AKP ve Türkiye için yeni bir dönem: İlk beş gözlem

28.08.2014 Vatan

AKP’nin dünkü 1. Olağanüstü Kongresi, sadece bu parti değil, tüm Türkiye için yeni bir döneme işaret ediyor. Nasıl olsa bu yeni dönemi sık sık konuşacağız, şimdilik kongreden beş gözlemimi aktarmak istiyorum.
 
Partili cumhurbaşkanı:
Dün Recep Tayyip Erdoğan kurulduğundan beri genel başkanı olduğu Adalet ve Kalkınma Partisi’ne veda etti. Ama kendisinin de vurguladığı gibi bu sahici bir veda değil, yine onun deyimiyle değişiklik özde değil biçimde. Dünkü konuşması, bir süredir dile getirdiği "partili cumhurbaşkanı" olma niyetinde samimi ve kararlı olduğunun işaretleriyle doluydu. Anayasa’ya rağmen bunu yapabilir mi? Ne gibi zorluk çıkar? Bu yüzden ülkede siyasi krizler yaşanır mı? Önümüzdeki dönemde bu soruları sık sık soracağız ancak CHP’nin daha ilk günden boykot tavrını benimsemiş olmasının Erdoğan’ın elini güçlendirdiği açık.
 
Lider değil genel başkan:
Erdoğan "partili cumhurbaşkanı" çizgisini hayata geçirebilirse sadece hükümeti değil AKP TBMM Grubu’nu ve parti teşkilatını da kontrol etmek isteyecek ve edecektir. Bu açıdan bakıldığında dün AKP’nin ikinci genel başkanı seçilen ve yarın da Erdoğan tarafından başbakan olarak görevlendirilecek olan Ahmet Davutoğlu’nun rolü ne olacak? Erdoğan Davutoğlu’nun "emanetçi" olmayacağını ısrarla vurguladı. Aslına bakılacak olursa, mevcut seçenekle riçinde Abdullah Gül’den sonra "emanetçi" tanımına en uzak kişinin Davutoğlu olduğunu söyleyebiliriz. Bu yüzden yeni dönemde Davutoğlu’nun konumunu tanımlamak için yeni bir kavram bulmak gerekebilir. Her durumda AKP’nin liderinin Erdoğan olmaya devam edeceği muhakkak.
 
Hoca’nın siyasileşmesi:
Davutoğlu’nu uzun bir süredir tanırım. Konya ve Karaman’da yaptığı ve başarılı olduğu söylenen seçim konuşmalarını izleme/dinleme fırsatım olmadı. Bu nedenle dünkü konuşmasına şaşırdığımı itiraf etmeliyim. Öncelikle Erdoğan gibi kendini kanıtlamış bir hatibin, üstelik veda konuşmasının ardından kürsüye çıkacak olması büyük bir dezavantajdı. İkinci olarak, iyi bir hoca olduğunu bildiğimiz Davutoğlu’nun partili delegelere ve televizyonda kendisini izleyen halka konuşma yapmada zorlanabileceğini düşünüyordum. Yanıldım ve şaşırdım: yer yer bir amfide öğrencilere ders anlatır gibi konuşuyor olsa da Davutoğlu çok tecrübeli bir siyasetçi gibi konuştu. Hatta uzun bir süre kendini bu ana ve bu konuşmaya hazırlamış olduğu bile düşünülebilir.
 
Yenilikçilerin vedası:
Meslek hayatımda Refah Partisi, FaziletPartisi ve Adalet ve Kalkınma Partisi’nin kongrelerinin büyük çoğunluğunu izledim. Bunlardan en heyecanlısı, dolayısıyla en ilginci hiç kuşkusuz 14 Mayıs 2000 günü yapılan FP 1. Kongresi’ydi. Orada, siyasi yasaklı Necmettin Erbakan’ın adayı Recai Kutan’ın karşısına "yenilikçi" kanattan Abdullah Gül çıkmıştı. Yenilikçiler bu kongreden aldıkları cesaretle, FP’nin yaklaşık bir yıl sonra kapatılmasının ardından Erbakan’ı terk edip Adalet ve Kalkınma Partisi kurdular. 13 yıl sonra yapılan dünkü olağanüstü kongre sadece Recep Tayyip Erdoğan değil, yenilikçi ekip içinde bir tür partiye veda anlamı taşıyordu. Şöyle ki, RP-FP döneminin önde gelen bazı yenilikçileri ya daha önce AKP’yi terketmiş (Abdüllatif Şener), ya da milletvekilliğine aday gösterilmeyip geri planda kalmışlardı (Mustafa Baş, Azmi Ateş...) Önümüzdeki seçimde de Bülent Arınç başta olmak üzere geri kalan isimlerin büyük kısmı üç dönem kuralı nedeniyle en azından milletvekilliğine veda edecek ve iktidar partisine yakın dönemde katılmış, hatta bir kısmı İslami cenahtan da gelmeyen isimler öne çıkacak.
 
Gül’ün adı yok:
AKP’nin kuruluşunu tetikleyen FP kongresinin yıldızı, AKP’nin önde gelen kurucularından, ilk başbakanı ve 7 yıl boyunca cumhurbaşkanı olan Abdullah Gül, partisine geri dönüyor ama dün adı nerdeyse hiç anılmadı. Erdoğan’ın konuşmasında ilginç bir şekilde geniş bir yer tutan "davayı terk edenler", "terk etmeye yatkın olanlar" ve "davayı kendilerine endekslemeye çalışanlar" bölümünde örtülü bir şekilde Gül’den söz ettiği yorumlarına katılmıyorum. Ancak konuşmasında her vesileyle Erdoğan’ı öven ve onun çizgisinden sapmayacağının altını çizen Ahmet Davutoğlu’nun kendisini siyasete kazandıran Gül’den hiçbir şekilde söz etmemesi, Gül'ü AKP’de pek parlak bir geleceğin beklemediği yorumlarına zemin hazırlıyor. 




Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
15.12.2024 11 soruda, YPG ya kendini fesheder mi ya da feshedilir mi?
15.12.2024 Murat Yetkin ile söyleşi: Meraklısı İçin Ortadoğu Kitabı
08.12.2024 Hamas, Hizbullah ve Esad: İran’ın “Direniş Ekseni” tarihe karışırken
06.12.2024 Behlül Özkan ile söyleşi: 1982’deki Müslüman Kardeşler’in Hama ayaklanmasından bugüne
04.12.2024 Murat Özçelik ile söyleşi: Türkiye Suriye’de ne yapabilir? Ne yapmalı?
04.12.2024 Transatlantik: Suriye’de neler oluyor? Neler olabilir?
02.12.2024 Eski PKK yöneticisi Nizamettin Taş: "PKK’nin Öcalan’a bağlılığı özde değil, ağırlıklı olarak sözdedir”
01.12.2024 RTÜK İslam dinini kurtarabilir mi?
27.11.2024 Transatlantik: Lübnan’da ateşkes - Ukrayna savaşında son durum - Trump gün sayıyor
24.11.2024 Kürt realitesi, Kürt sorunu realitesi, Kürt siyasi hareketi realitesi

© 2024 - Ruşen Çakır