Bereket üniversite diplomam yok!

05.08.2025 medyascope.tv

5 Ağustos 2025’te medyascope.tv'de yaptığım değerlendirmeyi yayına Gülden özdemir hazırladı

Merhaba, iyi günler, iyi sabahlar. Evet, başlıktaki gibi bereket üniversite mezunu değilim, diplomam yok. Kısaca söyleyeyim; Boğaziçi Üniversitesi’nde okuyordum, gazeteciliğe bir süre sonra başladım. Sonra okulu astım ama askere gitmemek için uzatıp durdum. Sonunda bedelli askerlik çıkınca bedelli yapıp ondan sonra Boğaziçi ile ilişkimi kestim ve gazeteciliğe devam ettim. Yani bir lise mezunu olarak karşınızdayım. ‘‘Boğaziçi Üniversitesi’nden atılmak zordur’’ derler ama ben atılabilmiş isimlerden birisiyim. Şimdi ne alaka? Çok alaka. Çünkü Türkiye'de bir sahte diploma meselesi konuşuluyor, daha çok konuşulacağa benziyor. Sadece sahte diploma değil, bunun aslında öteden beri yaşanan değişik versiyonları vardı. Yıllardan beri yaşanan değişik versiyonları vardı. Sahte diploma ya da tam denk olmayan yerlerden edinilmiş diplomalar gibi. Ama şimdi yaşadığımız olay hem sahte diploma hem sahte akademik titr, yani doçent, doktor, profesör. Siz hiçbir şey yapmasanız bile pekâlâ birileri sizi bir yerlere getirebiliyorlar, tabii ki uygun para karşılığında. İddia bu ve özellikle e-devlet üzerinden birtakım şeylerin düzenlendiği söyleniyor. e-devlet herhâlde devletin, yeni dönem devletin en önemli ayaklarından birisi ve buralarda sahtecilik, dolandırıcılık yapıldığı iddiası var. Çok ciddi iddialar. Buralardan ne çıkacak? Soruşturmalardan ne çıkacak? Açıkçası çok umutlu değilim. Şimdiden mesela İletişim Başkanlığı olayın soyut iddialar olduğunu söyledi. Ama herkes bu vesileyle tanık olduğu, duyduğu birçok örneği anlatmaya başladı. Muhalefet partileri, başta CHP olmak üzere, bu konunun üzerine gidiyorlar ve birçok kişinin, devlette etkili olan kişilerin sadece kendileri için değil yakınları için de birtakım diplomaları ya da akademik titrleri aldığı yolunda iddialar var ve bunlara şaşırmıyoruz. Çünkü gerçekten ülkede birçok şeyin sarsıldığını, çöktüğünü, çürüdüğünü görüyoruz.
Bu sadece bir diploma olayı değil. Çocuklarla ilgili doğum meselesinde yaşadığımız skandal var. Birçok alanda birbirinden farklı... En son LGS sınavları için ortaya atılan iddialar var. Bütün bu iddialara karşı yapılan kuru açıklamalar var. Hiçbir şeyi kanıtlamayan açıklamalar var, geçiştiren açıklamalar var. Ve kamuoyunun bütün bunlara, bu iddialara bir şekilde ‘‘herhâlde doğrudur’’ diye inanması var. Çünkü artık Türkiye'de bir süredir bir şeyler koptu. Devletin kurumsallığı konusunda çok ciddi sorunlar ve sorular var. Başkanlık Sistemi tam bunun aksi iddiasıyla Türkiye'nin gündemine getirilmişti ve o sistemin ardından bu tür iddiaların, yolsuzluk iddialarının, dolandırıcılık iddialarının, kayırmacılık iddialarının alıp başını gittiğini görüyoruz. Mesela mülakat meselesi, devlette personel alımında yapılan mülakat meselesi başlı başına bir kayırmacılık olayı olarak inşa edilmiş durumda. Yargıda çok ciddi yolsuzluk iddiaları var. Her yerde, her değişik konuda, siyasi konularda da… Mesela biliyorsunuz bir FETÖ borsası vardı. Bu Fethullahçılıkla ilişkisi olduğu düşünülen ya da düşünülmeyen, hiç önemli değil, birtakım zenginlere yönelik, iş insanlarına yönelik içinde gazetecilerin de olduğu, yargı mensuplarının da olduğu şebekelerin çok iyi para kaldırdıklarını duyduk, biliyoruz. Ya da biliyorsunuz telefonla yapılan, SMS üzerinden ya da WhatsApp üzerinden yapılan dolandırıcılıkların büyük bir kısmında kişilerin kendilerini devlette, özellikle güvenlik birimlerinde çalışan kişiler olarak tanıttıklarını görüyoruz. Yani ülkede bir taraftan devlete karşı vatandaşın duyduğu büyük bir saygıyla karışık korku var; ama diğer taraftan vatandaşın bu durumunu suistimal eden yapılar var. Ve bunlardan birileri yakalansa bile bir başkası devam ediyor. Ve şu hâliyle bakıldığı zaman Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin saygınlığı her geçen gün çok ciddi ve bariz bir şekilde azalıyor. Teknoloji işin içine girdikten sonra, teknoloji merkeze geldikten sonra birtakım işlerin daha kolay ve daha denetimli yapılabileceğini düşünürken tam tersine verilen açıklarla, özellikle hackerların ya da başka kişilerin, dolandırıcıların bu teknolojik imkânlara ulaşmaları, birtakım şifrelere, sırlara çok da zorlanmadan ulaşmaları üzerine yaşadığımız her gün yeni bir skandalla karşı karşıyayız. Bir ülkede insanların diploması tartışma konusu oluyorsa o ülkenin temelleri çok ciddi bir şekilde sarsılıyor demektir.
Daha yeni yaşadığımız bir Ekrem İmamoğlu olayı var. Ekrem İmamoğlu'nun elinden diplomasını göstere göstere almış bir devlet var. Yargı sistemi diyeceğim ama esas olarak devlet var. Hem üniversite diplomasını hem de yüksek lisans diplomasını iptal ettiler siyasi gerekçelerle. Ama bu arada orada çok açık bir olay vardı. Eğer bir kusur varsa bu kusur İmamoğlu ve onun gibi olan öğrencilerin değil, üniversite yönetiminin kusuruydu. Üniversite yönetimine hiçbir şey yapılmayıp burada insanlar mağdur edildiler. Hak ettikleri diplomaları ellerinden alındı. Şimdi duyuyoruz ki insanlar hak etmedikleri birtakım diplomaları para vererek alıyorlar. Hatta bazıları çok yüzsüz bir şekilde, ‘‘Ben paramı verdim, benim diplomamı vermediler’’ diye bunları şikâyet bile edebiliyorlar. İşin ciddiyeti çok ciddi bir şekilde kaçmış durumda ve devletin bu konuda vatandaşını ikna edecek, şüpheleri giderecek herhangi bir açıklama yaptığına tanık olmuyoruz. Yapılan açıklamaların, geçiştirilen açıklamaların toplumda pek bir karşılığı olduğunu görmüyoruz. Öyle ki iktidarı destekleyenler bile bunlara inanamıyorlar. Sonuçta devletin vatandaşla kurması gereken güven ilişkisi çok ciddi bir şekilde tahrip olmuş durumda ve her yerde para ve yakınlık, yani şebekeler etkili olabiliyor. Bu şebekeler kimi zaman iktidar partisinin değişik kademelerindeki insanları tanıyor olmak şeklinde olabiliyor, kimi zaman birtakım devlet yöneticilerine ulaşabilmek şeklinde oluyor. Ama liyakatin geçerli olmadığı, paranın ve ilişkilerin birçok şeyi belirlediği bir sistemde yaşıyoruz ve burada en çok zarar gören kurumlardan birisinin üniversiteler olduğunu da biliyoruz. Düşünün, Barış Akademisyenleri olayında gözünü kırpmadan bu devlet, yargı kurumları onlarca, yüzlerce kişiyi ülkede barış istedikleri için, bir bildiriye imza attıkları için işlerinden ettiler ve bu kişilerin hepsi oralara hak ederek gelmişlerdi. Aradan geçen zaman içerisinde o kişileri mahkûm eden, işlerinden eden devlet, Abdullah Öcalan'la barış görüşmeleri yapabiliyor.
Neyse, çok uzatmayayım. Benim diplomam yok. Onun için vallahi billahi kimseden bir şey almadım. Ben bir lise mezunuyum. Bundan da çok rahatsız olmuyorum. Ve bu yayını mezun olduğum lisenin önemli bir ismine, müdürümüz rahmetli Şükrü Sarı'ya ithaf etmek istiyorum. Gerçekten tam bir cumhuriyet aydınıydı. Ben lisede okurken, lisenin son yıllarında o müdürken benden çok memnun değildi, çünkü biz ortalığı karıştıran insanlardandık. Ama sonra ben cezaevinden çıktıktan sonra Galatasaray Lisesi’nden mezun olabilmemi Şükrü Hoca'ya borçluyum. Bunu bir ‘‘Gomaşinen’’de anlatmıştım, bir daha uzun uzun anlatmak istemiyorum. Fakat orada yapılan bir kötülüğü risk alarak telafi etmişti Şükrü Hoca. Zamanında öğrenciliğimde ona çok çektirmiş olmama rağmen hakkımı bana iade etmiş ve Galatasaray Lisesi’nden mezun olmamı mümkün kılmıştı. Tabii ki sınavlara girip o dersleri veren bendim ama onun zeminini yaratan Şükrü Hoca'ydı. 1995 yılında kendisini kaybettik. Kendisine tekrar rahmet diliyorum ve şükranlarımı iletiyorum. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
10.08.2025 Çanlar Fethullahçılar için çalıyor
10.08.2025 Berrin Sönmez’in kişisel başörtüsü protestosunun toplumsal anlamı
09.08.2025 Bugün Gazze için ne yaptın?
08.08.2025 Özgür Özel iktidarın surlarında gedikler açmaya çalışıyor
07.08.2025 Öcalan’ın istediği “Demokratik Suriye Birliği” ne derece gerçekçi?
06.08.2025 Kürtlerin onuru, Türklerin gururu
05.08.2025 Bereket üniversite diplomam yok!
05.08.2025 Merdan Yanardağ ''Ülkemizin uçurumdan yuvarlanmasına izin vermeyeceğiz'' bildirisini neden imzaladığını anlatıyor
04.08.2025 Orhan Bursalı değerlendirdi: CHP komisyonda ne yapmalı?
04.08.2025 CHP şaşırtmaya devam ediyor
10.08.2025 Çanlar Fethullahçılar için çalıyor
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı