Bir kez daha Erdoğan’ın insafına kalmış durumdayız

03.09.2023 rusencakir.com

Cuma günü Silivri’de Hakan Altınay’ı ziyarete gittim, orada diğer Gezi tutukluları Can Atalay ve Tayfun Kahraman’ı da gördüm. Onların ve tabii ki ailelerinin gündeminde Yargıtay’ın muhtemelen ekim ayında haklarında verecekleri karar var. Çok büyük beklentileri olduğu söylenemez ancak onların ve daha çok da ailelerinin belli ölçülerde umutlu olduklarını gördüm.
Bunda şaşıracak bir şey yok çünkü ortada herhangi bir suç yok. Normal olanı Yargıtay’ın bu absürt kararı bozması, fakat hepimiz biliyoruz ki yaşadığımız hukuki bir süreç değil. Bağımsızlığını ve tarafsızlığını çoktan kaybetmiş olan yargının siyasi direktiflere uygun bir şekilde yürüttüğü bir dava söz konusu. Dolayısıyla karar da hukuki değil siyasi olacak. Kısacası kararı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan verecek.

Erdoğan Kavala’yı serbest bırakır mı?
Dün de Gezi Davası’nı yakından izleyen bir arkadaşım sayesinde İsmet Berkan’ın yazısından haberdar oldum. (https://10haber.net/yazarlar/ismet-berkan/ib-gundem/2023-09-02/)
“İçinde bulunduğumuz bu Eylül ayında, Türkiye’nin ansızın hukukun üstünlüğü yolunda önemli bir adım atmasına tanık olabilir, mesela Osman Kavala ve Gezi tutuklularının haklarındaki karar kesinleşene kadar serbest bırakılmalarına tanık olabiliriz” diyen Berkan “Avrupa Konseyi ile Türkiye arasında, Osman Kavala davasından kaynaklanan tırmanış, tam da konseyin Türkiye ile ilgili olumsuz bir karar vermesinden önce, Ankara’nın Kavala ile ilgili AİHM kararını uygulamasıyla sona erebilir” demiş ve sözlerini şöyle noktalamış: “Bu yazdığımı ister temenni olarak görün, ister istihbarat.”
Berkan’ın sözünü ettiği “istihbarat” aslında bir süredir dillerde dolaşıyor. Şöyle ki, Erdoğan’a “yakın” birileri ekonomide yaşandığı ileri sürülen “rasyonelleşme”nin yargıya da yansıyacağını, bu bağlamda Kavala başta olmak üzere birçok siyasi tutuklunun yakında özgürlüklerine kavuşabileceklerini fısıldıyorlar.
Tabii ki burada tek bir özne var: Cumhurbaşkanı Erdoğan. İrrasyonel olmaya karar veren de o, rasyonelliğe dönmenin zamanı geldiğine karar veren de o. Çevresinde “yanlış yapıyorsunuz” diye eleştiren ya da “artık yanlıştan dönme zamanınız geldi” diye uyaran da pek yok. Kısacası Kavala ve diğer siyasi tutuklular, ama aslında tüm Türkiye Erdoğan’ın insafına kalmış durumda.

“Dışarıda güvercin, içeride şahin”
Acaba Erdoğan insafa gelir mi? Keşke gelse de bu zulüm bir an önce noktalansa. Ama Erdoğan’ın böyle bir adımı neden atabileceğini kestirebilmek zor. Daha önce ABD, Almanya, Fransa gibi ülkelerin vatandaşları, ülkelerinin yöneticileriyle yapılan pazarlıklar ya da dönemin ABD Başkanı Donald Trump’ın Rahip Brunson olayında yaptığı gibi, aleni tehditler sonucu serbest bırakılmıştı. Kavala ve diğerleri TC vatandaşı oldukları için sahipsiz kaldılar. Bazı Batı ülkeleri ve kurumları onların adını değişik vesilelerle dile getirdi, belli ölçülerde lobi yaptı fakat hiçbir zaman Erdoğan’la aleni bir kapışmaya girmedi.
Peki bugün değişen bir şey var mı? Ne Türkiye’de kurumsal ve toplumsal muhalefetin, ne de Batı ülke ve kurumlarının güçlü bir sahiplenmesinden söz etmek mümkün. Berkan sözünü ettiğim yazısında “Biraz Türkiye’nin aktif diplomasisiyle biraz Batı’nın adım atmasıyla yeni bir fırsat penceresinin açılacağı anlaşılıyor” demiş. Yani Erdoğan’ın pek bir baskıya maruz kalmadan politika değişikliğine gidebileceğini ileri sürmüş.
Bugüne kadar Erdoğan’ın Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır, İsrail gibi örneklerde hiçbir şey olmamış gibi 180 derece döndüğüne tanık olduk. Ama şahinlikten güvercinliğe geçiş bugüne kadar sadece dış politikada söz konusu oldu. Bu nedenle onun son dönemini “dışarıda güvercin, içeride şahin” olarak özetlemek mümkündü.

Şimdi içeride de yumuşayabileceği söylenir oldu. Olur ya da olmaz, kestirmek çok kolay değil. Tekrar “keşke” diyorum ama bir noktanın altını bilhassa çizmek istiyorum: Muhalefet partilerinin, yakalamış oldukları o muazzam fırsatı mucizevi bir şekilde heba edip bu ülkenin vatandaşlarını ve aslında ülkenin tamamını bir kere daha Erdoğan’ın insafına terk etmiş olduklarını unutmak mümkün olmayacak.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
05.05.2025 Sırrı Süreyya'yı gözyaşlarıyla uğurladık
04.05.2025 Kürtler bu iktidara niçin ve nasıl güvensin?
04.05.2025 Necati Özkan ile söyleşi: “Millet ile devletin karşı karşıya geldiği her durumda kazanan millet olur”
04.05.2025 Erdoğan 19 Mart gibi vahim bir hatayı neden yaptı?
03.05.2025 "Heybede duran büyük turplar" ne zaman dökülecek?
01.05.2025 Prof. Evren Balta ile söyleşi: Dünyada ve Türkiye'de otoriter rejimlerin geleceği
30.04.2025 Dalga dalga fiyasko
29.04.2025 Sahiden hepimiz aynı gemide miyiz?
29.04.2025 Zafer Partisi ve Ümit Özdağ realitesi
28.04.2025 Erdoğan saldırdıkça İmamoğlu kazanıyor
05.05.2025 Sırrı Süreyya'yı gözyaşlarıyla uğurladık
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı