuk. Her birine ayrı ayrı teşekkür ediyoruz. Programa katkıda bulunan tüm arkadaşlarıma teşekkürler ve tabii ki siz izleyicilerimize teşekkürler, iyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
21.12.2025 Mehmet Akif Ersoy operasyonu: “İlk taşı aranızda günahsız olan atsın”
21.12.2025 Habertürk’ün faturası kadınlara kesiliyor
20.12.2025 Süleyman Soylu’nun suçu ne?
18.12.2025 Dindar nesil diye diye…
17.12.2025 Habertürk’ün laneti sürüyor
16.12.2025 Bondi Plajı kahramanı Ahmed el Ahmed bize ne söylüyor?
15.12.2025 Öcalan olunca zor, Öcalan olmayınca imkansız
14.12.2025 “Meşe”den sonra “İlke”den de oldum, gizli tanıksız kaldım!
14.12.2025 19 Mart sonrası seçmen tercihleri nasıl değişti? İzmir örneği: Dr. Serkan Turgut ile söyleşi
14.12.2025 Mehmet Akif Ersoy’un yalnızlığı
21.12.2025 Mehmet Akif Ersoy operasyonu: “İlk taşı aranızda günahsız olan atsın”
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı