Bir yok edici melek olarak Erdoğan

29.09.2024 rusencakir.com

Gazeteciliğimin ilk yıllarında birlikte çalıştığım bir arkadaşım vardı. Zaman içinde yollarımız ayrıldı. Kendisi AKP iktidarını canla başla destekleyen biri oldu. Halbuki yaşam tarzı, dünyaya bakışı AKP’lilerden çok farklı biriydi. Bir gün, dönemin başbakanı Erdoğan’ın uçağında elinde viski kadehiyle onunla konuştuğunu duydum. Hiç şaşırmadım. Çünkü böyle bir hareketi saygısızlık olarak görecek birisi değildi. Daha da önemlisi, kendisini Erdoğan’dan daha önemli, daha üstün gören birisiydi. Diğer bir deyişle saygıyı hak edenin kendisi olduğunu düşünüyordu.
Bu şahıs, AKP iktidarının ilk yıllarında kendilerini gösteren bol sayıdaki “okumuş” -aydın demiyorum!- AKP destekçisinin tipik örneklerindendi. Evet, Türkiye’de düzen değişmeliydi. Evet, dindarlar bu değişim sürecinin zeminini oluşturabilirdi. Evet, AKP ve Erdoğan ön planda olabilirdi. Ama bu iş onları hayli aşardı. Bu nedenle AKP ve Erdoğan’ın, kendileri gibi “demokrat”lara, onların akıl, fikir ve yön göstericiliğine ihtiyacı vardı. Bu kişilerin o yıllarda Fethullahçılarla da hayli içli dışlı olmalarını, Fethullah Gülen’e Erdoğan’dan daha fazla önem atfetmelerini de özellikle not etmek lazım. 
Sonra ne mi oldu? İlk bahsettiğim kişi, birkaç yıl sonra yazdığı gazete kendisini kapının önüne koydu. Başka yerde de yazdığını görmedik. Unutuldu gitti. Şimdi adını yazsam -ki hiç gerek yok- birçok genç okur “yahu kim bu?” diye sorar.
Yine o şanslı sayılabilir. Çünkü bu okumuşların bir kısmı Fethullahçılarla birlikte yıllarca hapis yattı. Bazıları hapse girmemek için ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Ülkede kalanların çoğu bir tür inzivaya çekildi. Sonuç olarak ezici bir çoğunluğu eski güç, enerji ve etkilerinden hayli uzakta hayatta kalmaya çalışıyor.

Babasından sonra oğlu da Erdoğan mağduru oldu
“Şimdi ne alaka bunlar?” diyeceksiniz. Geçenlerde Yeniden Refah Partisi Fatih Erbakan bundan sonra bir daha asla AKP ve Erdoğan ile birlikte hareket etmeyeceklerini açıkladı. Bu aslında kendisi ve partisinin Erdoğan tarafından kullanıp attıldıklarını kabul etmesiydi.
Hatırlayalım: Erbakan cumhurbaşkanlığı adaylığı için yeterli imzayı toplamış olmasına rağmen Erdoğan lehine adaylıktan çekildi. Karşılığında Cumhur İttifakı’na dahil oldu. Böylece baraj sorunu kalmadı. Kendi adaylarıyla girdiği seçimde yüzde 2.9 oy alıp beş milletvekilliği kazandı. Fakat seçimden iki hafta sonra Atatürk Havalimanı’nda yapılan Filistin Mitingi’ne, adı AKP tarafından açıklanmış olmasına rağmen katılmadı. Sonra da 31 Mart 2024 yerel seçimlerine kendi başına girip yüzde 6.9 oyla bir büyükşehir (Şanlıurfa) ve bir il (Yozgat) belediye başkanlığı kazandı.
Yapılan tüm analizler, YRP’nin AKP tabanından oy aldığı yönündeydi. Fakat Erdoğan zamanında Necmettin Erbakan’a rağmen elde ettiği liderliğini oğlunun tehdit etmesine izin veremezdi. Zaten daha önce beş milletvekilinden birini transfer etmişti, ardından AKP’nin kuruluş yıldönümünde YRP’den seçilmiş bazı ilçe ve belde belediye başkanlarına rozet taktı. Bundan kısa süre sonra Şanlıurfa BBB Mehmet Gülpınar YRP’den istifa edip bağımsız oldu. Kendisinin yakınlarda AKP’ye geçmesi bekleniyor.
Eğer Erbakan cumhurbaşkanı adayı olarak seçimlere girse Erdoğan’ın kazanmasını engelleyebilir miydi? Tabii ki bunu bilemeyiz. Fakat Erbakan’ın çekilip kendisine destek vermesinin Erdoğan’ın seçilmesini kolaylaştırdığı muhakkak.
Buna karşılık son dönemdeki kamuoyu araştırmaları bize, Erdoğan’ın transfer hamlelerinden sonra YRP’nin yükselişinde ciddi bir duraklama, hatta gerileme olduğunu gösteriyor. Belki de bu yüzden YRP gelecek seçimlerde kendi liderliklerinde yeni bir ittifak çağrısı yapıyor.

Özgür Özel’in naifliği
Açık söyleyeyim: CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in New York’taki Türkevi önünde kraldan çok kralcı bir şekilde “Türkiye rüşvet vermeye ihtiyaç duyacak bir ülke değil, öyle bir acziyet içinde değil” demesi de “Yoksa Erdoğan’ın müstakbel mağdurlarına yeni biri daha mı katılıyor?” diye düşünmeme yol açtı.
Şu günlerde ABD’nin bir numaralı gündem maddesi olan New York Belediye Başkanı Eric Adams davası gözleri Türkiye’ye ve doğal olarak Erdoğan’a çevirmişken, kendisi daha ağzını bile açmamışken Özel’in bu kadar hızlı bir şekilde Erdoğan’a kalkan olmasının nasıl bir siyasi izahı olabilir?
Önceki gün yaptığım yayında da söylemeye çalıştım. Bu tür jestlerin karşılığında Erdoğan’dan bir şeyler koparmayı düşünüyorsa Özel yakın tarihten hiç ders almamış demektir. CHP’den örnekler verelim: Erdoğan siyasi yasaktan Deniz Baykal sayesinde kurtuldu ama onun kaseti çıktığında “Ne özeli, genel bu genel” demekten geri durmadı. İşin ilginci aynı Baykal 7 Haziran 2015 seçimlerinde bozguna uğrayan Erdoğan’ı ilk ziyaret eden kişi olup ona bir hayat öpücüğü verdi. Bir iddiaya göre karşılığında TBMM Başkanı olmayı umuyordu, tabii olmadı.
Kemal Kılıçdaroğlu da 7 Ağustos 2016’da Yenikapı’da düzenlenen 15 Temmuz darbe girişimine karşı mitinge katıldı ve birkaç gün sonra Erdoğan tarafından “FETÖ işbirlikçisi” olarak suçlanmaya başlandı…

Buñuel’e saygı
Gelelim yazının başlığına. Büyük İspanyol yönetmen Luis Buñuel’in, benim doğduğum yıl, yani 1962’de Meksika’da çektiği ve asla unutamadığım bir filmin adıdır Yok Edici Melek, o güzel İspanyolca adıyla El Ángel Exterminador. Yıllar önce, şimdi her geçen gün içi boşaltılmaya çalışılan Boğaziçi Üniversitesi’nde Sinema Kulübü’nde izlemiş ve şok olmuştum.
Aslında bu gerçeküstü sinema klasiğinin günümüz Türkiyesi’nde yaşananlarla doğrudan bir ilişkisi yok. Tabii ki çok zorlarsanız, kapandıkları villadan bir türlü çıkamayan o kalburüstü insanlarla ve filmin sonundaki kilise sahnesiyle bazı benzerlikler pekala kurabilirsiniz.
Fakat filmin adının Erdoğan’ı tanımlamakta çok kullanışlı olduğu kansındayım. Bu konuda yegane istisna MHP ve Devlet Bahçeli olarak görünüyor ama o da başka bir yazının konusu olsun. 



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
29.09.2024 Bir yok edici melek olarak Erdoğan
22.09.2024 Erdoğan ile Esad buluşmasını beklerken
18.09.2024 Transatlantik: İsrail’den Hizbullah’a siber saldırı - Trump’a ikinci sûikast girişimi - ABD Irak’tan çekiliyor
15.09.2024 Erdoğan’ın “din düşmanları”na ihtiyacı var
13.09.2024 Haftaya Bakış (231): İmamoğlu-Yavaş rekabeti - Narin Güran cinâyetinde tutuklamalar - Genç teğmenler krizi
12.09.2024 Mehmet Altan ile söyleşi: Türkiye’nin gidişâtı
12.09.2024 BRICS nedir? Türkiye üye olursa ne olur? Sinan Ülgen ile söyleşi
11.09.2024 Transatlantik: Trump-Harris düellosu - Hakan Fidan Arap Ligi’nde - 23. yılında 11 Eylül saldırıları
09.09.2024 Hafta Başı (1): Narin Güran cinayeti | Erdoğan teğmenleri hedef aldı | Hopa’da yaşananlar
08.09.2024 Erdoğan genç teğmenlerden rahatsız
29.09.2024 Bir yok edici melek olarak Erdoğan
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı