Her mağdur kendi bacağından asılıyor

02.12.2010 Vatan

1994 yılında Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olmasının ana nedenlerinden biri, merkezin sağı ve solunda yer alan tüm partilerin bir şekilde yolsuzluğa bulaşmış olmaları ve Refah Partisi’nin de yolsuzlukla mücadele olgusunu, isabetli bir şekilde stratejisinin temel taşlarından biri yapmış olmasıydı.
Erdoğan’ın o tarihteki ikinci artısı hiç kuşkusuz muhafazakâr kimliği ve yaşam tarzıydı. Normalde RP’ye oy vermeyecek çok sayıda seçmenin, “adam dindar,
en azından günah diye çalıp çırpmaz” düşüncesiyle Erdoğan’a ve o seçimdeki diğer RP’li belediye başkan adaylarına oy verdiğini duyduk, gördük. Erdoğan’ın yaşam tarzı denince akla ilk olarak eşi Emine Erdoğan ve çocukları, yani ailesinin geldiğini de biliyoruz. Nitekim ailesinin birçok ferdi onun siyasi serüveninde hep “görünür” olmuş ve Erdoğan en çok aile fertlerinin şu ya da bu şekilde gerek medya, gerek rakip siyasetçiler tarafından siyasi malzeme yapılmasına öfkelenmiştir.

Wikileaks olayında hem çok sayıda yolsuzluk, suiistimal iddiasının bulunmasının, üstelik bunlara kimi aile fertlerinin adlarının karıştırılmasının Erdoğan’ı çok sinirlendireceğini tahmin etmek zor olmazdı. Amerikan belgelerindeki bu iddiaların bazı yayın organları ve CHP tarafından çok hızlı bir şekilde öne çıkartılmış olması da, başta sözünü ettiğimiz
gibi Erdoğan’ın öfkesinin zirveye ulaşmasına neden oldu.

Komplo inanışı

Başbakan’ın bu öfkesinde haklı olup olmadığı daha uzun süre tartışılacağa benzer. CHP’ye yönelik öfkesini bir kenara bırakıp medyaya gürlemesini ele alacak olursak söylenecek çok şey var. Öncelikle Erdoğan’ın en çok kızdığı yayın organının Taraf Gazetesi olduğunu kolaylıkla ileri sürebiliriz. Pazartesi günü damadı ve dünürü; Salı günüyse kendisi hakkındaki İsviçre’de hesap iddialarını Taraf’ın diğer yayın organlarıyla kıyaslanamayacak ve tescilli AKP düşmanı Sözcü Gazetesi ile yarışır ölçüde büyütmesi Erdoğan’ı epey sarsmışa benziyor. Normal şartlarda kendisi, partisi ve hükümetine yönelik her türden eleştirinin ardında bir çapanoğlu arayan Erdoğan’ın Wikileaks’in iyiniyetli olmadığını, arkasında birtakım odaklar bulunduğunu düşünmesi son derece normaldir. Zaten Cumhurbaşkanı Gül, TBMM Başkanı Şahin başta olmak üzere Erdoğan’ın birçok yol arkadaşı kimi zaman açık, kimi zaman örtülü bir şekilde Wikileaks olayının bir “komplo” olabileceğini söylediler. Kuşkusuz eğer bir “komplo” söz konusuysa bunun ana hedeflerinden birinin, belki de birincisinin
Türkiye (ve AKP) olduğuna inanıyorlardır.
Türkiye’de Taraf Gazetesi’nin ne olduğunu, ne yapmak istediğini ve yaptığını en
iyi bilenlerden biri hiç tartışmasız Erdoğan’ın kendisidir. Taraf, adına yakışır bir şekilde en kritik olaylarda açıkça taraf tuttu ve “Paşasının Başbakanı” manşeti gibi bir-iki istisnayı saymazsak genellikle Erdoğan ve AKP hükümetinin önünü açan çok kritik yayınlar yaptı. Bütün bu süreçte Taraf’ın temel dürtüsünün “gazetecilik” olmadığını hepimiz gibi Başbakan da çok iyi biliyordu. Ve aynı süreçte gazeteciliğin ve hukukun evrensel ilkelerine burun kıvıran Taraf’ın birçok kişiyi mağdur ettiğini herkes gibi Başbakan da görüyordu.
Dolayısıyla Başbakan Erdoğan’ın, Taraf’ın o uzun mağdurlar kuyruğuna bugün kendisini ve kimi aile fertlerini ekliyor olmasını gazetecilik refleksiyle yapılmış basit birer kusur olarak görmemesi son derece anlaşılır bir şey. Nitekim Erdoğan kendisine ve aile fertlerine yönelik yayınları “alçaklık” olarak niteledi.

Keşke Başbakan Erdoğan, aynı gazetenin, daha önce başka kişilerinin onurlarını, ellerinde ciddi hiçbir kanıt olmadan uluorta çiğnediği zamanlarda da masaya yumruğunu vursaydı, vurabilseydi. Öyle olsaydı dünkü çıkışı daha fazla alkış alabilirdi.

Maalesef günümüz Türkiyesi’nde her mağdur kendi bacağından asılıyor ve işin bu noktaya gelmiş olmasında Başbakan Erdoğan’ın da sorumluluğu hayli yüksek.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
21.12.2025 Mehmet Akif Ersoy operasyonu: “İlk taşı aranızda günahsız olan atsın”
21.12.2025 Habertürk’ün faturası kadınlara kesiliyor
20.12.2025 Süleyman Soylu’nun suçu ne?
18.12.2025 Dindar nesil diye diye…
17.12.2025 Habertürk’ün laneti sürüyor
16.12.2025 Bondi Plajı kahramanı Ahmed el Ahmed bize ne söylüyor?
15.12.2025 Öcalan olunca zor, Öcalan olmayınca imkansız
14.12.2025 “Meşe”den sonra “İlke”den de oldum, gizli tanıksız kaldım!
14.12.2025 19 Mart sonrası seçmen tercihleri nasıl değişti? İzmir örneği: Dr. Serkan Turgut ile söyleşi
14.12.2025 Mehmet Akif Ersoy’un yalnızlığı
21.12.2025 Mehmet Akif Ersoy operasyonu: “İlk taşı aranızda günahsız olan atsın”
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı