Mağlup sayılır bu yolda galip

17.06.2013 Vatan

Cuma akşamı yazdığım ve Cumartesi günü çıkan yazımda ( Adım adım 9 hata ) “Başbakan’ın bir an önce direnişi sonlandırmak istediği açık. Hatta bu yazıyı yazdıktan sonra, muhtemelen daha önce de olduğu gibi sabaha karşı böyle bir operasyon yapılmış bile olabilir” diye yazmıştım. Başbakan’ın Cuma gecesi geç saatlere kadar bir grup aydın ve Taksim Dayanışması temsilcisiyle konuşmasıyla bir uzlaşma havası esince “açığa düşmüş” gibi oldum. Nitekim Cumartesi günü Gezi Parkı girişindeki barikatlar kaldırıldı, çadırların sayısının bire indirileceği söylenir oldu. Fakat Erdoğan’ın Ankara mitinginde “ya çıkacaksınız, ya çıkaracağız” diye meydan okumasıyla hava yine değişti ve malum gelişmeler yaşandı.
Erdoğan dün Kazlıçeşme Meydanı’na “muzaffer bir komutan” gibi girdi ama bu zaferin nasıl kazanılmış olduğunu, anaakım medyanın bütün gizleme, karartma ve saptırma çabalarına rağmen biliyoruz. Yine devlet ve belediye imkanlarıyla Kazlıçeşme doldurulurken, devlet zoruyla Taksim’e kimsenin sokulmadığını da biliyoruz. Dolayısıyla bu zafer tartışmalıdır.

Kazlıçeşme-Taksim

Ancak Gezi Direnişinin siyasi bilançosunu sadece dünkü Kazlıçeşme-Taksim kıyaslamasıyla çıkarmak yanlış olacaktır. Bütün bir sürece bakmamız şart. Direnişin ilk gününde twitter’da şöyle sormuştum: “Kazananı (toplum) ve kaybedeni (devlet) baştan belli olan bir mücadele bu. Bakalım devlet bu gerçeği ne zaman kabullenecek?” Sanıyorum devlet/hükümet bu gerçeği ilk günlerde gördü, ama kabullenmek istemedi.
Çünkü polis/gaz bombası/tazyikli su/gözaltılar ile zaten örgütsüz ve kendiliğinden olan direnişi kırabileceğini düşündü. Ama direnişin esas gücünün bu örgütsüzlükten geldiğini anlamadı, bir aşamadan sonra korku sınırını aşabileceğini öngöremedi.
Medyanın büyük ölçüde kontrol altında olmasına fazla güvendi. Ama sansür ve otosansürün tam tersi etki yaratacağını, sosyal medyanın inisiyatifi ele geçireceğini hesaplayamadı.
AKP lideri bir aşamadan sonra, aslında ilk günlerde aklına gelen çözüme yöneldi: Gezi direnişçilerinin karşısına kendi tabanını çıkarmak. Havaalanlarındaki karşılamaları saymazsak, Cumartesi Ankara’da, dünse İstanbul’da düzenlenen mitinglerin hiç de yerel seçimlerin startı olmadığı, asıl amacın Gezi’ye cevap vermek olduğu açık.

Mitingler ne getirdi?

Dün Taksim’e insanların girmesine izin verilmediği için sayısal kıyaslama yapma imkanımız yok. Ancak her durumda yıllardır İstanbul’da birinci parti çıkan AKP’nin daha büyük kalabalık toplaması son derece doğaldır. Zaten esas soru şudur: Bu mitingler AKP’ye ve hükümete ne kazandırmıştır?
Refah Partisi İstanbul İl Başkanı olduğu andan itibaren, yani en az 25 yıldır takip etmeye çalıştığım Erdoğan’ın siyasi kariyerinin en kritik hatalarını bu süreçte yaptığını düşünüyorum. Herşeyden önce, bundan önceki çok daha kritik nice olayda gösterdiği serinkanlılığı, itidali bu sefer göstermedi. Hal böyle olunca Gezi direnişini Türkiye’nin başına örülen en büyük çoraplardan biri olarak tarif etmeye kalkıyor.
Bu komplodan da, kimi zaman isim vererek, kimi zaman da imayla içerdeki ve dışardaki bazı güç odaklarını sorumlu tutuyor. Fakat ortada çok ciddi bir sorun var: Bu sözünü ettiği odakların çoğu, 10 yılı aşkın sürede AKP hükümetinin bir tür sigortası olmuşlardı. Örneğin AB, Avrupa Parlamentosu gibi kuruluşların, uluslararası medyanın sunduğu meşruiyet ve destek olmasa daha önceki nice badireyi AKP o kadar kolay atlatabilir miydi? 

İhtiyaç kalmadı

AKP lideri, belki artık bu güçlere eskisi kadar ihtiyacı olmadığını düşünüyordur. Yine aynı şekilde, askeri vesayetle mücadele, kapatma davası, referandum gibi en kritik anlarda yanında yer almış ama AKP’li olmayan toplum kesimlerine, bazı kişi ve kurumlara da ihtiyaç duymuyor olabilir.
Çünkü son dönemde benimsediği söylemin kendisinin oylarını artırdığını düşünüyor olabilir. Mümkündür. Şahsen Gezi Direnişi’nin AKP’nin oylarını artırma ihtimalinin daha yüksek olduğunu düşünüyorum. Ama bu tek başına ne kadar yeterli olabilir?
Çünkü demokratik bir toplumda siyasi iktidarlar, kendisinden olmayan kesimleri kendisine “ne kadar az düşman” kılarsa o kadar başarılı ve kalıcı olurlar. Nitekim 2002 sonundan bugüne kadarki zaman dilimine baktığımızda AKP'nin (ve Erdoğan’ın) başarısının ana nedeninin, siyasi, ekonomik ve toplumsal istikrarı sağlaması olduğunu; bunda da, şu son günlerde karşısına aldığı kesimlerin payının yüksek olduğunu görürüz.

Eğer Erdoğan bu çatışmacı, ayrıştırıcı dilini sürdürürse, oylarını yüzde 60’a çıkarsa bile, yalnızlaşmasını durdurma şansını yakalayamayacaktır. Dünkü Kazlıçeşme mitinginde de değişebileceğine dair herhangi bir işaret görebilmiş değiliz...



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
05.11.2024 Hatem Ete ile söyleşi: Bahçeli ile Erdoğan ayrışıyor mu?
03.11.2024 Fethullah Gülen öldüğüyle kaldı
01.11.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (239): Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandı - CHP ne yapacak?
30.10.2024 Transatlantik: ABD seçimlerine son 5 - Türkiye’de çözüm süreci tartışmaları İsrail’in İran’a cevabı
27.10.2024 Ertuğrul Özkök niçin Fethullah Gülen’i çok sevmişti?
24.10.2024 Altan Tan ile söyleşi: Kim çözüm istiyor, kim istemiyor?
24.10.2024 Transatlantik: TUSAŞ saldırısı, Öcalan’ın mesajı ve “çözüm süreci” - ABD seçimlerine son 12 - Fethullah Gülen’in ölümü
23.10.2024 Gazeteci Ahmet Dönmez ile Fethullahçılığın geleceği üzerine söyleşi: "Bu yapıyı dünya-daki hemen her sıklet merkezi yönetmek isteyecektir”
22.10.2024 “Mahrem yapı”yı yakından takip eden eski bir Fethullahçı’nın öngörüsü: "Başa Abdullah Aymaz geçer, ama esas lider Mustafa Yeşil olur”
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı