Bu terör başka terör

17.11.2003 Vatan

15 Kasım bombalamaları, "global terörizm"in sonunda Türkiye'yi de eylem alanı seçtiğini gösterdi. Kuşkusuz bu eylemi düzenleyenler esas olarak global güç odaklarına, ABD ve İsrail'e mesaj yolladılar. Eylemin doğrudan Türkiye'yi de hedef aldığı kesin. Ancak bu sadece Türkiye'nin ABD ve İsrail'le ilişkileri ve Irak politikası nedeniyle değil. Türkiye, laik ve demokratik geleneğiyle El Kaide sponsorluğundaki global terörün hedefi. Çünkü Türkiye, İslam dünyasında El Kaide'nin İslam yorumunun karşısına çıkarılabilecek model olarak iyice öne çıkıyor.
Türkiye'nin bir başka becerisi, sancılı da olsa İslami hareketleri mevcut sisteme entegre edebilmesi. Bilindiği gibi İslam ülkelerindeki otoriter ve totaliter rejimler İslami hareketlere hiç yaşam alanı tanımayan baskıcı politikalar yürütüyorlar ve bu da El Kaide'yi güçlendiriyor. Buna karşılık AKP, İslamcı hareketlerin, oyunun kurallarına uydukları takdirde parlamenter demokrasilerde iktidara gelebileceklerinin ve daha önemlisi iktarda kalabileceklerinin örneği olarak ortada.
Eylemlerde, sadece Türk demokrasisi değil, AKP'nin geliştirmeye çalıştığı "muhafazakâr demokrasi" anlayışı da hedeflenmiş olmalı. Daha da ileri giderek, AKP'ye öfkeli bazı radikal İslamcı Türklerin, bu eylemler yoluyla hükümeti güç durumda bırakmak istedikleri bile söylenebilir.
Bu eylemlere birtakım Türklerin de bulaşmış olduğunu hep birlikte göreceğiz. Bu kişiler, özellikle hedeflerin seçiminde, istihbarat toplanmasında, bir kısım malzemelerin temininde kullanılmış olmalı. Çünkü 1970 sonlarından itibaren çok sayıda Türkiyeli radikal İslamcı, Afganistan ve Bosna başta olmak üzere dünyanın birçok köşesinde gönüllü olarak savaştı. "Afgani" olarak adlandırılan bu kişiler gerilla savaşı ve terörizm konusunda profesyonelleşti ve bir kısmı El Kaide şebekesine dahil oldu. Türk Afganiler, hiçbir zaman Milli Görüş hareketine (o yıllarda Refah Partisi) sıcak bakmadılar. Bu nedenle, yasal yollardan İslamcılığın sisteme biat olduğunu söyleyen "partisiz" kesim içinde yer aldılar. Bununla birlikte dün RP ve FP'de, bugün SP ve AKP'de siyaset yapan birçok isimle farklı dönemlerde aynı ortamlarda bulundular, kimi konularda ortak, kimi konularda farklı düşündüler. Diğer bir deyişle, bu eylemin muhtemel failleri olan "Türk Afganilerin", geçmişte kalmış olsa da, bugün iktidarda olan AKP ile bir tür "akrabalık" ya da en azından "komşuluk" bağı olduğu söylenebilir. Erdoğan'ın, Kıbrıs'ta yaptığı ilk açıklamada, ısrarla eylemi kınadığını söylemesi de bundan kaynaklanıyor olabilir.
Halbuki köprülerin altından çok sular aktı. AKP'lilerin herhangi bir şekilde suçluluk kompleksine kapılmalarına gerek yok. Bunun yerine, kendilerinden eylemin mesajlarını okumaları, bunun faillerine aynı açıklık ve şiddette karşılık vermeleri bekleniyor. Örneğin, artık "hangi amaçla yapılırsa yapılsın" türü dolaylı cümleler yerine, bu tür terörizmin arkasında, ilhamını büyük ölçüde Vahhabilikten alan katı ve totaliter bir İslam yorumunun yattığını, bunun ne Türkiye'de, ne İslam dünyasında tutmasının mümkün olmadığını söyleyebilirler. AKP hakikaten demokrasiyi seçtiyse, bunu inandırıcı bir şekilde dile getirip El Kaide türü yapıların karşısına "uygulabilir bir alternatif" olarak çıkarmalı.
Yaşananlar, AKP'nin de global terörizme karşı, Türkiye'nin deneyimli olduğu "teknik" mücadeleyle yetineceğini gösteriyor. Ne var ki bu terör başka terör. Örneğin ne kadar kişi tutuklansa da failler meçhul kalacak. Bu terörün sponsorları o kadar büyük taleplerle ortaya çıkıyorlar ki kendileriyle pazarlık etmenin bile imkanı yok. Zaten elle tutulur, yeri yurdu belli bir yapı söz konusu değil. Ne bildik örgütler gibi yasal ya da yarı-yasal yan kuruluşları, ne de stratejilerini tartışıp duyurduktan yayın organları var. Masum insanların hayatını hiç ama hiç önemsemeyen bu terör, kelimenin gerçek anlamıyla "kör".
Sonuçta global terör, vurduğu devletlerle toplumu baş başa bırakıyor. Dolayısıyla global teröre karşı mücadele görevi esas olarak topluma düşüyor.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
29.12.2024 Ve yeni “Çözüm Süreci” başladı
25.12.2024 Transatlantik: Yeni Suriye’de Türkiye’nin rolü - Yemen İsrail’in hedefinde
24.12.2024 Altılı Masa’nın lâneti
22.12.2024 CHP ne zaman “Türkiye’nin birinci partisi” gibi davranacak?
18.12.2024 Transatlantik: Trump Erdoğan’ı neden övdü? PYD/YPG’nin geleceği Golani’nin zor sınavı
17.12.2024 Mehmet Altan ile Türkiye’nin gidişâtı (4): Suriye’nin geleceği - CHP’li belediyelere haciz
15.12.2024 11 soruda, YPG ya kendini fesheder mi ya da feshedilir mi?
15.12.2024 Murat Yetkin ile söyleşi: Meraklısı İçin Ortadoğu Kitabı
12.12.2024 Bahçeli’nin İmralı hamlesine seçmen nasıl bakıyor? Burak Bilgehan Özpek ile söyleşi
10.12.2024 Transatlantik: Suriye’yi nasıl bir gelecek bekliyor?
29.12.2024 Ve yeni “Çözüm Süreci” başladı
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı