Kürt hareketinde çoğulluk ve çoğulculuk

04.07.2012 Vatan

BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın, Leyla Zana’nın Hürriyet Gazetesi’ne verdiği söyleşinin ardından sarf ettiği “Leyla’yı Leyla yapan Mecnun’un aşkıdır” sözleri şaşırtıcıydı, ona hiç yakışmıyordu, nitekim kendi siyasi kariyerinin eksi hanesine kalın harflerle işlendi.

PKK yöneticilerinden Mustafa Karasu’nun Özgür Politika Gazetesi’nde kaleme aldığı yazıda Leyla Zana’nın inisiyatifini Iraklı Kürt liderlerle ilişkilendirmesi ve “Zana’nın söyledikleri çözüm ve barış için bir değer ifade etmiyor. Sadece Kürdistan’da etkisizleşen AKP’ye bir nefes verme anlamına geliyor” demiş olmasıysa hiç şaşırtıcı değildi. Türk basınında “Zana’ya PKK’dan tepki” kapsamında yer bulmasa bu sözler belki de pek dikkat çekmeyecekti.

Şaşırtıcı olmayan bir başka açıklama da PKK’nın üst düzey isimlerinden Duran Kalkan’dan geldi. Zana’nın AKP hükümetiyle birlikte çözüm aradığı sırada Kalkan, Fırat Haber Ajansı’na verdiği söyleşide “AKP gitmeden Kürt sorunu çözülemez” dedi. Kalkan’ın söz konusu mülakatta sadece Zana’yla değil, “askeri çözüm sürecindeyiz” diyerek, Öcalan’dan sonra örgütün en önemli ismi olan ve “müzakere yanlısı” bilinen Murat Karayılan ile de ters düştüğü görülüyor.

İki temel kavram

Aslında yeni bir durum değil yaşadığımız. Değişik dönemlerde Kürt siyasi hareketinin yasal, yarı-yasal ya da yasadışı kollarından farklı kişilerin kritik konularda çok farklı pozisyonlar aldıklarını görmüştük. Bu görüntüden hareketle kimi yorumcular söz konusu hareket içinde çokbaşlılık olduğu sonucuna vardılar. Bazıları daha ileri giderek, doğru mu yanlış mı olduğunu asla bilemeyeceğimiz bol sayıda “istihbarat bilgisi”nden de yararlanarak, PKK içinde bir “derin PKK” olduğunu ileri sürdü.

Bu tür değerlendirmelerin ve bunlardan hareketle ortaya atılan “Hangi PKK?” gibi soruların işlevsiz ve dolayısıyla yanlış olduğunu düşünüyorum.

Çünkü eğer Kürt siyasi hareketini ve içindeki farklı dinamikleri sahiden anlamak istiyorsak öncelikle “tavan”a değil “taban”a bakmamız gerekiyor. Kürt hareketinin tabanı, birilerinin göstermek istediğinin tersine son derece “çoğul”: Burada her sınıftan, yaştan, eğitim durumundan, cinsiyet ve cinsel yönelimden ve en önemlisi siyasi tercihten insan yer alıyor.

“Siyasi tercih” deyince bundan yaklaşık 7-8 yıl önce bir belediye başkanının bir sohbette söylediği sözler aklıma geliyor: “Ben aslında liberal biriyim. Kendimi merkezde görüyorum. Ama bizim hareketin tepesinde sol, hatta sosyalist soldan gelenler ağır basıyor. Şu Kürt sorunu bir çözülse de hepimiz kendi siyasi partilerimizde yer alsak, çok iyi olacak.”

Gerçekten de, özellikle son dönemde İslamiyet konusundaki bariz yumuşamayla birlikte dindarları da daha fazla kucaklamaya başlayan Kürt siyasi hareketini, Kürtlerdeki bütün renkleri biraraya toplayan bir “geçiş dönemi koalisyonu” olarak adlandırmak yanlış olmaz.

Tavandaki tutuculuk

Sorun esas olarak, tabandaki bu “çoğulluk”un tavana aynı oranda yansımaması; hareketin önde gelen kurumlarının yönetimlerinin “çoğulcu” bir görüntü vermemesinden kaynaklanıyor. Diğer bir deyişle bu hareketin köşebaşlarını tutmuş olanlar, bir yandan tabandaki olağanüstü gelişim ve dönüşümden (diğer bir deyişle çoğullaşmadan) yararlanırken, diğer yandan mevcut iktidarlarını koruyabilmek adına bu çoğulluğun gereği olan çoğulculuğu engellemek için ellerinden geleni yapıyorlar. “Ellerinden gelen” derken ilk olarak her vesileyle “savaş ve çatışma dili”ne ve şiddet eylemlerine başvurmalarını kastediyorum. Ancak tabandan gelen güçlü “barış” talebi yüzünden tavandaki savaşseverlerin giderek daha fazla yalnızlaştıklarını söyleyebiliriz.

Sonuç olarak Leyla Zana’nın girişimini, Kürt hareketi içindeki bu temel kırılma, yani tabandaki çoğulluğun tavana yansımaması bağlamında değerlendirirsek daha isabetli olacaktır.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
05.11.2024 Hatem Ete ile söyleşi: Bahçeli ile Erdoğan ayrışıyor mu?
03.11.2024 Fethullah Gülen öldüğüyle kaldı
01.11.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (239): Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandı - CHP ne yapacak?
30.10.2024 Transatlantik: ABD seçimlerine son 5 - Türkiye’de çözüm süreci tartışmaları İsrail’in İran’a cevabı
27.10.2024 Ertuğrul Özkök niçin Fethullah Gülen’i çok sevmişti?
24.10.2024 Altan Tan ile söyleşi: Kim çözüm istiyor, kim istemiyor?
24.10.2024 Transatlantik: TUSAŞ saldırısı, Öcalan’ın mesajı ve “çözüm süreci” - ABD seçimlerine son 12 - Fethullah Gülen’in ölümü
23.10.2024 Gazeteci Ahmet Dönmez ile Fethullahçılığın geleceği üzerine söyleşi: "Bu yapıyı dünya-daki hemen her sıklet merkezi yönetmek isteyecektir”
22.10.2024 “Mahrem yapı”yı yakından takip eden eski bir Fethullahçı’nın öngörüsü: "Başa Abdullah Aymaz geçer, ama esas lider Mustafa Yeşil olur”
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı