SP’nin başına kim geçerse geçsin, o artık Milli Görüş’ün lideri olmayacak. Hareketin geleceğini, büyük ölçüde önümüzdeki seçimler belirleyecek. Seçim öncesi veya sonrası Milli Görüş’ün üç partisi arasında yeni ittifaklar gündeme gelebilir.
Her ne kadar birinci dereceden muhatapları “Şimdi sırası değil” diye cevaplandırmaktan kaçınsalar da Erbakan’ın hayata veda etmesinin ardından “Milli Görüş’ü nasıl bir gelecek bekliyor?” sorusu akıllara ve dillere geldi. Burada sorunun “Saadet Partisi” değil de “Milli Görüş” olarak formüle edilmesi son derece anlamlıdır. Bu sorunun yanıtını aramaya geçmeden önce bu “anlam”ı biraz irdelemeye çalışalım.
Erbakan 1969’da “Bağımsızlar Hareketi” ile bir siyasi partinin değil, bir siyasi hareketin temellerini attı. O günden bugüne kapatılan her partinin yerine yenileri açılarak, başta Almanya olmak üzere yurtdışındaki işçiler arasında “Milli Görüş” adıyla örgütlenerek bugünlere gelindi. Fakat 2000’li yıllarla birlikte Milli Görüş’ün başına yepyeni bir şey geldi ve hareket ikiye bölündü. FP’nin kapatılmasının ardından “yenilikçi” kanat Erbakan’ın işaret ettiği SP yerine AKP’yi kurunca hareketin tabanı çok büyük bir şoka girdi. Yıllarca beraber hareket etmiş olan arkadaşların, bazı durumlarda anne-babalarla çocukların, kardeşlerin hatta eşlerin siyasi olarak yolları ayrıldı.
Seçim sonuçları tabanın büyük çoğunluğunun tercihini SP değil de AKP’den yana yaptığını gösteriyor, ancak AKP’ye oy verenlerin çoğu, Erdoğan gibi Milli Görüş gömleğini çıkardıklarını söylemediler ve Milli Görüş kimliklerini korumaya devam ettiler. Hareket tabanındaki son travma Numan Kurtulmuş ve arkadaşlarının ayrılmasıyla yaşandı.
Üstelik bu sefer işin içine küçük çaplı da olsa şiddet de girdi. Dolayısıyla Erbakan sonrası Milli Görüş’ün geleceğini tartışırken SP, AKP ve Has Parti’yi birlikte değerlendirmemiz gerekiyor. Bu üç partiyi birlikte ele almadan önce SP’nin başına kimin geçeceği gibi bir sorunun cevabını bulmamız şart. Fatih Erbakan’ın er ya da geç SP’nin başına geçeceğini kestirmek zor olmasa gerek. Ancak daha askerliğini yapmamış olması nedeniyle bu görevi geçici olarak bir “abi” üstlenebilir. Veya oğul Erbakan SP’nin başına geçer ve askerliğini yapacağı zaman yerine vekaleten, yine bir “abi” bakar.
Yalnız ister Fatih Erbakan olsun, ister bir başkası, SP’nin genel başkanı belli olduğunda Milli Görüş’ün geleceği de netleşmiş olmayacak. Çünkü bir sonraki SP Genel Başkanı, Erbakan’ın yerine “Milli Görüş hareketinin lideri” olmayacak. Benzer bir durum Alparslan Türkeş’in ölümünün ardından MHP’de de söz konusu olmuştu. Türkeş’in ardından MHP’yi bugünlere kadar taşıyan Devlet Bahçeli, hep “genel başkan” olarak görüldü ve “Başbuğ” olarak anılmadı.
Merkez üs AKP
Başında kim olursa olsun SP’nin önümüzdeki seçimlerde başarılı bir sonuç elde etmesi pek mümkün gözükmüyor. Bunun bir nedeni, Kurtulmuş ve arkadaşlarının ayrılması üzerine SP’nin bütün yükü Erbakan’a yüklemiş olmasıdır. Onun vefatından sonra aynı yükü yüklenebilecek kişi ya da kişiler ufukta görülmüyor. SP’nin ikinci dezavantajı, yüzde 10 barajını aşabilmek için kendi dışındaki bir dizi parti ve siyasi şahsiyetle ittifak arayışına girmiş olmasıydı.
Eğer Erbakan’dan sonra da aynı arayışlar sürer ve SP, Milli Görüş tabanını rahatsız edebilecek bazı isimleri listelerine sokarsa, zaten öteden beri mevcut olan AKP’ye yönelme eğilimi iyice güç kazanabilir ya da Has Parti bu durumdan istifade eder.
Bu arada Milli Görüş’ün geleceğinde Has Parti’nin önümüzdeki seçime bağımsız olarak katılıp katılmayacağının ve katılırsa göstereceği performansın önemli bir rol oynayacacağını vurgulayalım. Eğer Kurtulmuş ve arkadaşları sandıkta ümitvar bir sonuç elde ederlerse, bu partiye SP tabanından kayış artarak sürebilir.
Evet Milli Görüş hareketinin geleceğini anlamak için önümüzdeki genel seçimleri beklemek şart. Bugünden bakıldığında Erbakan’ın vefatının Milli Görüş tabanındaki AKP’ye yönelik tereddütleri iyice azaltacağını görebiliyoruz. Diğer bir deyişle AKP’nin Milli Görüş tabanından alacağı oylar Erbakan’ın vefatından sonra epey artabilir.
Sonuç olarak Milli Görüş hareketinin liderinin hep Necmettin Erbakan kalacağını, kimsenin onun yerini almaya talip olmayacağını ve her ne kadar yöneticileri gömleği çıkartmış olduklarını söyleseler de, AKP’nin Milli Görüş hareketinin “merkez üssü” olacağını söyleyebiliriz. Buradan hareketle, seçim öncesi ve/veya sonrası Milli Görüş’ün üç partisi arasında bazı ittifaklar, hatta birleşmeler yaşanabileceğini düşünüyorum.
Dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Fazilet Partisi’nin Genel Başkanı Recai Kutan, Milli Görüş’ün lideri Necmettin Erbakan ve FP’nin İstanbul İl Başkanı Numan Kurtulmuş...