Habertürk’ün laneti sürüyor

17.12.2025 medyascope.tv

17 Aralık 2025’te medyascope.tv'de yaptığım değerlendirmeyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Merhaba, iyi günler, iyi sabahlar. Mehmet Akif Ersoy olayı patlak verdikten sonra yaptığım bir yayının başlığını "Habertürk'ün Laneti" olarak seçmiştim ve geçmişten bugüne kadar Habertürk'te çalışmış, yöneticilik yapmış bazı isimlerin başlarına gelenleri anlatmıştım. Başka kişilerin de benzer benzetmeler yaptığını gördüm. Mesela Uğur Dündar da aynı şekilde söylemiş. Gerçekten Habertürk nispeten daha yakın bir zamanda kurulmuş bir mecra olmasına rağmen az zamanda çok kişinin acı olaylar yaşadığı bir mecra haline geldi. En son eski bir çalışanı, uzun süre orada yöneticilik ve köşe yazarlığı, programcılık yapmış olan Fatih Altaylı ayrıldıktan bir süre sonra YouTube yayınları nedeniyle tutuklandı ve mahkum edildi. Ve en son olarak da Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Akif Ersoy tutuklandı. Gözaltına alındıktan sonra görevden alındı, sonra tutuklandı.
Ve dün de bir baktık bir dönem, yakın zamana kadar Habertürk'ün Ankara temsilciliğini yapan ama sonra Can Holding'in Ankara temsilcisi gibi birtakım sıfatları olan Fevzi Çakır ayrıldığını ilan etti. Önce söyleyeyim, bir akrabalığım yok Fevzi Çakır'la. Kendisi görevden mi alındı, istifa mı etti; değişik spekülasyonlar var ama sonuçta kendisi istifa ettiğini söyledi ve Habertürk'ün lanetinin son örneği olarak karşımıza çıktı. Çok yakından tanıdığım bir isim değil ama şunu söyleyeyim: Kendisi hafızalarda sokak hayvanları karşıtlığıyla yer edecek. Bir anlamda burada sokak hayvanlarının haklarını savunan insanların da bu olayda bir etkisi vardır diye spekülasyon yapayım, öyle söyleyeyim. Ama ne üstüne vazife ise durduk yere bu konuda çok acımasız şeyler söyledi, yazdı, çizdi ve şimdi de şu an itibarıyla herhangi bir yerde çalışmıyor. Bu, lanetin bir devamı.
Tabii ki lanetin başka bir devamı Mehmet Akif Ersoy'la ilgili ve onunla beraber gözaltına alınan ve bir kısmı tutuklananlarla ilgili yapılan uyuşturucu tahlillerinin sonuçları açıklandı. Mehmet Akif Ersoy başta olmak üzere birtakım isimlerin testlerinin pozitif çıktığı açıklandı. Şunu tekrar söyleyeyim: Ben insanların uyuşturucu kullanıyor olmasının suç olarak görülmesinden yana değilim ama kanunlara göre suç olduğunu da biliyoruz ve bunu da herhalde kendileri de biliyorlardır. Bir diğer husus tabii ki şu: Bu test sonuçlarının böyle alenen hızlı bir şekilde açıklanması, medyada dolaşması, artık hepimiz bunları konuşuyoruz; bu da açıkçası iyi bir şey değil ama ifadesinde kesinlikle yeşil reçeteli ilaç bile almadığını söylemişti ama böyle bir şey çıktı. Bu arada bir not düşmek lazım. Babasının bir videosu var, görmüş olabilirsiniz. Filistin, Gazze'ye destek buluşmasına gittiğinde çekmiş; Gazze üzerine konuşuyor, siyonizm üzerine konuşuyor ama arada oğluna sahip çıkıyor. Bir babanın oğluna sahip çıkması çok anlaşılır bir şey. Ama yine de Gazze, kefiye, siyonizm ve bu yaşananlar açıkçası, yani nasıl söyleyeyim, insanın canını sıkıyor diyeyim, en azından üzüntü verici, onu söylemek lazım.
Bu olay siyasi bir olay mı? Olayın kesinlikle siyasi yönü var. Ahmet Şık iki bölüm yazdı, herhalde bugün üçüncü bölümünü de yazacak Medyascope’ta. Bunu "Taht Savaşları" olarak tanımladı; bayağı detay veriyor, iddialar dile getiriyor. Ama baktığımız zaman olayın siyasi boyutları olsa da Mehmet Akif Ersoy yaptığı bir yayın, yazdığı bir yazı nedeniyle, mesela bir Fatih Altaylı gibi değil, içeride olması meslekle doğrudan ilişkisi olmayan nedenlerle. Bu arada o kurumda çalışmış olan birtakım kadın gazetecilerin değişik peş peşe gelen birtakım açıklamaları var, kendilerine yönelik istismar iddiaları var. Bunların da kayıtlara geçmesi önemli. Çünkü böyle kurumlarda, medyada, sadece medya değil her yerde, yönetici konumundaki birisinin bunu kullanarak başkalarına tacizde bulunması, istismar etmesi, mobbing yapması falan gibi şeyler asla kabul edilebilir şeyler değil. Neyse, lanet bir şekilde sürüyor.
Ama yaklaşan bir lanet var onu da söyleyeyim. Bir iddiaya göre kısa süre önce Habertürk'ün Ankara temsilcisi olan Nasuhi Güngör'ün genel yayın yönetmeni olma ihtimali varmış. Yani Habertürk'ün başına gelse gelse bundan daha büyük bir şey, kötü anlamda, gelemez. Çünkü biliyorsunuz Muharrem İnce adayken Nasuhi Güngör'ün "Yenilikçi Hareket" diye bir kitabından alıntı yaptı, Erdoğan'la ilgili söyledikleri hakkında. Ve o sıralarda Nasuhi Güngör galiba TRT'deydi ve orada Erdoğan'ın ABD'de gizlice Fethullah Gülen'le görüştüğü yazıyordu. Bunu söyledi. Sonra Nasuhi Güngör kendisi dedi ki: "Benim bu kitapta yazdıklarımın hiçbir delili yok, bunlar doğru değil." diye açıklama yapmak zorunda kaldı. Şundan özellikle söylüyorum, "Gomaşinen"de, kitaba da koydum anlattım, benim başımda da bir bela vardır yıllardır dile getirilen; AKP'yi ben kurdurmuşum, Amerikalılarla Tayyip Erdoğan'ı ben buluşturmuşum. Bu artık önü alınamaz bir spekülasyon.
Defalarca bunun yalan olduğunu söyledim ve 2001 yılında AKP'nin tam kurulduğu, kurulmakta olduğu dönemde Nasuhi Güngör "Yenilikçi Hareket" diye bir kitap çıkarttı, Muharrem İnce'nin bahsettiği kitap. Orada baktım aynı yalanı yazmış, ki kendisini tanıyordum. Aradım dedim ki: "Ya bunu nereden çıkartıyorsun? Bana hiçbir şey sormadın, etmedin." Bana "Bir açıklama yollayın, ileriki baskılarda değerlendiririm." falan demişti. Ben de küfredip telefonu kapatmıştım, küfretmiştim. Hâlâ bugün olsa yine küfrederim. Şimdi böyle bir felaketin böyle bir devamına tanık olabiliriz. Olur mu olmaz mı bilmiyorum ama Ankara temsilcisi olması ve AKP iktidarında yani o dönem, tam AKP'nin kuruluş döneminde önü kesilmesi için yaratılmış ucuz bir kitaptı ve burada imzası olan bir kişiydi. Sonra ne olduysa oldu geri kazanıldı, öyle diyelim, ve şimdi de TMSF yönetiminde yani devletin yönetimindeki bir mecranın başına — şu anda Ankara temsilcisi zaten — geçme ihtimali var. Helali hoş olsun diyelim, çok da fazla uzatmayalım.
Bugünün ithafı bir büyük yazara, galiba 50. yılı, evet, 70 yaşında ve önceki akşam TÜYAP'ta TÜYAP'ın kitap fuarının onur yazarıydı: Murathan Mungan. Gittik Müge ile beraber. Evet, bu da beraber çektirdiğimiz fotoğrafımız. Murathan'ı çok eski zamanlardan beri tanırım ama tabii ki tanımadan önce şiirlerini okumuştum: ‘‘Sahtiyan’’ ve başka şiirlerini. Murathan gerçekten Türkiye'nin en duruşu olan, üretken yazarlarından. Sadece şiir değil; öykü, şarkı sözü, tiyatro, roman, bunları yazmış ama onun da ötesinde derlemeleri vardır Murathan'ın. Bunların hepsi benim de yayınevim olan Metis'ten çıkıyor. Zaten yayınevi üzerinden de bir ortaklığımız var. Ama onun ötesinde Türkiye'nin değişik yerlerinde mesela bir kere Diyarbakır'da, Mardin'de de değişik faaliyetlerde birlikte olduk. Gerçekten duruşu olan, yazan, çizen, yazmaktan yorulmayan birisi. Gazetecilik de yaptı, bir ara kısa ömürlü Söz gazetesinin kültür sanat editörlüğünü de yaptı. Ama benim için hep öncelikle şiirleridir Murathan'ın. Her yaptığına bakarım, okurum. En son "995 km" bir tür Hizbullah tetikçisinin öyküsünü ve Musa Anter cinayetini, suikastini anlatmıştı. Kendisiyle de hatta bunları konuşmuştuk. Yani nasıl söyleyeyim, Türkiye'de artık bir kuşağın – ki 78 kuşağı olduğunu söylüyor Murathan, ben de 78'im ama ben 78'in daha gençlerindenim, o 78'de 23 yaşında olduğuna göre daha uygun – 78 kuşağının en öne çıkan isimlerinden birisi olarak Türkiye'de adını yazdırmış ve saygıyı fazlasıyla hak etmiş, kendi duruşunu, her anlamda duruşunu sonuna kadar tavizsiz bir şekilde savunmuş, zor zamanlarda konuşmuş, konuşmaktan çekinmemiş bir kişi. Murathan'a saygılarımı iletiyorum. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
21.12.2025 Mehmet Akif Ersoy operasyonu: “İlk taşı aranızda günahsız olan atsın”
21.12.2025 Habertürk’ün faturası kadınlara kesiliyor
20.12.2025 Süleyman Soylu’nun suçu ne?
18.12.2025 Dindar nesil diye diye…
17.12.2025 Habertürk’ün laneti sürüyor
16.12.2025 Bondi Plajı kahramanı Ahmed el Ahmed bize ne söylüyor?
15.12.2025 Öcalan olunca zor, Öcalan olmayınca imkansız
14.12.2025 “Meşe”den sonra “İlke”den de oldum, gizli tanıksız kaldım!
14.12.2025 19 Mart sonrası seçmen tercihleri nasıl değişti? İzmir örneği: Dr. Serkan Turgut ile söyleşi
14.12.2025 Mehmet Akif Ersoy’un yalnızlığı
21.12.2025 Mehmet Akif Ersoy operasyonu: “İlk taşı aranızda günahsız olan atsın”
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı