İran yalnızlık çemberini kırarken

29.09.2013 Vatan

İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile ABD Başkanı Barack Obama arasındaki, Ruhani’nin bir tweetiyle dünyaya duyurulan telefon görüşmesini dün geceyarısı kaleme aldığım analizde (Ruhani-Obama telefon görüşmesi: Tarihiden de öte...) “tarihiden de öte” diye tanımlamıştım. Aradan geçen süre zarfında görüşmenin ayrıntıları biraz daha netleşti, ilk tepkiler verildi ve “tarihiden de öte” tanımlamasının hiç de abartı olmayabileceğini gördük.

Sanıyorum işin püf noktası, Ruhani’nin (nedense daha sonra silinen) bir tweetinde aktardığı Obama’nın şu sözlerinde: “Size ve İran halkına saygılarımı sunuyorum. ABD ile İran arasındaki ilişkilerin bölgeyi büyük ölçüde etkileyeceğine eminim. Eğer nükleer konuda ilerleme sağlayabilirsek, bu Suriye gibi diğer sorunlar kesinlikle olumlu bir şekilde etkilenecektir.” Obama’nın bu sözleri hem İran’ın bölgesel bir güç olduğunun teyit ediyor, hem de Ortadoğu ile yakından ilgili olan ABD’nin buradaki sorunların çözümünde İran’la işbirliği yapmaya açık olduğunu gösteriyor.

Direnen aktörler

Tabii kolay bir süreç söz konusu değil. Öncelikle her ne kadar dini lider Ali Hamaney Ruhani’yi destekliyor görünse de İran’daki “derin devlet” unsurlarının değişik aşamalarda ciddi engeller çıkarması şaşırtıcı olmaz ki daha ilk andan itibaren yaşanan, Ruhani’nin tweetlerinin esrarengiz iptali, ülkesine dönüşünde Ruhani’yi ihanetle suçlayan bazı göstericilerin ayakkabı ve yumurta fırlatması gibi olaylar Amerikalıların kafasını karıştırmış durumda.

Ama daha büyük bir direncin bölgedeki diğer bazı aktörlerden geleceği kesin. Tabii ki ilk olarak akla İsrail geliyor. Ne var ki Obama’nın Ruhani ile telefon görüşmesinden birkaç gün önce İsrail Başbakanı Benjamin Netenyahu ile buluşmuş olduğunu biliyoruz. İsrail’in Washington ile Tahran arasındaki yakınlaşmayı tedirgin ama temkinli bir şekilde izleyeceğini tahmin edebiliriz.

Ruhani-Obama telefon görüşmesinin, Suudi Arabistan başta olmak üzere Körfez ülkelerini, İsrail kadar, hatta belki daha da fazla rahatsız ettiği muhakkak. Çünkü söz konusu ülkeler bir süredir bölgede yaşanan “Şii uyanışı”ndan ve bunun kendi ülkelerindeki Şii toplulukları da kapsamasından endişeli ve İran’ın nüfuz artışını kontrol altına almak ve mümkünse geriletmek için çok ciddi çaba sarf ediyorlar. Örneğin Suriye krizini kesinlikle bu bağlamda değerlendirebiliriz. Ancak bu ülkelerin İsrail kadar, telefon görüşmesi ve twitter mesajlarıyla başlayan bu süreci engelleme kapasiteleri yok.

Gül’ün tweetleri

Türkiye’ye gelince: Aslında İran’ın uluslararası toplulukla sorunlarının çözüm yoluna girmesi, diğer bir deyişle normalleşmesi kesinlikle Türkiye’nin lehine olacaktır. Örneğin bu sayede, istemeyerek sürüklendiği belli olan mezhep geriliminden sıyrılma imkanına kavuşacak ve kendi iç barışını da teminat altına alacaktır. Ne var ki Suriye krizinde Ankara’nın muhalefeti, Tahran’ın da rejimi desteklemesiyle birlikte bölgemizin en temel istikrar unsurlarından olan Türkiye-İran dengesi ciddi ölçüde sarsılmış durumda. Tekrar eski günlere dönmek için bir süre beklemek ve Tahran-Washington yakınlaşmasının ilk meyvelerini beklemek gerekecek.

Bu noktada, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün haberi öğrendikten kısa bir süre sonra twitter hesabından İngilizce olarak, Ruhani-Obama görüşmesini coşkuyla kutlaması ve memnuniyetini belirtmesi umut verici, fakat uygulanan Suriye politikasının yanlışlığı nedeniyle fazla iyimser olmak mümkün değil.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
05.11.2024 Hatem Ete ile söyleşi: Bahçeli ile Erdoğan ayrışıyor mu?
03.11.2024 Fethullah Gülen öldüğüyle kaldı
01.11.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (239): Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandı - CHP ne yapacak?
30.10.2024 Transatlantik: ABD seçimlerine son 5 - Türkiye’de çözüm süreci tartışmaları İsrail’in İran’a cevabı
27.10.2024 Ertuğrul Özkök niçin Fethullah Gülen’i çok sevmişti?
24.10.2024 Altan Tan ile söyleşi: Kim çözüm istiyor, kim istemiyor?
24.10.2024 Transatlantik: TUSAŞ saldırısı, Öcalan’ın mesajı ve “çözüm süreci” - ABD seçimlerine son 12 - Fethullah Gülen’in ölümü
23.10.2024 Gazeteci Ahmet Dönmez ile Fethullahçılığın geleceği üzerine söyleşi: "Bu yapıyı dünya-daki hemen her sıklet merkezi yönetmek isteyecektir”
22.10.2024 “Mahrem yapı”yı yakından takip eden eski bir Fethullahçı’nın öngörüsü: "Başa Abdullah Aymaz geçer, ama esas lider Mustafa Yeşil olur”
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı