Artık her kurşun, her mayın, her bomba önce Kürtleri vuruyor

23.11.2010 Vatan

Uzun bir süredir, sistemli bir şekilde şu görüşü seslendiriyorum: Kürt siyasi hareketi silahla kazanabileceğini kazandı, gelebileceği yere kadar geldi. Bu aşamadan sonra PKK’nın (veya onun şu ya da bu isimli bir taşeronunun) patlatacağı her silah, her mayın, her bomba sadece Türkiye’ye değil bu hareketin kendisine de zarar verecektir. Dolayısıyla PKK’nın silah bırakması herkesin hayrına olacaktır.

Bu görüşlerimin Kürt siyasi hareketinde genellikle hoş karşılanmadığını biliyorum. Bu nedenle bu hareketin temsilcileriyle sık sık karşı karşıya geliyoruz. Son olarak Brüksel’de çok sayıda Kürt siyasetçisiyle tartıştım ve aynı sorulara muhatap oldum: “Devlet ne tür güvence verebilir? Kaldı ki bu devlete güvenip nasıl silah bırakılır?”

Ben de kendilerine “Güvenceyi Türk devletinde veya başka bir devlette filan aramanıza gerek yok. Güvence Kürtlerin kendisidir. Kürt hareketi devlete değil kendi kitle tabanına bakmalıdır” cevabını verdim.

Silahlı propagandanın iki boyutu

PKK’nın 30 yılı aşkın süredir uyguladığı “silahlı propaganda”nın iki boyutu ol duğunu biliyoruz: 1) Devleti alabildiğine yıpratıp belli bir noktaya çekebilmek; 2) Devlete kafa tutulabileceğini göstererek Kürtleri belli bir aşamaya taşıyabilmek.

PKK’nın hiçbir zaman silahla devleti yenmek gibi bir iddiası olduğunu sanmıyorum. Olduysa bile belli bir süredir bunun olamayacağını açık bir dille itiraf ediyorlar. Yani devlete silahla meydan okuma devrinin kapandığını, kapanmak zorunda olduğunu kendileri de kabul ediyor.

İkinci hususa bakacak olursak, PKK’nın silahlı propaganda yoluyla Kürtleri, ister beğenin ister bundan rahatsız olun, belli bir noktaya getirmiş olduğu açıktır. Devletin stratejisinin temelini oluşturan “iyi Kürt-kötü Kürt” ayrımı iflas edeli epey oluyor. Bugün siyasi olarak PKK’ya hayli mesafeli de olsalar, Kürtlerin büyük bir çoğunluğu belli bir kimlik bilincine ulaşmış durumda. Bu noktaya gelinmesinde silahların hayli etkili, hatta yer yer belirleyici olduğu da tarışmasızdır.

Devletin gördüğü

Kürtlerin gelmiş olduğu şu aşamadan sonra silahın herhangi bir propaganda fonksiyonu görmeyeceği aşikârdır. Hatta tam tersine, Reşadiye, Dörtyol baskınları, Batman’daki mayın olayı ve son Taksim Meydanı’ndaki intihar saldırısında da görüldüğü gibi silah artık Kürtler’de bilinçlenmeye değil bilinç kırılmalarına neden olmaktadır. Taksim saldırısının hemen ardından birçok Kürt’ün ve Kürt siyasi hareketinin bazı temsilcilerinin içlerine düştükleri dehşet; militanın PKK kamplarında eğitim görmesinin anlaşılmasıyla yaşadıkları şaşkınlık ve TAK (Kürdistan Özgürlük Şahinleri) adlı PKK’nın uzantısı grubun üstlenmesinden sonra içlerine düştükleri çaresizlik hali ne demek istediğimi çok iyi açıklıyor.

Şunu iddia ediyorum: Günümüz Türkiyesi’nde Kürtler kimlik bilinci anlamında öyle bir noktaya geldiler ki ne Türk devleti, ne de yabancı devletler, tüm dünya birleşse, onlar üzerinde her türlü baskıyı uygulasalar bile artık geri dönüş söz konusu olamaz. Son KCK operasyonları, bu hareketin baskıyla sindirilemeyeceğini, tam tersine baskıların bu hareketi daha da güçlendirdiğini bizlere çok net bir şekilde gösterdi.

Devletin Kürt gerçeğini bütün yönleriyle gördüğü (veya görmek zorunda kaldığı) ve Kürt kimliğini redde yönelik politikaları bir daha yürürlüğe sokmayacak şekilde rafa kaldırdığıysa, PKK ve ona yakın çevreler ne kadar kabul etmek istemeseler de ortadadır.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
05.11.2024 Hatem Ete ile söyleşi: Bahçeli ile Erdoğan ayrışıyor mu?
03.11.2024 Fethullah Gülen öldüğüyle kaldı
01.11.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (239): Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandı - CHP ne yapacak?
30.10.2024 Transatlantik: ABD seçimlerine son 5 - Türkiye’de çözüm süreci tartışmaları İsrail’in İran’a cevabı
27.10.2024 Ertuğrul Özkök niçin Fethullah Gülen’i çok sevmişti?
24.10.2024 Altan Tan ile söyleşi: Kim çözüm istiyor, kim istemiyor?
24.10.2024 Transatlantik: TUSAŞ saldırısı, Öcalan’ın mesajı ve “çözüm süreci” - ABD seçimlerine son 12 - Fethullah Gülen’in ölümü
23.10.2024 Gazeteci Ahmet Dönmez ile Fethullahçılığın geleceği üzerine söyleşi: "Bu yapıyı dünya-daki hemen her sıklet merkezi yönetmek isteyecektir”
22.10.2024 “Mahrem yapı”yı yakından takip eden eski bir Fethullahçı’nın öngörüsü: "Başa Abdullah Aymaz geçer, ama esas lider Mustafa Yeşil olur”
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı