DEM’li fotoğraflar

06.10.2025 medyascope.tv

6 Ekim 2025’te medyascope.tv'de yaptığım değerlendirmeyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Merhaba, iyi günler, iyi haftalar ve iyi sabahlar. Çarşamba günü Meclis açılışının gündüz ve akşam resepsiyonunda çekilen fotoğraflar, Türkiye'nin kelimenin gerçek anlamıyla gündeminin merkezine yerleşti. Bunların bir tanesinde resepsiyonda Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan, Tuncer Bakırhan, daha ileride Mahmut Arıkan da var. Bir uçta Sezai Temelli var. Tuncer Bakırhan'ın yanında Tülay Hatimoğulları da var. Bu daha büyük bir fotoğraf ama burada esas olarak Davutoğlu ve Babacan'ın belki de ilk kez Erdoğan'dan koptuktan sonra onunla böyle samimi fotoğraflarının çıkması çok önemli oldu, çok ilgi çekti ve tepki çekti diyelim. Bunu dün yorumlamaya çalıştım. Özellikle DEVA Partisi gelen tepkilerden çok rahatsız oldu. Bunu açık açık dile getirdiler. Bizzat Genel Başkanı Ali Babacan da dile getirdi. Olayın bir diğer boyutu DEM Partililerin Erdoğan'la fotoğrafı meselesi. Tuncer Bakırhan'la yan yana olmanın dışında öncesinde de vardı DEM Partililer. Yani Erdoğan'ın konuşmasının ardından Numan Kurtulmuş'un çalışma odasındaki buluşmada da vardılar ve DEM Parti'nin özellikle şu fotoğrafı çok tepki topladı diyelim, öyle söyleyelim. Burada şu anda görünen, ki bu fotoğrafın başka başka versiyonları da var, başka açılardan çekilmişleri de var, burada görüyoruz grup başkanvekilleri var. Eski eş başkan ve İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, Sezai Temelli, en son İstanbul'da aday olan Meral Danış Beştaş ve yanında Grup Başkanvekili Saruhan Oluç. Bunun dediğim gibi başka versiyonları da var. Kısa bir video hâli de var. Erdoğan'ın tek tek hepsinin elini sıktığı hâli de var ve bunun üzerine çok laf edildi. Sosyal medyada ve genel olarak medyada çok ciddi bir şekilde ele alındı. Şimdi bu ele alanların farklı farklı kesimler olduğunu söyleyebilirim ya da ele alış şekline baktığımız zaman, birincisi zaten DEM Parti'ye karşı belli bir mesafesi olan ve özellikle son çözüm sürecine DEM Parti'nin dâhil olmasının, ki merkezi bir yerde duruyor, esas nedenini Erdoğan'la yaptıkları anlaşma olarak göstermeye çalışan ve DEM Parti'yi bir anlamda muhalefeti satışa getirmekle suçlayanlar ve onlar, işte bunun fotoğrafının çekildiğini söylediler. Yani şaşırmadıklarını, zaten bilinen bir şeyin şeffaflaştığını söylemeye getirdiler ve bayağı sert bir dil kullanıldığını söyleyebilirim. Birtakım başka fotoğraflara benzetme yapıldı. Mesela şu fotoğraf; Yavuz Bingöl, Orhan Gencebay falan olan fotoğraf, Erdoğan'la kurulan bu fotoğrafa benzetenler oldu. Bir diğeri daha esprili olacak. Şener Şen'in o ünlü filmine benzetenler oldu. Birlikte, bunu sosyal medyada yan yana koydular.
Peki, onun dışında bir de kendini DEM Parti'ye yakın hisseden, bir şekilde DEM Parti içinde ya da DEM Parti'ye oy vermiş olan, DEM Parti demeyelim de diyelim ki o harekete, mesela HDP'ye özellikle 2015 seçimlerinde HDP'nin %13 civarında oy alması sürecinde, Selahattin Demirtaşlı süreçte diyelim ki dâhil olmuş, HDP'nin muhalif kimliğini önemseyen kişilerin içerisinde de bir kırılma yaşandı. Bir, nasıl söyleyeyim, ‘‘bu kadarı fazla’’ duygusu. Burada tabii şunu unutmamak lazım. Bu fotoğraf nasıl çekildi, nasıl servis edildi, bunların hepsinin bir önemi var. Ama şunu da özellikle söylemek lazım. Buradaki kişilerin her biri, benim bildiğim, gözükmeyen Tuncer Bakırhan da var, Tülay Hatimoğulları da var, benzer şekilde, bunların her biri siyaseten çok tecrübeli isimler. Mesela Saruhan Oluç ve Sezai Temelli Türk solundan gelen kişiler ama Kürt hareketiyle çok uzun zamandan beri birlikte hareket eden kişiler. Pervin Buldan'ın hayatı bambaşka zaten, onu biliyoruz. Meral Danış Beştaş aynı şekilde öyle. Bu kişilerin her biri ve bir bütün olarak hareketleri siyasi olarak çok tecrübeli kişiler ve dolayısıyla neyin ne anlama geldiğini, gelebileceğini bilebiliyor olmaları lazım. Dolayısıyla buradaki çıkan fotoğrafın her ne olursa olsun Erdoğan'la ya da başka bir siyasi parti lideriyle ya da başka bir güçle eşit konumda oldukları iddiasını açıkçası zorlayan bir görüntü var burada. Yani Erdoğan'ın meşruiyetini tanımanın ötesinde bir duruş var. Erdoğan'ın meşru ama üstün olduğunu bir anlamda kabullenmek olarak yorumlandı bu fotoğraflar. Tabii ki bunlar insiyaki fotoğraflar. Yani insanlar birleşip ‘‘şöyle bir fotoğraf verelim’’ demiyorlar ama sonuçta bu fotoğrafa bakan onun öncesini sonrasını çok kurcalamak gibi bir zorunluluk hissetmiyor. Fotoğrafın kendisine bakıyor. Oradaki mesele, CHP Erdoğan'ın meşruiyetini sorguladı ve Meclis’e gitmedi. Erdoğan da biliyoruz ki, daha önceki yayınlarda da çok söyledik, buna karşı bir şekilde daha önce yapmadığı bir şeyi yapıp diğer muhalefet partilerinin elini sıktı. Onlarla beraber fotoğraf verdi ve bir anlamda CHP'nin gayrimeşru olduğuna ya da meşru olmadığı iddiasına bu yolla cevap verdi. Bu çok açık. Evet, Erdoğan meşru ama meşrunun ötesinde bir konumda gözüküyor bu fotoğraflarda. Şu hâliyle bakıldığı zaman DEM Partililerin Erdoğan'ın elini sıkması ya da Erdoğan'la birlikte fotoğraf vermesi... Mesela düşünün, DEM Parti heyetinin MHP'yi ziyareti ya da DEM Parti İmralı Heyeti’nin Erdoğan'la Saray'da buluşması ve o Saray'daki buluşmanın ardından çekilen diyelim ki Efkan Âlâ'nın da olduğu, İbrahim Kalın'ın da olduğu fotoğrafları hatırlayın. Bazılarında rahmetli Sırrı Süreyya, o vardı. Daha sonra Mithat Sancar'lı fotoğraflar oldu. Ama bu fotoğraflar sürecin doğası gereği çekilmiş ve herkesin bir anlamda eşit olduğu fotoğraflardı. Yani bir ciddiyet vardı. Burada ciddiyetin ötesinde bir samimiyet var ve bu samimiyetin, ki samimiyet kötü bir şey değil, ama burada samimiyetin öznesi tabii Erdoğan'ın tek, diğerlerinin kalabalık olmasının da etkisi var. Burada böyle bir görüntü çıkıyor ve bu görüntü özellikle muhalefet saflarında ve özellikle de Türkiye'deki esas sorunun Erdoğan'ın tek adam rejimi olduğunu düşünenler nezdinde çok büyük bir kırılma ve kırgınlık yarattı. T24'te Umur Talu'nun yazısı bu anlamıyla başlı başına bir örnek ya da dün Kemal Can'ın Medyascope'ta çıkan yazısı da bu tür, nasıl söyleyeyim, dostane kırgınların eleştirileri anlamında benzer örnekler olarak görülebilir. Tabii ki bu arada fırsattan istifade edip Kürt hareketine ve Kürtlere yönelik birtakım tepkilerini dışa vurmak isteyenler realitesini ayırmak lazım.
Sonuçta süreç var. Sürece yönelik çok ciddi eleştiriler var. Ve şunu anlamak mümkün; DEM Partililer ya da Kürt hareketi devletle bu süreci götürmek zorundalar ve devletle iyi ilişki içerisinde olmak zorundalar. Bu doğru. Ama bu olay sadece devletle çözülecek bir olay değil. Toplumun da buna dâhil olması lazım. Toplumun da buna destek veriyor olması lazım ve devletin hassasiyetleri kadar toplumun hassasiyetini de düşünmeleri lazım. Toplumun hassasiyeti derken hem bizzat kendi tabanları ama onun dışında da bu olaya zaten sorgulayarak bakan, bir şekilde tam inanmamış insanları ikna etmek. Bu fotoğrafla, evet, AK Parti tabanında ya da MHP tabanında belli bir meşruiyet almış olabilirler. Yani düne kadar ‘‘terörist’’ olarak bu kişiler tarafından, Erdoğan tarafından bizzat damgalanmış insanlar Erdoğan'la bu samimi fotoğrafı verdiği zaman o şeyi kırmış oluyorlar. Tabii ki bu bir kazanım ama onun ötesinde bütün bu son yıllarda yaşanan antidemokratik uygulamalar, ki bizzat kendileri bunun mağduru, bu uygulamaların hepsinin bizzat yöneticisi olan bir kişiyle kurulan bir ilişki bu. Dolayısıyla bu fotoğrafı daha çok konuşacağa benziyoruz. DEM Parti'nin şu ana kadarki izlediği tutumu Kemal Can dünkü yazısında ‘‘önemsiz göstermek’’ olarak tanımladı. Onların önemsiz göstermek istemesi anlaşılır bir şey çünkü açıklamakta zorlanacakları fotoğraflar bunlar ama hiç de önemsiz değil diyeyim.
Şimdi bugünün ithafı... Madem Kürt meselesine girdik, Kürtlerle devam edelim. Bir Kürt grubu, İranlı Kamkar Kardeşler, ‘‘Kamkars’’ diye İngilizce albümleri falan öyle paylaşılıyor ya da ‘‘Kamkaran’’ diyorlar. Haklarında çok fazla bilgiyi bulamadım ama çok yıllar önceden İran'ın Kürdistan eyaletinde oranın bir şehri Senendec, tam doğru okuyor muyum bilemiyorum ama orada 7 kardeşin kurduğu bir grup ve yıllardır varlığını sürdüren gerçek bir başarı öyküsü. Kendi kurumlarını kuruyorlar. Değişik dillerde söylüyorlar. Esas olarak Kürtçe ama aynı zamanda Farsça da söyleyen, başka dillerde söyleyen, yurt dışında çok konser vermiş bir grup. Türkiye'de de 2000’li yılların başında ilk gelişleri bayağı bir olay olmuş ama her şey bir yana gerçekten çok başarılı bir grup. Çok anlamıyorum ama anlamak gerekmiyor biliyorsunuz, müzikte dinlemek her şeyden önce. Benim çok severek dinlediğim bir grup. Yıllardır dediğim gibi var kalmış ve tabii ki şu anda baktığımız zaman dünya çapında Kürt kültürünün yeniden üretilmesi anlamında gerçek bir başarı öyküsü. Türkiye'de bildiğim kadarıyla böyle öyküler yok. Bunun da en önemli nedeni Kürtçeye ve Kürt kültürüne getirilen, devlet eliyle getirilen, yıllarca getirilen baskılar, yasaklar. Hâlâ biliyorsunuz düğünde Kürtçe söyledi diye, şu oldu bu oldu diye başlarına iş gelen insanlar var. Ama Kamkar 1960'ların sonundan itibaren İran'da devrim öncesi ve devrim sonrası varlığını sürdüren ve ülkesinin, kendi ülkesinin değişik yerlerinde, sadece Kürt bölgesinde değil, konserler veren, onun dışında Irak'taki Kürt şehirlerinde, Türkiye'de ve ama onun da ötesinde Avrupa'da ya da başka Batı ülkelerinde de konserler vermiş başarılı bir grup. Öneririm, dinleyin. Nasıl söyleyeyim, bu tür müziklere tabii ki mesafeliyseniz dinlemeseniz de olur ama eğer bu tür müziklere — bizdeki tabirle halk müziği denen türe benzeyen ama onun ötesinde bir müzik yapıyorlar — eğer biraz meraklıysanız zaten Kamkar'ı, Kamkaran'ı biliyorsunuzdur. Bilmiyorsanız herhalde bana teşekkür edeceksiniz diyeyim. Ama önce ben Kamkar'a, Kamkar Kardeşler’e teşekkür edeyim. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
12.10.2025 Öcalan çağırdı, sürgündeki Kürt siyasetçiler bavullarını hazırlamaya başladı
11.10.2025 Demirtaş Öcalan yüzünden mi tahliye olamıyor?
10.10.2025 TSK Şam’la birlikte YPG’yi vuracak mı? SDG Öcalan’a ”Hayır” mı dedi?
10.10.2025 Ünlü olma suçu
09.10.2025 Komisyondan bir heyet İmralı’ya gider mi? Giderse ne olur?
08.10.2025 Selahattin Demirtaş’ı beklerken
07.10.2025 Toplum CHP iktidarını niçin hayal edemiyor?
06.10.2025 Fatih Altaylı yayınlarına niçin ara verdi?
06.10.2025 DEM’li fotoğraflar
06.10.2025 Taşlar yerinden oynuyor mu? CHP ve AKP arasındaki tabloda son durum | Hatem Ete anlatıyor
12.10.2025 Öcalan çağırdı, sürgündeki Kürt siyasetçiler bavullarını hazırlamaya başladı
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı