Devlet-Hizbullah ilişkilerinde yeni ve belirsiz bir dönem

01.06.2012 Vatan

Mustazaf-Der’in mahkeme tarafından kapatılmasının ardından Hizbullah’ın kritik bir strateji değişikliğine gittiğini, bundan böyle sivil toplum faaliyetleri yerine yasal alanda siyasal çalışmaya ağırlık vereceğini önceki günkü yazımızda belirtmiştik. Yine aynı yazıda “Mustazaflar Hareketi” adı altında yoluna devam etmek isteyen Hizbullah’ın geleceğini tek başına belirleyemeyeceğini, devletin ve PKK liderliğindeki Kürt siyasi hareketinin tavırlarının son derece önemli olacağını vurgulamıştık. Bugün devlet-Hizbullah ilişkilerin yeni dönemde nasıl seyredebileceğini tartışmak istiyorum.

Her ne kadar AKP iktidarıyla birlikte ülkemizde, geçmişte yaşanan devlet-hükümet ayrımı büyük ölçüde kalkmış olsa, yani AKP hükümeti devletin denetimini demokratik sistemlerde olması gerektiği gibi elinde tutuyor olsa da (veya öyle görünse de) Hizbullah yayınlarına baktığınızda ve örgüte yakın isimlerle konuştuğunuzda, onların bu bütünleşmeye pek inanmadıklarını görüyorsunuz. Daha açık söyleyecek olursak Hizbullahçılar AKP hükümetiyle emniyet ve adliyeyi tam anlamıyla özdeş görmüyorlar. Bu bağlamda örneğin Mustazaf-Der’in kapatılmasıyla sonuçlanan süreçten hükümetten ziyade polis ve adliyede güçlü olduğuna inandıkları Fethullah Gülen cemaatini sorumlu tutuyorlar.

Tıpkı PKK-BDP ilişkisi gibi

Önümüzdeki süreçte devlet-Hizbullah ilişkilerinin büyük ölçüde yargı ekseninde gelişmesi şaşırtıcı olmayacak. Çünkü her ne kadar silahı bırakmış olduğunu ilan etse de Hizbullah hâlâ yasadışı bir terör örgütü statüsünde. Örgüt, yeni lideri Edip Gümüş ile İsa Altsoy, Cemal Tutar, Hacı İnan gibi üst düzey kadrolar tarafından yeraltından ve muhtemelen yurtdışından yönetiliyor. Kısacası Mustazaflar Hareketi-Hizbullah ilişkisinin büyük ölçüde PKK-BDP ilişkisini andırdığını söylemek mümkün. Dolayısıyla nasıl KCK operasyonları kapsamında büyük ölçüde BDP’li isimler hedef alınıyorsa, adli makamların Hizbullah’a yönelik operasyonlarının Mustazaflar Hareketi’ni kapsaması da şaşırtıcı olmayacak.

Mustazaflar Hareketi’nin Hizbullah ile olan ama yasal nedenlerle dile getirilmesi mümkün olmayan ilişkisi onun hem avantajı, hem de dezavantajı olacağa benziyor. Avantaj çünkü yeni bir hareket olmasına rağmen nerdeyse PKK kadar eski bir geleneğe ve onun yıllar boyunca oluşturduğu bir tabana yaslanıyor; dezavantaj çünkü hem Hizbullah tarihinin henüz aydınlanmamış birçok karanlık yönünün yükünü taşımak zorunda hem de Hizbullah’ın yasadışı olması nedeniyle her an ve her vesileyle yasalarla başı derde girebilir.

Devletin kafası karışık

Bu kilidi Hizbullah’ın tek başına çözmesi imkansız. Bu, ancak hem devletin, hem de geçmişte Hizbullah’ın mağdur etmiş olduğu kişi ve çevrelerin örgütü bir tür affetmesi ve “beyaz bir sayfa” açmasına onay vermesiyle mümkün olabilir. Ama şu an için ne taraflar arasında bu türden bir diyalog arayışı, ne de Hizbullah’ın geçmişine yönelik ciddi, inandırıcı bir özeleştirisi göze çarpıyor.

Daha önemlisi, gözlemlerime göre devletin Hizbullah konusunda net bir stratejisi şu an için bulunmuyor. Hatta devlet içinde bu konuda farklı eğilimlerin mevcut olduğunu bile söyleyebiliriz.

Şurası kesin: Tam anlamıyla ona alternatif olduğu söylenemese de Kürtler arasında PKK dışında etkili bir şekilde varlık gösteren yegane toplumsal-siyasal hareket Hizbullah. Dolayısıyla PKK’yı belli ölçülerde dengelemesi nedeniyle Hizbullah’ın varlığı devleti hiç de rahatsız etmiyor. Ama devletin geçmişte olduğu gibi Hizbullah’ı PKK ile çatışmaya sevk etmek istediğini de söyleyemeyiz. Kaldı ki örgüt de onca yaşanandan sonra, gündeme gelse bile, böyle bir manipülasyona teslim olacağa benzemiyor.

Açılımın durmasından sonra AKP’nin Kürtlerden aldığı desteğin azaldığı söyleniyor ki özellikle Uludere/Roboski faciası nedeniyle böyle bir gelişmeyi çıplak gözle bile gözlemek mümkün. Bu bağlamda iktidar partisinin özellikle seçim zamanlarında Hizbullah tabanının oylarına ihtiyaç duyacağı açıktır. Fakat yeni dönemde Mustazaflar Hareketi hızlı bir şekilde partileşmeye gitmese bile gerek yerel, gerekse genel seçimlere bağımsız adaylarla katılabilir. Bundan da en fazla AKP’nin olumsuz etkileneceği açıktır.

Şimdilik son bir söz: Hizbullah’ın yeni dönem stratejisinin başarı veya başarısızlığında devlet-PKK ilişkilerinin birinci derecede rol oynayacağı muhakkak. Eğer devlet şimdiki gibi sertlik politikalarını sürdürürse Hizbullah için elverişli bir zemin söz konusu olabilir. Fakat bir şekilde müzakerelerin yeniden başlaması halinde Hizbullah kendisini dışlanmış ve etkisiz hissedecektir. Böylesi bir durumda, sürece dahil olmak isteyecek olan Hizbullah’ın masanın hangi tarafında, yani devletin mi yoksa PKK’nın yanında mı oturacağınıysa şimdilik kestirmek zor.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
19.11.2024 Nihayet birilerinin beklediği ve umduğu gibi Devlet Bahçeli geri adım mı attı?
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
10.11.2024 Hasan Cemal ile söyleşi: Zamâne Diktatörleri
07.11.2024 Burak Bilgehan Özpek ile söyleşi: Bahçeli DEM Parti açılımından ne umuyor, ne bulabilir?
06.11.2024 Transatlantik: Trump nasıl kazandı? Türk-Amerikan ilişkileri nereye?
05.11.2024 Hatem Ete ile söyleşi: Bahçeli ile Erdoğan ayrışıyor mu?
03.11.2024 Fethullah Gülen öldüğüyle kaldı
01.11.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (239): Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandı - CHP ne yapacak?
30.10.2024 Transatlantik: ABD seçimlerine son 5 - Türkiye’de çözüm süreci tartışmaları İsrail’in İran’a cevabı
27.10.2024 Ertuğrul Özkök niçin Fethullah Gülen’i çok sevmişti?
19.11.2024 Nihayet birilerinin beklediği ve umduğu gibi Devlet Bahçeli geri adım mı attı?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı