Bilimsel fişleme

26.08.2004 Vatan

İlk olarak, yeni tanıştığımız bir kişinin bürosunda Elazığ iliyle ilgili kalın bir fotokopi kitap gördüm. Sayfalar boyunca, köy köy, mahalle mahalle, Elazığ’da hangi din, mezhep ve hatta cemaatten kaç kişinin yaşadığı anlatılıyordu. Söz konusu kişi, bunu bir polis tanıdığından edindiğini, bildiği kadarıyla başka iller hakkında da bu tür çalışmalar olduğunu söyledi.
Kısa süreli bir araştırmayla, bir grup üniversite öğretim üyesinin yaklaşık on yıldır çok iddialı bir çalışma yürütmekte olduğunu öğrendim. “Türkiye’nin İnanç Coğrafyası” adını taşıyan bu projenin başlatıcısı Prof. Şaban Kuzgun’du. 14 Mayıs 2000 günü Kayseri’de bir trafik kazası sonucu ölen Prof. Kuzgun’un yakınları ve öğrencileriyle görüştüm. Prof. Kuzgun ölmeden önce kaleme aldığı bir makalede projesinin amacını şöyle tanımlamıştı: “Türkiye’de yaşayan farklı dinlere, farklı mezheplere, hatta farklı tarikatlara mensup insanların bölge, il, ilçe, köy veya mahalle bazında sayılarını tespit etmek, bu yolla onların Türkiye genelindeki miktarlarını ortaya koymak.”

Hem mezhepler, hem tarikatlar

Proje Prof. Kuzgun’un hayatını kaybetmesiyle kesintiye uğramakla birlikte, 1994-2000 yılları arasında 40’ı aşkın ilin “inanç haritası”nın çıkartılmış olduğunu saptadık. Yedisi doktora, diğerleri yüksek lisans (master) tezi olarak hazırlanan araştırmaların herbirinde, söz konusu illerin tek tek tüm köy ve mahallelerinde ne kadar Müslüman ve gayri müslimin yaşadığı; Müslümanların ne kadarının Sünni, ne kadarının Alevi olduğu; Sünniler arasında Hanefi ve Şafilerin oranı tablolar halinde veriliyor. Bu çalışmalarda Süleymancı, Nurcu, vb. cemaatlerle, Nakşibendi, Kadiri ve diğer tarikatların hangi kollarının ne kadar etkili olduğu; bunların faaliyetlerini hangi kurumlar üzerinden yürüttükleri de belirtiliyor. Bu cemaatler dışında “radikal İslamcı” oluşumların olup olmadığı ve güçleri de ele alınıyor.

“MGK’nın haberi vardı”

Aslen dinler tarihi uzmanı olan ve siyasi olarak Türkçü/milliyetçi bir çizgideki Prof. Kuzgun, söz konusu çevrelerde infial yaratan, Peter Andrews’un “Türkiye Cumhuriyeti’nde Etnik Gruplar” adlı kitabına cevap olarak “Türkiye’nin İnanç Coğrafyası” projesini geliştirmiş. Yakınları ve öğrencileri, Prof. Kuzgun’un projeyi Milli Güvenlik Kurulu’na sunduğu ve aldığı onayla işe koyulduğunu söylüyorlar. Nitekim Prof. Kuzgun projesini, “Araştırmanın esas amacı bilime hizmet olmakla birlikte, bu çalışmanın ülke bütünlüğü açısından devlet arşivine kazandırılmasının da büyük önemi vardır. Bu çalışmanın siyasi ve ideolojik amacı yoktur. Türkiye’deki inanç gruplarının devlet tarafından detaylı bir şekilde tanınması ülke bütünlüğünün korunması açısından çok önemlidir” diye tanıtmış.
Bilindiği gibi “inanç haritası” kavramı, 28 Şubat sürecinde Türkiye’nin gündemine girmiş, laik düzenin korunması için İslami cemaatlerin sayı ve etkisinin bilinmesinin şart olduğu konusunda medyada yazılar çıkmıştı. Prof. Kuzgun’un projesinin tam da bu süreçte tepe noktasında olması, kaderin bir cilvesi olsa gerek.
Ardından Hizbullah olayının patlamasıyla, dönemin İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, valilere, değişik vesilelerle, “Bölgenizin inanç haritasını çıkartın. Bunu iyi inceleyip ona göre insanlarımızın eksiği olan, inancını en iyi şekilde yapabileceği, öğreneceği sistemi de halkın hizmetine sokun” diye talimat vermişti. Vatan’ın edindiği bilgiye göre Tantan Prof. Kuzgun’un yaptıklarından haberdardı ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın projeyi desteklemesini istiyordu. Ama önce Prof. Kuzgun öldü, ardından Tantan bakanlığı kaybetti.

Misyonerlik endişesi

“Düşmanlarımız kendi dininden ve mezhebinden olan insanları kendi tabii müttefikleri olarak görür, savaş öncesinde onlarla ilişkiye girerek ülke içinde iç dinamizmi çökertmeye çalışırlar” diyen Prof. Kuzgun’un, İslami cemaatlerden çok gayri müslim oluşumlara şüpheyle baktığı anlaşılıyor. Bu nedenle yapılan çalışmalarda, söz konusu illerde Müslüman olmayan kaç kişi bulunduğu, özellikle Ermeni olup olmadığı titizlikle araştırılmış. Öğrencileri hocalarının misyonerlik faaliyetleri konusunda çok hassas olduğunu, son yıllarında “dinlerarası diyalog” girişimlerine karşı mücadele ettiğini vurguluyorlar. Hatta Prof. Kuzgun’un Şanlıurfa’daki dinlerarası diyaloğa karşı bir sempozyum dönüşü ölümünün de kaza olmayabileceğini ileri sürüyorlar.

Alevi-Sünni çatışması

“Türkiye’nin İnanç Coğrafyası” projesinin bir başka temel hedefi, hakkında türlü spekülasyonlar yapılan Alevi nüfusunu tam olarak saptamak. “Ülkemizde Alevi-Sünni çatışmasını sağlamak üzere çeşitli provokasyonlar düzenlenmekte ve kitleler eyleme geçirilmektedir. Provokatörlerin sızabilecekleri yerlerin önceden bilinmesi için Türkiye’nin inanç haritasının en ayrıntılı şekilde devletin elinde olması gerekir” diye yazan Prof. Kuzgun, buna uygun olarak, Kahramanmaraş, Erzincan, Sivas, Hatay, Malatya, Tokat gibi Alevi ve Sünnilerin karışık yaşadığı illere öncelik vermiş.

Üç üniversiteden yürütüldü

Prof. Kuzgun, Erciyes (Kayseri) Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde öğretim üyesiyken 1990 başlarında projeye girişti, ama 1994’de Fırat (Elazığ) Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ne kurucu dekan olduktan sonra kendisini tam olarak bu işe adadı. İnönü (Malatya) Üniversitesi, Fırat ve Erciyes Üniversitelerinin sosyal bilimler enstitülerinin tam desteğini arkasına alınca yüksek lisans (master) ve doktora tezleri peşpeşe gelmeye başladı. İnönü Üniversitesi’nde yapılan yedi doktoranın tümünün danışmanı Prof. Kuzgun, Fırat Üniversitesi’ndeki master tezlerininse Yard. Doç. Ramazan Hurç, Yard. Doç. H. Mehmet Soysaldı idi.
Öğrenciler, üstlendikleri illerde aylarca köy köy, mahalle mahalle dolaşarak, farklı kaynaklardan insanların inançlarını saptadılar, elde ettikleri bulguları Prof. Kuzgun’un çizmiş olduğu plana uygun bir şekilde tez halinde kağıda döktüler. Sonuçta ortaya tek bir şablondan çıkmış, 40’ı aşkın ilin inanç haritası çıktı. Bunlardan Malatya, Hatay, Sivas, Denizli, Erzincan, Gaziantep ve Tokat’ı ele alan, herbiri yaklaşık 300 sayfa olan doktora tezleri, hiç kuşkusuz master tezlerine göre çok daha kapsamlı.

“Böyle bilim olmaz”

Vatan olarak, altı doktora, yirmiye yakın master tezine ulaştık. Bunları, sosyal bilimlerin değişik branşlarından saygın isimlere incelettik. İçlerinden bazıları, söz konusu tezleri, hakkında görüş bildirmeye değmeyecek kadar “bilimsellikten uzak, gayri ciddi vb.” bulduklarını belirttiler. Hacettepe Üniversitesi Antropoloji Bölümü’nden Doç. Suavi Aydın şöyle konuştu: “Bu proje hem bilimsel hem de etik açıdan büyük problemler taşımaktadır. En başta, doktora ve yüksek lisans tezlerinin tek elden, büyük bir projenin parçası olarak ‘dağıtılması’, yani öğrencilere ‘dayatılması’ bilimsel özgürlük anlayışıyla çelişmektedir. İkincisi ve daha önemli olanı, yaptırılanların bilimsel ölçütler itibariyle ‘tez’ sayılamayacak olmasıdır. Zira, adı üzerinde, her tezin, bilimsel bir tezi olması, yani bir bilimsel sorunla ilişkili sorulara veya bir soruya cevap verme iddiasında olması gerekir. Yaptırılanlar, bir tür ‘istihbarat’ çalışması yahut inanç türlerine yönelik bir tür nüfus sayımından öte bir nitelik taşımıyor.”

Prof. Vergin: Hayal kırıklığı

Hatay’la ilgili doktora tezini inceleyen İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi öğretim üyesi Prof. Nur Vergin ise Xavier de Planhol adlı Fransız’ın “İslamiyetin Beşeri Coğrafyası” adlı çalışması gibi araştırmaların Türkiye’de de yapılmasını desteklemek ve alkışlamak gerektiğini savunup şöyle devam ediyor: “Ama Hatay ilinin sadece ve sadece ‘inanç haritası’nı çıkarmaya yönelik bir doktora tezini okuduğumda hayal kırıklığım tam oldu. Hiçbir kavramsal donanım olmaksızın, salt betimleyici, sanki bir sosyal bilim çalışması değil de falanca resmi kuruma sunulan rapor niteliğinde bir taslakla karşılaştım. Bu ilde olduğu gibi başka illerde bu inanç haritasının çıkarılmasının önderliğini yapan merhum Prof. Şaban Kuzgun'un da belirttiği gibi bu araştırmaların amacı bilimsel olmanın yanı sıra ‘dıştan ve içten birçok tehdit’ altında olan Türkiye'nin ‘devlet arşivine kazandırılması’ imiş. O halde, bu çalışma niçin üniversitelerde yapılıyor? Bilimsel araştırmalar ne zamandan beri ve nerede ‘devlet arşivi’ gözetilerek yapılır?”
1999 Genel Seçimlerinde DYP’den Samsun milletvekili adayı da olan Prof. Şaban Kuzgun, Türkiye’deki bütün illeri tamamladıktan sonra “Türk Dünyasının İnanç Coğrafyası” projesini başlatmak istiyordu. Yakınları ve öğrencileri, yarım kalmış bu projeyi tamamlamak istediklerini söylüyorlar, ama pek ümitli olmadıkları da anlaşılıyor. Sonuç olarak bilimsel değerleri, objektifliği tartışmalı olmakla birlikte, yerli ya da yabancı, iyi ya da kötü niyetli çok kişi ya da kurumun elde etmek isteyeceği türden stratejik bir yığın bilgi, bir tür sahipsiz kalmış durumda.

Doç. Suavi Aydın:
“Devlete hizmet amacıyla bilim olmaz”


“Bu proje, doğrudan doğruya YÖK üniversitelerinde bilimin ne hale geldiğini bütün çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. Bir kere doğru-düzgün bir üniversitelerde ve akademik ortamda bu çalışmaların hiçbiri ‘tez’ olarak değerlendirilmez ve bu tezleri hazırlayanlar sınavları geçerek unvan alamazlar. Yine hiçbir doğru-düzgün üniversitede hiçbir bilim adamı araştırmasının ya da çalışmasının amacını bu şekilde tanımlayamaz ve en nihayet hiçbir demokratik ve güçlü devlet böyle yetersiz ve vasat bir cemaatten medet ummaz. Avrupa Birliği sürecinde nüfus sayımlarında din sorusunun bile iptal edilmesi ve nüfus cüzdanlarından din hanesinin kaldırılması gündemde iken devletin bu tür bilgiyi böylesine dolaylı ve neredeyse yarı-gizli bir yoldan elde etmeye çalışması ve kendisine ‘bilim adamı’ diyebilen kişilerin bu hizmete koşmaları hangi meslek etiğiyle ve hangi demokratik devlet projesiyle bağdaşabilir? Devletin böyle bir bilgiye ihtiyacı ancak söz konusu grupların kontrolü çerçevesinde söz konusu olabilir. Hiçbir bilimsel çalışmanın, en azından doğrudan, ‘devlete hizmet’ kaygısı olamaz.”

Prof. Nur Vergin
“Sözde akademik, aslında istihbarat çalışması”


“ABD'de skandal niteliği taşıyan ünlü ‘Camelot projesi’ vardı. Güney Amerika toplumlarında yürütülen sözde bir sosyolojik araştırma. Yürütenlerin bu çalışmayı CIA için yaptıkları ortaya çıktığında kıyamet koptu ve araştırmanın bulguları bilim dünyasında çöpe atılıverdi. Bilimin amacı gerçeğe erişmek, doğruyu bulmaktır. İnsanın yurttaşı olduğu devlet dahil olmak üzere, şu veya bu kuruma hizmet etmek değil. Çünkü bilim adamı devletin memuru değil. Nedense bizde bağımsız bir kamu görevlisi değil de memur olma merakı birçok akademisyende var. Bu, devlete yakın olma tutumu ve tutkusunun ardında aslında devleti bilmemek ve küçümsemek de yok değil tabii. Allah aşkına, özellikle taşra kentlerinde bizim devletimizin emniyetiyle, askeriyle, mülki amirleriyle ve mahalle muhtarlarıyla kimin inancının ne olduğunu bilmesi için bu acemi, sözde akademik, aslında istihbarati çalışmaların bulgularına ihtiyacı mı var?”

Dr. İsmail Engin
"Çatışma ortamlarına zemin hazırlayabilir"


Alevilik üzerine çalışmalarını Berlin’de sürdüren antropolog Dr. İsmail Engin, “Türkiye’nin İnanç Coğrafyası” projesinden uzun süre önce haberdar olmuş ve tezlerden birçoğunu edinmiş ve bu yüzden Prof. Kuzgun’un yakın çevresi tarafından “istenmeyen adam” ilan edilmiş. Dr. Engin projeyi şöyle değerlendiriyor: “Prof. Kuzgun’un yönettiği bu ‘akademik’ çalışmaların verileri, Genel Nüfus Sayımları ve dolayısıyla saptanan demografik hareketlerden, değişmelerden, dönüşümlerden ve gelişimlerden nasiplenmemiş görünmektedir. Özellikle kent ortamında nüfusun inanç eğilimlerinin belirlenmesinin zorluklarının nasıl aşıldığı metodolojik önemli bir problem olarak karşımızda durmaktadır. Türkiye koşullarında ‘inanç coğrafyası’nın belirlenebilmesi zordur. Bundan da öte bu çalışmalardaki metodolojik problemlerin aşılabilmesi sorunludur. Bundan da öte, bu tür çalışmaların bugünkü koşullarda yarar sağlamayacağı düşüncesindeyiz. Toplumun düzeyi ve gelişme ivmesi bu tür çalışmaları henüz sindirebilecek durumda da değildir. Bu tür çalışmalar şu an için olası ‘çatışma ortamları’na zemin hazırlayabilir.”

İnanç haritası çıkarılan bazı iller

Doktora: Malatya, Hatay, Sivas, Denizli, Erzincan, Gaziantep,Tokat
Yüksek lisans: Isparta, Batman, Şırnak, Bolu, Karaman, Gümüşhane, Hakkari, Antalya, Bursa, Osmaniye, Ordu, Şanlıurfa, Eskişehir, Diyarbakır, Mardin, Çorum, Aydın, Erzurum, Elazığ, Van, İçel, Niğde, Muğla, Amasya, Kayseri, Nevşehir, Trabzon, Kahramanmaraş, Kars, Bitlis, Çanakkale



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
29.12.2024 Ve yeni “Çözüm Süreci” başladı
25.12.2024 Transatlantik: Yeni Suriye’de Türkiye’nin rolü - Yemen İsrail’in hedefinde
24.12.2024 Altılı Masa’nın lâneti
22.12.2024 CHP ne zaman “Türkiye’nin birinci partisi” gibi davranacak?
18.12.2024 Transatlantik: Trump Erdoğan’ı neden övdü? PYD/YPG’nin geleceği Golani’nin zor sınavı
17.12.2024 Mehmet Altan ile Türkiye’nin gidişâtı (4): Suriye’nin geleceği - CHP’li belediyelere haciz
15.12.2024 11 soruda, YPG ya kendini fesheder mi ya da feshedilir mi?
15.12.2024 Murat Yetkin ile söyleşi: Meraklısı İçin Ortadoğu Kitabı
12.12.2024 Bahçeli’nin İmralı hamlesine seçmen nasıl bakıyor? Burak Bilgehan Özpek ile söyleşi
10.12.2024 Transatlantik: Suriye’yi nasıl bir gelecek bekliyor?
29.12.2024 Ve yeni “Çözüm Süreci” başladı
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı