Kılıçdaroğlu üzerinden AKP'ye mesaj verdiler

09.12.2013 Birgün

Politika üreten muhalefetin ABD nezdinde şansının açık olduğunu söyleyen Gazeteci Yazar Ruşen Çakır, “Amerikan yönetiminin bir kısmı Tayyip Erdoğan’la aradaki mesafeyi giderek açıyor. Bu ziyaretle Tayyip Erdoğan’a ‘Bakın biz size mahkum değiliz’ mesajı verildi” diyor.

NEDEN?*
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu dört gün boyunca Washington’da önemli temaslarda bulundu. Gazeteci, yazar Ruşen Çakır 35 yıl sonra bir ilk niteliği taşıyan geziyi izledi.

ÖMÜR ŞAHİN KEYİF / omursahin@birgun.net
Kemal Kılıçdaroğlu geçen hafta dış politikanın kalbinin attığı Washington'da dört gün boyunca yoğun temaslarda bulundu.
Washington’da iki buçuk sene görev yapan ve özellikle cemaat ile ilişkiler konusunda görüşlerine sık sık başvurulan gazeteci yazar Ruşen Çakır geziyi izledi.
AKP karşıtı görüşlerin sertleştiği ve Mart seçimlerinin AKP iktidarının zedelenmesi için ‘fırsat’ görüldüğü bir tarihte gerçekleşen ‘gezi’yi Çakır’la konuştuk. Çakır ABD nezdinde politika üreten bir CHP’nin AKP karşısında şansının yüksek olduğunu söylüyor.

>>Ziyareti sizin tanımınızla ‘tarihi’ yapan neydi?
BDP’yi saymazsak muhalefet partileri Washington’a gitmez, genellikle iktidarlar bir de yeni siyasete atılmak isteyenler gider. 35 yıl sonra ilk defa bir CHP lideri Amerika’ya gidiyormuş. Son giden de CHP Genel Başkanı olarak ama başbakanken Bülent Ecevit’miş. Buna karşılık AKP, her yıl üç kere gidiyor. Arada çok büyük mesafe var. Bu mesafenin bir geziyle kapanmasının imkânı yok. Ama en azından ‘Biz varız’ dediler. 

>>Geziyi ‘başarılı’ buldunuz mu?
Bütün programı harfiyen uyguladı. Beyaz Saray’dan danışman düzeyinde bir görüşme yaptı. Ama o çok anlaşılır bir şey; çünkü mesela Başkan Yardımcısı Biden’ın konuk etmesi büyük olay olurdu. Amerika’yı da Kılıçdaroğlu’nu da zora sokabilirdi. Kimseyle görüşememesi de kötü olurdu. Aslında iyi bir formül bulmuşlar.

>>Verdiği mesajları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Çok olağanüstü olduğunu sanmıyorum. Türkiye’de de veremiyor bir çok konudaki mesajları. Varlığını gösterdi.

>>’Mesajları verememe’ sebebi ne?
CHP iki arada bir derede kalmış durumda. Bir tarafta parti içindeki ulusalcı kanat , diğer tarafta yenilenme yanlısı, çağdaş sosyal demokrasiye daha yakın kesimler. Aslında önü çok açık. Hükümet barış sürecini yönetemiyor, Ortadoğu’da hatalar yaptı. Şu anda hem iç hem dış sorunlar nedeniyle, Türkiye’de herhangi bir muhalefetin önü çok açık. Çözüm sürecinde CHP daha aktif, sorgulayıcı ve angaje bir rol oynasa hükümet zor durumda kalır. Hükümeti ‘Niye bu süreci yönetemiyorsun?’ diye eleştirmek yerine ‘Niye bu süreç?’ diye eleştirdiğiniz zaman hiçbir şey kazanamıyorsunuz.

WASHINGTON DİRENDİ
>>Ziyaret AKP hükümetine nasıl bir mesaj iletti?

Amerikan yönetimi AKP’den özellikle Tayyip Erdoğan’dan memnun değil. Amerika’da Türkiye’yle ilgili siyaset üreten kişilerin bir kısmı Tayyip Erdoğan’la aradaki mesafeyi giderek açıyorlar. Ama yerine savunabilecekleri destekleyebilecekleri kimse de yok. Kılıçdaroğlu ziyaretini Tayyip Erdoğan’a mesaj iletme aracı olarak kullandılar. Çok gürültülü bir şeyler olmadı ama eli boş da dönmedi. Bu da Amerika’nın AKP’ye ‘Bakın biz size mahkum değiliz’ mesajı vermesine yardımcı oldu.

>>ABD ziyaretleri seçim sonuçları üzerinde etkili mi?
Türkiye’de şöyle bir paradoks var; kamuoyunda anti-Amerikanizm çok güçlü, ama Amerika’nın gücünü de çok kâle alıyorlar. Siyaseti belirlediğini düşündükleri Amerika’yla kavgalı siyasetçiden korkuyorlar. Öte yandan çok açık stratejik ve ekonomik olarak Amerika’yla bağımlılık içindesiniz. Atacağı adımlarla bir çok yerde sizi zor durumda bırakabilir. Ülkeye sıcak para gelişini engelleyecek laflar etseler Türkiye’de çok şey değişebilir. Amerika her istediğini seçtiremese bile istemediğinin iktidarda rahat etmemesini sağlayabilir.Bunu istediği çizgiye çekmede de şantaj olarak kullanıyor.

>>ABD’de AKP karşıtlığı bugün mü doğdu? Daha önce de muhalefet eden bir kesim yok muydu?
Amerika AKP’yi istemeye istemeye benimsedi. Bir şans verdi. Sonra sürekli olarak AKP’yi zorladı. 2004 sonu 2007 arasında oradaydım. En kritik yıllardı. Suriye, Hamas ve İran politikaları gibi nedenlerle sürekli silkelediler, özellikle Cumhuriyetçiler. Türkiye’de Ergenekon’un yaklaşmakta olduğu bir dönem, o çevreler Amerika üzerinde çok baskı uyguladılar, AKP’nin ipini çekmesi için. Darbeye destek vermesi için çok uğraştılar. Çok güçlü lobi yaptılar, işadamları büyük paralar akıttı. Washington direndi. Askere yönelseydi, darbenin yapılma ihtimaline karşı kayıtsız kalacağının işaretini bile verseydi, belki Türkiye’nin kaderi değişebilirdi. Ama tercihini AKP’den yana yaptı. Direkten dönüldü.

>>Bunu ABD’yle Ordu’nun arasının açılmasına mı borçluyuz?
1 Mart tezkeresine ordunun sahip çıkmamasının etkisi var; ama Amerika’nın, yönetimde kim olursa olsun Türkiye gibi ülkelerde, tercihleri her zaman için sandık. Darbeler dönemi Amerika için büyük ölçüde kapandı. Yoksa askeri tamamen dışlayamazlar, çok ciddi çıkar ilişkileri var. Silah alımları konusunda mesela...

‘GEZİ’ ÇOK ŞEYİ DEĞİŞTİRDİ
>>Erdoğan’ın son ABD ziyaretinde ‘memnuniyetsizliğin’ sinyalleri alınıyor muydu?

Aksine çok başarılı bir ziyaretti. Obama onu üst düzey konuk etti. Ama o ziyaretten bu yana çok şey değişti. Bir de Amerikan yönetiminde Obama haricinde bir çok kişi Tayyip Erdoğan’a mesafe koyuyor. O gezi, Gezi’den sonra olsaydı çok farklı olurdu. Cumhurbaşkanı’yla New York’a gittiğimizde çok net gördük. Herkesin ağzında o var ve ne AKP ne Tayyip Erdoğan hiçbir şekilde bunu izah edemiyor. Hele o yürüttükleri komplo teorilerinden de haberleri var, iyice tepki topluyor bunlar.

>>En başından tahmin edemediler mi işlerin bu noktaya varacağını?
Amerika bir çok şeyi tahmin edemiyor ki. Ne Mısır’ı ne Arap Baharı’nı ne El Kaide’yi gördü. Amerika her şeye hakim olan bir güç değil, genellikle sonradan toparlamaya çalışıyorlar. Diğer husus da şu; ne görürse görsün alternatif bulamadığı için AKP’yle iş yapmak dışında bir seçenek yoktu. O anlamda Kılıçdaroğlu’nun ziyaretinin bir hayli değeri var.

>> ‘CHP’ye ilgi söz konusu, ama kaynak AKP’ diyorsunuz. Siyasetin sürdürülebilirliğini tehlikeye sokmuyor mu bu?
Tabii ki öyle. Ama şu var; eğer Kılıçdaroğlu ve kurmayları bu ziyaretten sonuç çıkartıp kendilerine belli alanlarda çekidüzen verirlerse iş değişebilir. Bu ziyaretin onlara aslıda önlerinin açık olduğunu göstermiş olması lazım. Batı’dan destek bulabilirler. Ama CHP, somut politikalarla karşısına çıkmadığı için, olmuyor. Mesela CHP’nin Başbakan’a yönelik eleştirilerindeki ‘BOP Eşbaşkanı’ gibi ifadelerin hepsini biliyorlar. Türkiye’de edilen lafların hepsinden haberdarlar.

DIŞ GÜÇ BAŞBAKANIN KENDİSİ
>>Dış güçlerin kumpası bakışı siyaseten ne kaybettiriyor?

Kendileri kaybediyor. Gerçeklerle yüzleşmek yerine... Gezi olaylarını anlamaya çalışmak yerine ‘dış güçler, faiz lobisi’ falan dediler. Ne oldu yani? Gezi direnişçileri itibar mı kaybetti? Hayır, itibarı bunlar kaybetti. Avrupa’ya Amerika’ya gidip hiçbir devlet yetkilisi ‘faiz lobisi’ diyemiyor. Desin de görsün. Madara olurlar. En son Brookings’te Davutoğlu kalktı ‘Onur duyuyoruz’ falan dedi. Kalkıp dese ya ‘Bunları siz üzerimize saldınız’. Diyemez. Bu söylediklerinin hiçbir karşılığı yok çünkü. Bunların hiçbiri dış güçlerin tezgahı değil. Senin hükümet olarak yapman gereken şey bu insanları alıp karşına, meseleyi çözmeye çalışmaktır. Bunu başta Bülent Arıç’la Abdullah Gül yapıyordu. Başbakan Fas’tan müdahale ederek engelledi. Kendi etti kendi buluyor. Dış güç dediği kendisi. Dışarıdan müdahale ediyor.

>>Cemaat CHP’nin safına geçer mi peki?
Yok. Öyle bir şey olmaz. Bu hem CHP hem de Cemaat için tehlikeli. Ancak şu var; ABD’nin Cemaat üzerinden hükümete mesaj vermesi gibi, Cemaat de CHP üzerinden hükümete mesaj verebiliyor. Amerika’daki Cemaat’e yakın kuruluşların Kılıçdaroğlu’na gösterdiği ilgi Fethullah Hoca’nın bilgisi dışında olamaz. Bu randevuların alınması, görüşmelerin sağlanmasında Gülen’in İntikam değil hatırlatma http://www.rusencakir.com/Intikam-degil-hatirlatma/1443 kesin haber vardır. Amerika’da Türk lobileri arasında en güçlü olan Gülen Cemaati şu an, dolayısıyla Kılıçdaroğlu’nun onlarla görüşmemesi ayrımcılık olurdu, hele talep Cemaat’ten gelmişken.

>>Ne konuşuldu Cemaat’le?
Kesinlikle siyaset konuşulmamış bir çok kaynaktan duyduk, dershane olayı falan da konuşulmamış... Kılıçdaroğlu’na yaptıkları faaliyetleri anlatmışlar. Ama sembolik anlamda çok önemli. Şu anda Cemaat ve hükümet arasında çok ciddi bir iktidar savaşı yaşanıyor. Kendi aralarında yaptıkları bu savaşa üçüncü şahısların dahil olması onları bir şekilde etkiler. Tarafların iklisi de birilerini kendi yanlarına çekmeye çalışıyor.Genellikle ‘proxy war’; yani kendi savaşlarını başkalarına yaptırma yolunu seçiyorlar.

>>Taraf’ın MGK Fişleme belgesi de böyle bir örnek mi?
MGK Fişleme Belgesi’ni Zaman Gazetesi yayınlamıyor. Ulaşamadığı için mi yayınlamıyor? Hayır, istese en kolay onlar ulaşır. Ama önce Taraf’a yayınlatıyor, o yayınladıktan sonra, kendisi bahsetmeye başlıyor. Böyle üçüncü kuruluşlara hükümetin de ihtiyacı var. Örneğin böyle bir belge çıktığında hükümet ister ki Yalçın Akdoğan yerine daha tarafsız görülen biri bu iddialara cevap versin. 

HESAP SORUYOR HESAP VERMİYOR
>>’AKP hükümet olmaktan devlet olmaya terfi oldu’ demiştiniz. MGK Fişlemesi de bunun göstergesi mi?

Eskiden bir devlet vardı, bir de derin devlet vardı tahakkümü olan. Artık öyle bir şey kalmadı. Şimdi devlet insanları fişliyor, bu devlet de AKP. Perspektifi değişmiyor, hâlâ vatandaşından korkan ve onu fişleyen nitelikte. 2004’teki MGK belgesine belki ‘Asker zorladı’ diye açıklarsınız ama sonrakilere de mi bunu diyeceksiniz? Necdet Özel mi zorladı peki? Hayır, tabi ki, kendileri yapıyor. Hâlâ vatandaşını fişleyen, kendi halkına zulmü meşru gören, baskı uygulayan, toplumsal olayları bastırmadan tut, Roboski’ye kadar hesap sorma konusunda cömert, hesap verme konusunda cimri bir hükümetle karşı karşıyayız.

>>1995’te ‘Fethullah Gülen’in yetiştirdiği nesillerin denetiminde olduğu bir Türkiye’nin nasıl bir yer olacağını çok merak ediyorum’ yazmıştınız. Cevap netleşti mi?
Cevap halen fulu. Ama benim yaşamak isteyeceğim bir toplum olmadığı kesin. Öyle bir toplumu gerçekleştiremeyecekleri de kesin. Tabi ki onlar da bir güç olarak, güçleri oranında sahip çıktıkları renkleri topluma vermeye çalışırlar. Bu da aslında en doğal ve demokratik haklarıdır ama bunu şeffaf bir şekilde yapmaları lazım. Yakın tarihte gördüğümüz üzere gizli kapaklı şekilde, beğenmedikleri insanları içeri attırarak, itibarsızlaştırarak yaparlarsa bu demokratik olmuyor.

>>Cemaatin medyatikleşmesinin Cemaatin aleyhine mi işledi?
Orta ve uzun vadede bunun acısını çok çekecekler. Şimdiden pişman oldukları şeyler de var; örneğin referandumda Hoca Efendi ‘Ölüleri de kaldırsınlar’ gibi laflar etmişti, o kadar angaje oldular ama şimdi pişmanlar. Osman Şimşek’in ‘Biz siyasetler üstüyüz’ açıklamasının ardından Twitter’da sordum; ‘peki referandumdaki çağrınız ne olacak?’ o zaman da ‘Referandum siyaset değildir’ dediler. Ben de dedim ki “CHP ve MHP’nin hayır dediği, BDP’nin boykot ettiği ve sadece AKP’nin ‘evet’ dediği bir referandumda ‘evet’ çağrısı yaptığınızda siyasete angaje oluyorsunuz” Onun üzerinden AKP ile çok net yanyana durdular, ondan sonraki seçimde de yanyana durdular aslında ama o açıklıkta değildi. Cemaate yakın yayın organları CHP ve MHP aleyhinde haberlere yer verirken, AKP’ye karşı hiç böyle bir haber yer almadı. Ama bu kez bunu yapmayacaklar. Cemaat çok büyük yanlış yaptılar, faturası onlara çıkacak.

>>AKP ve Cemaat arasındaki ayrışma nereye doğru gidiyor?
Kopuş.

>>Kim kaybedecek?
Bilmiyorum. İkisi de kaybedecek. Çok büyük yara alıyorlar. Beş yıllık ittifaklarının sırlarını açmaya başladılar. Bizim o tarihlerde söylediğimiz için başımıca iş aldığımız her şeyi kendileri söylüyor şimdi.
>>Kazan kazan ilişkisine ne oldu?
Şimdi ‘Kaybet kaybet’ oldu. ‘Nobody wins’ artık; hiçkimse kazanmıyor Birbirlerini tüketiyorlar. Ama üçüncü bir güç çıkıp bundan istifade edemiyor. Ancak bunu Kürt hareketi belli ölçülerde yapabilir. Öcalan’ın bu kavgaya nasıl bir perspektif sunacağını ben merak ediyorum açıkçası.
***

GÜL VE ERDOĞAN ARASINDA KAVGA DEĞİL REKABET VAR
>>Gezi sürecinde Erdoğan’ın rayından çıkmasına karşın Gül ve Arınç ‘aklıselim’ görüntüye büründü. Son bir yıldır Gül, şehir şehir gezmeye başladı. Bu ne anlama geliyor?

Bugün Gül seçeneği hem Türkiye’de hem de uluslararası arenada çok rağbet görüyor. Çok kişi Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olup, Gül’ün başbakan olmasını, borsa deyimiyle satın alıyor. Diğer muhalefet hareketlerini yeteri kadar güçlü görmedikleri için çözümü yine AKP içinden arıyorlar ve en kolay formül bu görünüyor. Ama işlerin bu kadar kolay olacağını sanmıyorum. Gül ile Erdoğan arasında bir rekabet olduğu kesin ama bunu bir kavga olarak tanımlamak yanlış. İleriki bir aşamada, yaşanabilecek bir kriz anında, sorunun çözümü, kavgaya dönüşme ihtimalinden çok daha yüksek.
***

GEZİ VİDEOSU GÖNDERDİ
>>Programın önemli bir ayağı Amerika’daki Türkler’di. Onlardan nasıl bir tepki aldı?

O konuda çok yoğun temasları oldu. Amerika’daki Türk kuruluşlarının hemen hemen hepsiyle görüştü; ki onlar özellikle lobi anlamında çok etkililer.
Bir de Amerikalılarla görüştü. Bunun bir ayağı Brookings’teki açık konuşma vardı. O çok başarılı olmadı bence. Daha çok Türkler soru sordu. Ama Amerika’da siyasetin yapılmasında etkili olan ‘think tank'lerle kapalı görüşme yaptı. Biri Obama yönetimine birinci derece yakın bir kuruluş olan Amerikan İlerleme Merkezi’yle, ne konuştuklarını bilmiyorum. Bir diğeri de Türkiye’deki Eski Büyükelçiler Cumhuriyetçi Eric Edelman’la Morton Abromowitz’in birlikte olduğu Partiler Üstü Politika Merkezi’yle. O görüşmede de ne olduğunu bilmiyoruz. Son gün Washington’da uluslararası ilişkiler konusundaki en önemli yer olan Johns Hopkins Üniversitesi’nde bir konuşma yaptı. Oradaki konuşma iyiydi. Brookings’e göre daha dinamikti. Gezi’den de bahsetti. Gezi’yle ilgili bir video gösterdi.




Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
15.12.2024 11 soruda, YPG ya kendini fesheder mi ya da feshedilir mi?
15.12.2024 Murat Yetkin ile söyleşi: Meraklısı İçin Ortadoğu Kitabı
08.12.2024 Hamas, Hizbullah ve Esad: İran’ın “Direniş Ekseni” tarihe karışırken
06.12.2024 Behlül Özkan ile söyleşi: 1982’deki Müslüman Kardeşler’in Hama ayaklanmasından bugüne
04.12.2024 Murat Özçelik ile söyleşi: Türkiye Suriye’de ne yapabilir? Ne yapmalı?
04.12.2024 Transatlantik: Suriye’de neler oluyor? Neler olabilir?
02.12.2024 Eski PKK yöneticisi Nizamettin Taş: "PKK’nin Öcalan’a bağlılığı özde değil, ağırlıklı olarak sözdedir”
01.12.2024 RTÜK İslam dinini kurtarabilir mi?
27.11.2024 Transatlantik: Lübnan’da ateşkes - Ukrayna savaşında son durum - Trump gün sayıyor
24.11.2024 Kürt realitesi, Kürt sorunu realitesi, Kürt siyasi hareketi realitesi
15.12.2024 11 soruda, YPG ya kendini fesheder mi ya da feshedilir mi?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı