Murat Aksoy yorumladı: CHP’de küçük iktidar sevdalıları

03.09.2025 medyascope.tv

3 Eylül 2025’te medyascope.tv'de yaptığımız söyleşiyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Ruşen Çakır: Murat, merhaba.
Murat Aksoy: Merhaba. İyi yayınlar.

Ruşen Çakır: Hemen doğrudan Gürsel Tekin'le başlayayım. Sen Gürsel Tekin'i yıllardır çok yakından tanıyan birisin. Şaşırdın mı?
Murat Aksoy: Yani şaşırdım evet, öyle diyeyim, şaşırdım.

Ruşen Çakır: Ama belli ki o biliyormuş, değil mi?
Murat Aksoy: Evet, o biliyor. Zaten şuradan çıkıyoruz işte. Dün arkadaşlar aradı yayın için ama ben uygun olmadım ama o arada ne oluyor diye bir baktığımızda, hatta dün arkadaşlarımız aradığında, sizin arkadaşınız Servet'le beraber oturuyorduk, karşılaştık Mülkiye'nin lokalinde. Ondan sonra bir anda telefona baktık, iki üç saatliğine kopmuştuk siyasetten. Yani böyle Türkiye'de olmayacak, tırnak içinde, şeyler olmuş. Fakat sonrasında çıkan haberlere bakıyoruz ki bir gün öncesinde aidat ödenmiş, ‘‘Şubat ayında istifa ediyorum, yeni parti kuruyorum’’ demiş, bunların hiçbiri gerçekleşmemiş vesaire. Tamam, evet, siyasetçilerin her söylediğine inanmak belki çok anlamlı değil ama benim aldığım izlenim, böyle yakın çevresiyle falan da birtakım temas da kurdum. Kendisine yazdım ama henüz bir cevap alamadım. O da ayrı bir sorun. Çünkü iki tane numarası var, belli dönemlerde birini kullanıyor, belli dönemlerde birini kullanıyor. Ben de birine yolladım ama diğerine de yollamak lazımdı belki. Ama açıkçası benim aldığım bilgi de herhâlde bekliyorlardı. Çünkü sadece o değil, onunla birlikte görevi kabul edenlerle ilgili de İsmail Saymaz'ın bugünkü yazısından aldığımız bilgilerde, hani ‘‘bilmiyoruz’’ ya da ‘‘televizyonda öğrendik’’ deseler de belli ki bir bilgileri var. Çünkü burada şöyle bir şey olmuş; 27'sinde bu 45. Asliye Mahkemesi dava açan avukata demiş ki, "Kimleri öneriyorsunuz?" Çünkü başvuru 14'ünde yapılmış ve belli ki bir karara bağlanmış bu 45. Asliye Hukukta, avukata dönüp isim istemişler. Düşünün, bir avukat tek başına CHP'ye kimlerin kayyum olarak atanması konusunda, tırnak içinde, vasi olarak atanmış gibi 7 tane asil, 1 tane de yedek isim veriyor. Yani hayat ironik bir şey ki bu avukat arkadaş da benim yüksek lisanstan sınıf arkadaşım. Bugün de kendisine yazdım, “Çok star oldun” diye. O da dedi ki, “Senin kadar olamam.” “Ben artık perde arkasındayım” dedim. Böyle küçük kişisel bir notu da düşmüş olayım.

Ruşen Çakır: Peki, şunu söyleyeceğim; yani bu CHP nasıl bir parti ki böyle bir şey olabiliyor Murat? Çünkü en son yapılan olağanüstü kurultayı biliyoruz. 19 Mart'tan beri yaşanan büyük hareketliliği biliyoruz, her şeyi biliyoruz. Haziran'da, diğer kurultay davasında birazcık işler karışır gibi oldu ama sonra etkisi çok çabuk söndü diye biliyoruz. Ama yine bir bakıyoruz ki iktidar, CHP'nin içerisinden birilerine ulaşabiliyor demek ki, öyle değil mi?
Murat Aksoy: Evet, öyle. Ama hocam şöyle, siyasetçiler zaten hep böyle değil mi? Yani Bahçeli, Özgür Özel için kürsüden bir sürü, yani hakaretamiz şeyler söyledi. Akşamına karşılaştılar, dediler ki, “Bunları siyaseten söylüyoruz.” Dolayısıyla da iktidardan birilerinin de ya da doğrudan bir ilişki insani olarak var ama demek ki siyasette bu ilişkiler hiçbir kere kopmuyor. Fakat burada daha temel bir soru, yani ben de dünden beri bunun üzerine çok düşünüyorum. Yani işte trende İstanbul'a dönerken oturup yazı yazdım. Gerçekten CHP'yi takip eden, artık bir sürü insanı da böyle bir biçimde tanıyan bir gazeteci olarak da bunlar artık insanı çok fazla şaşırtmıyor. Çünkü belli ki 38. kurultaydan itibaren iki farklı Cumhuriyet Halk Partisi'yle karşı karşıyayız, yani geriye dönüp baktığımız zaman. Bir tanesi gerçekten Ekrem Bey'in değişim dediği ama o değişimin içi yeterince doldurulmayan başka bir CHP var; onun öncesinde de daha kurumsal olarak, işleyiş olarak başka bir CHP var. Ama burada şu parantezi açalım, geçen senin programında ifade etmiştim; Sayın Kılıçdaroğlu'nun genel başkanlığıyla başlayan bir süreçte Cumhuriyet Halk Partisi de yapısal olarak da ideolojik olarak da toplumun farklı kesimleriyle konuşmaya başlayan, onlarla diyalog kuran bir parti oldu. Ve bunu Özgür Özel de bir anlamda o ismi sahiplenmese de tırnak içinde demokrat kelimesiyle işte farklı kesimlerin demokratlarını hedef alarak bu siyaseti bir anlamda sürdürüyor. Ama kurumsal olarak CHP'nin yapısı böyle bir küçük iktidar oyunlarıyla, hani derler ya, ‘‘Bizans'ta oyun bitmez’’ gibi, CHP'de de belli ki oyun bitmiyor açıkçası.

Ruşen Çakır: Peki, dün Özgür Özel'i izledik. Sen de izlemişsindir. Orada teslim olmayacaklarını söyledi ve şunu söylüyor: “Partiyi ve beni Ankara'ya hapsetmek istiyorlar ve hapsolmayacağım.” dedi ve bugün Zeytinburnu mitingi de bunun bir gösterisi olacak. Peki sen bu önümüzdeki süreçte CHP'den 19 Mart'tan bu yana yaptıklarından farklı bir şey bekliyor musun?
Murat Aksoy: CHP'de şimdi zaten belli bir takvim işliyor. Bugün sabah Özgür Özel, rahmetle analım, Ferdi Başkan'ın kızının üniversite kaydına gitti. Sonra il başkanlığına geldi, çıkışta bir konuşma yaptı. Silivri'ye gidiyor. Ekrem İmamoğlu ve bazı arkadaşlarla, belediye başkanlarıyla görüşecek ve akşam miting var. Ayın 4'ünden itibaren 9'una kadar İstanbul'da bu parti programı, Ankara'da parti programı ile ilgili bir çalıştay devam ediyor ve mitingler de bir biçimde devam edecek. Zaten geçen programda da konuştuğumuz gibi Cumhuriyet Halk Partisi’nde hem parti programı hem de cumhurbaşkanlığı adaylığı ile ilgili bir program çalışması sürüyor. Yani bunun dışında benim tırnak içinde bir eksik olarak tanımladığım, bugüne kadar belki yapılabilseydi çok daha iyi olurdu, o da bu program dedikleri şey meselesinde yani somut projeler ve sorunların nasıl çözüleceğine dair adımlar atılabilseydi bu süreçte bununla birlikte çok daha iyi olabilirdi. Ama bu eleştiriyi yaparken şunu da söyleyeyim; bazı yetkililer var ki eğitim konusunda önerileri var, ekonomi konusunda önerileri var, dış politika konusunda bazı önerileri falan var ama bunlar böyle tek tek isimler üzerinden kamuoyuna yansıdığı için bütünsel bir bakış ne yazık ki toplumda böyle bir algı oluşabilmiş değil. Birincisi böyle bir şey var. İkincisi de tabii ki toplumu ikna edecek güçlü figürler. Şimdi bugün baktığımız zaman, tırnak içinde bugün bir eleştiri anlamında belki Gürsel Tekin'e bakıyoruz ama Kemal Bey'in ilk iki dönemlik MYK üyelerine baktığımız zaman gerçekten siyasi temsil güçleri ve kamuoyundaki ağırlıkları daha fazlaydı. Bugün baktığımız zaman 4-5 tane MYK üyesi dışında çok fazla MYK üyesinin kim olduğunu, sorumluluk alanlarını falan çok fazla bilmiyoruz. Şimdi bu da aslında bize bir sorunun olduğunu gösteriyor. Ama benim bir de parantez açarak biraz önceki soruna eklemek istediğim bir şey var. Gerçekten Cumhuriyet Halk Partisi, bu partiyi böyle iyice Kemal Bey'den sonra tanımaya başladıktan sonra gerçekten artık şunu net söyleyebilirim ki, bir küçük iktidar partisi. Yani içindeki insanlarının hedeflerinin parti içi iktidarlar olduğu ve bütün mücadeleyi büyük iktidar olmak için değil, kendi içindeki küçük iktidarları için kullanan insanların siyaset yaptığı bir şey. Tabii ki buradan genel olarak şunu da söyleyelim ki, bu da bizim kendimize bir eleştiri: siyaset, siyaset yapanlar dışında herkesin kaybettiği ve sadece siyasetin içinde olanların kazandığı bir oyun. Bakın, bütün Türkiye ekonomik olarak yoksulluk yaşıyoruz. İşte dün Ankara'ya gittik, kızımın yurt işleri için bir sürü arayışta bulunduk. Bizimle birlikte bir sürü aile vardı vesaire. Biz aslında sıradan vatandaşlar olarak, yani gazeteci olsak da, muhasebeci olsak da, avukat olsak da gündelik hayatın bütün sorunlarını yaşıyoruz. Ama Türkiye'de partilerden bağımsız olarak o siyasi arenanın içinde olan herkesin bir biçimde aslında bizlerden daha iyi imkânlarda olduğunu söyleyelim. Buradaki imkândan kastım illa maddi olmak zorunda değil, manevi olarak da tırnak içinde itibar görmek, tanınmak bile bu insanlar için yeterli olabiliyor. O yüzden belki de bizim gibi insanların, yani mesela bu programı izleyen sıradan insanların da siyasete girmesi, siyasetin bir parçası olması — bunu illa siyasi partide yapmak şart değil, bir sivil toplum örgütünde olabilir, gönüllü bir yapı içinde olabilir — çok çok önem kazanıyor. Çünkü gerçekten siyaset siyasetçilerin kazandığı, siyaset dışında olanların kaybettiği bir oyun Türkiye'de. Ne yazık ki, herhâlde ben bunu çok defa tekrar ediyorum ama...

Ruşen Çakır: Çok dolmuşsun. Çok dolmuşsun Murat. Sana şimdi yine beklediğin soruyu sorayım son olarak. Şimdi normal şartlarda 15 Eylül'de karar herhâlde çıkmaz, çıksa da mutlak butlan gelmez, gibi beklentiler vardı, ama bu ara karar bu beklentileri altüst etti sanki. Ne zamandır tam sesi çıkmıyor, arada bir iki tekzip yaptı sosyal medyadan ama Kemal Kılıçdaroğlu da bir karar çıkarsa Gürsel Tekin gibi ‘‘Partiyi sokakta bırakmam’’ deyip kayyum olmayı kabul eder mi? Bir kere tabii ‘‘Kararı nasıl bekliyorsun?’’ diye soruyorum. Yine kayyum kararı çıkarsa Kılıçdaroğlu'nu görür müyüz?
Murat Aksoy: Şimdi şöyle bir şey, bugün Gürsel Tekin bir açıklama yaptı, değil mi? “Ben görevin başındayım, illa binada olmam gerekmiyor. Hatta bina da çok büyük, hepimiz sığarız” dedi, değil mi? Şimdi buna baktığımız zaman aslında bunda böyle peş peşe üç tane cümle çok fazlasıyla ironik duruyor. Yani fazlasıyla böyle insanı duyduğu zaman rahatsız eden, rencide eden bir şey. Muhtemelen evet, senin de dediğin gibi 15'inde de bir karar beklemiyorduk. Bu dava süreci bir demokrasi kılıcı gibi sallanacaktı. Fakat dünkü karardan sonra özellikle bugün iktidara yakın kalemlerin nasıl birbirleriyle konuşmuş gibi, ki muhtemelen de konuşmuşlardır, “15 Eylül’de kesinlikle mutlak butlan geliyor, Özgür Özel'in sonu geldi” vesaire gibi açıklamaları, tweetleri, paylaşımları var. Ben böyle bir kararın artık gündemde olduğunu düşünüyorum. O zaman da temel sorun şu. Bugün biraz önce İstanbul İl Başkanlığını izledik. Kim vardı İstanbul İl Başkanlığı'nda? Genel başkan vardı ve il başkanı vardı. Ve il başkanları kendisine destek için gelenlerle birlikte orada duruyor. Muhtemelen 15'inde de mutlak butlan kararı çıktığında bile Kemal Bey de herhâlde genel merkeze gelmeyecek. Muhtemelen bu Mustafa Kemal Mahallesi'ndeki ofisi, çünkü eski CHP şimdi bir cumhurbaşkanlığı adaylık ofisi olarak kullanılıyor, ya da yeni bir alternatif genel merkez bulacaklar. “Ben görevimin başında oradayım” diyecekler. Bu da aslında partinin kamuoyunda daha çok tartışılmasının bir yolunu açacak. Ama açıkçası Cumhuriyet Halk Partililerin bu aşamada 15'inde böyle bir karar çıksa bile Kemal Bey ya da Kemal Bey'le birlikte diğer o dönemin isimleri – ki o dönemin büyük bir kısmı şu anda MYK üyesi ya da parti meclis üyesi ya da belediye başkanı – çok fazla genel merkeze gelmeden “Biz dışarıda görevimizin başındayız” diyeceklerdir. Ama bence hâlâ böyle bir kararın çıkmasını engelleyebilecek tek unsur var. Bir, Cumhuriyet Halk Partililer. İkincisi de gerçekten bu toplumsal muhalefetin parçası olan, CHP'li olmak zorunda olmayan, gerçekten ülkesi için hâlâ demokrasi konusunda, gelecek için, çocukları için endişeli olan insanların bu akşam Zeytinburnu'ndaki tepkisiyle olacak. Belki yarından itibaren Özgür Özel 19 Mart sonrasında olduğu gibi Saraçhane'de miting programı da düzenleyebilir. Çünkü böyle bir şey de konuşulmuş ama henüz karar alınmış değil ama bu alınmayacağı anlamına da gelmiyor. Gerçekten aslında zor bir süreç. Ama burada bir kere daha ifade edeyim ki bu CHP'lilerin küçük iktidar hastalığı bitmediği sürece de CHP'nin büyük iktidar hasreti bitmeyecek.

Ruşen Çakır: Çok teşekkürler Murat yayınımıza katıldığın için. Eksik olma.
Murat Aksoy: Bu arada şunu sormak istiyorum; gerçekten çok mu dolu görünüyorum?

Ruşen Çakır: Çok mu?
Murat Aksoy: Çok mu dolu görünüyorum, dolmuş gibi mi görünüyorum?

Ruşen Çakır: Şakayla karışık, evet, biraz. Yani o vatandaşlara “Siyasete el atın kardeşim!” çağrın… Hakikaten bıkmışsın CHP'deki bu küçük iktidar oyunlarından yani.
Murat Aksoy: Yani, evet. Ya hocam bıkmamak elde mi ki? Yani ben dün Ankara'ya gittim kızımla beraber, biraz daha hayatın gerçeğini gördüm. Tabii ki İstanbul'da yaşarken çocuklarımızın okulda yaşadıkları problem, ekonomik koşullar falan bunları görüyoruz ama gurbette bir çocuğunuzu üniversiteye kaydettirirken karşılaştığınız sorunların yarattığı gerçeği ben ilk defa artık yaşayarak hissettim. Bir de hocam yani ülke gerçekten, tırnak içinde, elden gidiyor. Demokrasimizin alanı kalmamış, siyasetin alanı daralıyor. Bir şeyler yapmamız lazım. Biz buraya katılıp konuşuyoruz, tweet atıp derdimizi ifade ediyoruz, köşe yazısı yazıp bir şey ifade ediyoruz. Ben bir de CHP'nin üyesiyim. İnsanlar gerçekten, sadece kendim için de söylemiyorum bunu, hatta kendimden çok sıradan herkes için söylüyorum; çünkü bu ülkenin çoğunluğu ekonomik olarak gerçekten çok zor durumda. Hani insani olarak söylemiyorum. Onların yarattığı zorluklar bambaşka ama bu ancak bizim bu siyaset denen meseleye hani sadece televizyon seyrederek, sosyal medya paylaşımı yaparak ya da bu programlara, bu şeylere maddi destek vererek olmuyor. Daha fazla insanların bu alanda aktif olarak katılmasıyla olacak bir şey. Çünkü siyasetçiler sizin istediğiniz kadar, sizin istediğiniz yönde adım atıyorlar. Çünkü onlar da pragmatik insanlar.

Ruşen Çakır: Şimdi sen demin dedin ya, iktidar yandaşı gazeteciler hep birlikte şey yapıyorlar CHP'yle ilgili. Şimdi bir tanesinin sosyal medyadaki paylaşımı düştü önüme. Diyor ki, Kılıçdaroğlu'nun eski bir videosundan kesmiş, “Telefonun ucunda bir ses duyacaklar; ben Kemal, geliyorum.” Yani bunu yapan kişinin CHP diye bir derdi yok. Yani tanıdığım birisi, ismini vermeyeyim şimdi, CHP ile hiçbir alakası yok. AK Parti'yi destekliyor, kayıtsız şartsız Cumhur İttifakı'nı destekleyen birisi. Onun böyle “Ben Kemal, geliyorum” paylaşımı yapması, CHP'nin, nasıl diyeyim, dramı diyelim.
Murat Aksoy: Aynı zamanda bunun üzerinde düşünmesi gereken iki isim var. Bir tanesi Gürsel Tekin, bir tanesi de Sayın Kılıçdaroğlu. Gerçekten şu anda en büyük sorumluluk da biraz insani olarak, yani siyasetçi olarak değil, en fazla insani olarak düşünmesi gereken bence iki insan. Çünkü bizim hissettiğimiz dertleri ya hissetmiyorlar böyle düşünmüyorlarsa ya da onların, tırnak içinde, ajandaları, dertleri, öncelikleri bambaşka.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
14.09.2025 Öcalan’ın Demirtaş’a, Demirtaş’ın Öcalan’a, sürecin her ikisine ihtiyacı var
12.09.2025 Habertürk ve Show TV’ye ne oldu?
11.09.2025 Gürsel Tekin’in yaptığı en büyük hesap hatası
11.09.2025 Özgür Özel’den Kılıçdaroğlu’na çağrı: “CHP’nin kayyumlarla yönetilemeyeceğini açıklamalı”
10.09.2025 CHP bölünür mü? CHP bölünsün mü?
10.09.2025 Prof. Mehmet Gürses ile söyleşi: ABD’nin Türkiye sevdası ve Kürt mecburiyeti
09.09.2025 Cengiz Çandar ile söyleşi: Suriye için çözüm teslimiyet mi, entegrasyon mu?
09.09.2025 Erdoğan CHP’ye bir dava hediye etti
08.09.2025 Gürsel Tekin’i dinlerken…
08.09.2025 Erdoğan’ın hayalindeki CHP’de Gürsel Tekin’e düşen rol
14.09.2025 Öcalan’ın Demirtaş’a, Demirtaş’ın Öcalan’a, sürecin her ikisine ihtiyacı var
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı