10 yıl sonra tarih tekerrür eder mi?

19.10.2009 Vatan

Bugün Mahmur Kampı’ndan ve Kandil’den içlerinde kadın ve çocukların da bulunduğu 34 kişi, son anda bir aksilik olmazsa Türkiye’ye geliyor. Medyada çok az yer bulmasına bakarak bunu “önemsiz” ve “sıradan” bir gelişme olarak nitelemek yanlış olur. Zira bu olayın, Kürt sorununun kalıcı bir şekilde çözümü için tarihi bir önem taşıması ihtimal dahilinde. Şöyle ki bugün yaşanacakların ışığında yeni grupların da ülkeye dönüş yapması söz konusu.

Daha şimdiden Avrupa’da bir PKK’lı grubun da dönüş hazırlıkları yaptığını biliyoruz. Eğer sözünü ettiğimiz üç grubun dönüşlerinde ciddi sorunlar yaşanmazsa, bunların devamı pekala gelebilir ve PKK’nın silahtan arındırılması mümkün olabilir.

Temennilerimizi bir yana bırakıp gerçeklerden hareketle bir analiz yapacak olursak, ilk aşamada on yıl geriye gitmemiz gerekiyor. Öcalan yakalanmasından kısa bir süre sonra hem ülke topraklarındaki PKK militanlarının yurtdışına çıkarılması, hem de bazı “barış grupları”nın teslim olması talimatını vermişti. Örgüt, çok ağır kayıplar vermesine rağmen (çok sayıda militan dönüş yolunda öldürüldü, yaralandı veya yakalandı; barış gruplarının üyeleri kamuoyu karşısına çıkma fırsatı yakalayamadan hemen tutuklandılar ve yıllarca hapis yattılar) her iki emri de yerine getirdi. Fakat PKK tarafından atılan bu iki kritik adıma devlet hiçbir cevap vermeyince Kürt sorunu ve PKK sorununun çözümünde ilerleme sağlanamadı.

Devletin 10 yıl önceki en büyük hatası (gafleti de diyebilirsiniz), cılız bazı itiraz ve uyarılara kulak asmayıp Öcalan’ın yakalanmasıyla PKK’nın tükenişe geçeceğini düşünmesiydi. Öcalan’ın içeriden yaptığı çağrıları ve attığı adımları, canını kurtarma kaygısına bağladılar ki bu tespit kısmen doğru olmakla birlikte yaşananları anlamakta hayli yetersizdi.

Çıkartılan dersler

Bugün de benzer bir eğilimin yeniden yeşermekte ve yeşertilmekte olduğunu söyleyebiliriz. Eğer, uluslararası konjonktür başta olmak üzere bir dizi gerekçeyle PKK’nın iyice tıkandığı ve yokoluşunun yakın olduğu şeklindeki değerlendirmeler devlette egemen olursa, yeni ve faturası çok daha ağır olacak bir hüsranın eşiğindeyiz demektir.

Zira başına ne gelmiş ve gelecek olursa olsun PKK’nın (veya onun yok olması durumunda yerini alacak yeni bir örgütün) çok güçlü bir toplumsal ve siyasal zemine sahip olduğu inkar edilemez. Kürt açılımı kapsamında ne yapılırsa yapılsın örgütün altından bu zeminin kaydırılması mümkün olmayacaktır. Dolayısıyla PKK ve onu yönetenlerin razı olmayacağı bir çözüm arayışının nafile olacağı ortadadır.

Şahsen umutluyum çünkü 10 yıl önceki hatalardan ciddi dersler çıkarılmışa benziyor. Şu son “barış grupları” gelişmesi de bunun bir kanıtı. Şöyle ki, Öcalan’ın çağrısı (daha doğrusu talimatı) üzerinden çok az bir zaman geçmiş olmasına rağmen Mahmur’dan jet hızıyla bir grubun gelmesi ve Kandil ile Avrupa’da iki ayrı grubun da kuyruğa girmiş olması, üzerinde uzun zamandır çalışılmakta olan bir projeyle karşı karşıya olduğumuzu düşündürtüyor. Ortada iki seçenek var gözüküyor:

1) Devletin (galiba MİT’in) PKK ile doğrudan ya da dolaylı görüşmelerle bu proje kotarıldı ve Öcalan’a bu ilan ettirildi (çünkü bu tür bir teslim olmayı PKK ve onun tabanına Öcalan’dan başka kimsenin anlatabilmesi mümkün değil);

2) Öcalan bu projeyi çok önceden düşündü ve talimatını verdi, bunu kamuoyuna duyurmak için de hazırlıkların tamamlanmasını bekledi. Bu ikinci seçenekte de devletin doğrudan ya da dolaylı olarak sürece dahil olduğunu, en azından sıcak baktığını düşünebiliriz.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün o çok kısa cümlesi de bütün bunların devletin bilgisi ve onayıyla yaşandığını doğruluyor dersek çok mu abartmış oluruz? 10 yıl sonra tarihin tekerrür etmeyeceğini düşünüyorum ve sırf bu nedenle umutluyum.




Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
05.11.2024 Hatem Ete ile söyleşi: Bahçeli ile Erdoğan ayrışıyor mu?
03.11.2024 Fethullah Gülen öldüğüyle kaldı
01.11.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (239): Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandı - CHP ne yapacak?
30.10.2024 Transatlantik: ABD seçimlerine son 5 - Türkiye’de çözüm süreci tartışmaları İsrail’in İran’a cevabı
27.10.2024 Ertuğrul Özkök niçin Fethullah Gülen’i çok sevmişti?
24.10.2024 Altan Tan ile söyleşi: Kim çözüm istiyor, kim istemiyor?
24.10.2024 Transatlantik: TUSAŞ saldırısı, Öcalan’ın mesajı ve “çözüm süreci” - ABD seçimlerine son 12 - Fethullah Gülen’in ölümü
23.10.2024 Gazeteci Ahmet Dönmez ile Fethullahçılığın geleceği üzerine söyleşi: "Bu yapıyı dünya-daki hemen her sıklet merkezi yönetmek isteyecektir”
22.10.2024 “Mahrem yapı”yı yakından takip eden eski bir Fethullahçı’nın öngörüsü: "Başa Abdullah Aymaz geçer, ama esas lider Mustafa Yeşil olur”
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı